Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz YoluYargıtay Kararları

Alacaklının “dayanak bononun teminat olarak alındığı” yönündeki kabulü mahkemeyi bağlayacağından, takip dayanağı bonoların tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı zorunlu kıldığı

Alacaklının “dayanak bononun teminat olarak alındığı” yönündeki kabulü mahkemeyi bağlayacağından, takip dayanağı bonoların tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı zorunlu kıldığı ve (alacaklı tazminatla sorumlu tutulmadan) borca itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-


Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi M. Duyan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, borçluların, takibin dayanağı bononun sözleşmeye istinaden teminat olarak verildiğini ileri sürerek takibin iptali talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece borca itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına, asıl alacak miktarı (200.000,00 TL) üzerinden %20 oranında hesaplanan 40.000,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verildiği, karara karşı alacaklının istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararı kaldırılarak davanın reddine karar verildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmektedir.

Somut olayda, takibe konu senetler üzerinde teminat amaçlı verildiğine ilişkin bir açıklama olmadığı, takibin tarafları arasında düzenlenen 10.06.2019 tarihli Sulh Protokolü başlıklı belgenin 3. maddesinde, borçluların borçlarını 1. bentte yazıldığı şekilde ödedikleri taktirde tarih ve sayıları yazılı çekler ve eldeki davaya ve takibe konu alacaklısı A. borçlusu A. M. olan 200.000 TL miktarlı 10.01.2019 düzenleme tarihli bononun iade edilecektir ibarelerinin yazılı olduğunun görüldüğü, alacaklı vekilinin 05/01/2016 tarihli cevap dilekçesinde “ …….. ancak borçlu tarafların protokol uyarınca üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiş ve borçlarını ödememiştir, protokolün 3. maddesinde belirtildiği üzere borçluların protokolün 1. bendinde belirtildiği şekilde ödemelerini düzenli ve zamanında yaptığı taktirde alacaklısı A. borçlusu A.M. olan 200.000 TL miktarlı 10.01.2019 düzenleme tarihli bononun iade edileceğinin imza altına alınmıştır ancak A. M.’un borcunu kendi imzasının bulunduğu, rızasıyla kabul ettiği protokolde belirtilen şekilde ödememiştir ” şeklinde cevap verdiği görülmekle, bononun teminat senedi olduğunun açıkca kabul edildiği görülmektedir. Alacaklı tarafın kabul beyanı doğrultusunda senetlerin teminat senedi olduğu açıktır.

Bir bononun teminat olarak verildiğinin kabulü için, o bono üzerinde teminat ibaresinin bulunması zorunluluğu yoktur. Kaldı ki, bono üzerindeki teminat ibaresi neyin teminatı olduğunun ayrıca açıklanmadığı sürece bononun başlı başına teminat bonosu olduğunu göstermez. Diğer yandan teminat iddiasının kabulü için bu hususun taraflarca ayrı bir sözleşmede belirtilmesi de zorunlu değildir.

Somut olayda alacaklının dayanak bononun teminat olarak alındığı yönündeki kabulü mahkemeyi bağlar. Bu durumda; takibe konu bonoların taraflar arasında imzalanmış sözleşme kapsamında teminat olarak verildiğinin kabulü gerekmekte olup, takip dayanağı bonoların tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı zorunlu kılmaktadır.

Öte yandan, İİK’nun 169-a/6. maddesine göre, borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesi kanun hükmü gereğidir.

Somut olayda, takibe konu senedin teminat olarak verildiği ve senet bedelinin tahsil edilip edilmeyeceğinin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle borçlunun itirazı kabul edildiğine ve dolayısıyla borcun esasına girilmediğine göre yukarıda değinilen İİK’nun 169/a-6. maddesinin açık hükmü gereğince alacaklının tazminat ile sorumlu tutulması doğru değildir.

Bu durumda; ilk derece mahkemesinin borca itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına dair kararı yerinde olmakla birlikte alacaklının tazminatla ile sorumlu tutulması isabetsiz olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklı aleyhine hükmedilen %20 tazminat çıkarılmak sureti ile borca itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 15/06/2021 tarih ve 2021/924 Esas – 2021/965 Karar sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi verildi.

12. HD. 20.01.2022 T. E: 2021/7766, K: 672

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu