12. Hukuk Dairesi2023 YılıVekaletname

Avukatın temyiz süresini kaçırdığı gerekçesiyle avukatını azleden kimse, temyize gidilmemesi nedeniyle uğradığı zararı ispatlamalıdır. Eğer temyiz edilse bile sonuca etkili olmayacak ise avukatın azli haksız azil sayılır.

3. Hukuk Dairesi         2022/6596 E.  ,  2022/8635 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İZMİR 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne, asli müdahil tarafından açılan davanın reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; asli müdahil şirket vekilinin tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde asli müdahil ve davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı şirketin avukatlığını yaptığını, kendisinin azledildiğini, daha sonra yeniden vekalet verildiğini, ancak tekrar haksız olarak azledildiğini, bu nedenle şimdilik ödenmeyen 10.000,00 TL vekalet ücretinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 10.09.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 255.363,88 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, vekalet ücreti ödemelerinin ana şirket olan … San. Ürün. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapıldığını ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.
Asli müdahil ise; davacının kendinden ve davalı şirketten alacağı bulunmadığını, tüm ödemelerin işbu şirket tarafından yapıldığını, davanın açılması ile birlikte resmi defter ve belgelerin kontrol edilmesi ile davacı tarafa fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 10.000,00 TL alacağın davacı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, alacak davasının kabulüne, asli müdahil tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş, hükmün asli müdahil ve davalı vekillerince istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2021/219 E. 2022/995 K. sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, asli müdahil vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup; hüküm, davalı ve asli müdahil vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dava; vekalet ücreti alacağının tahsili talebine ilişkindir. Dava dosyasının incelenmesinde; davalı ve asli müdahil şirket yetkili temsilcisi … tarafından, 18/05/2009 tarihinde noter kanalıyla kendi adına asalaten, şirketler adına vekaleten olmak üzere avukatlık işlerinin yürütülmesi amacıyla davacıya vekaletname verilmiş, 11/04/2014 tarihinde azledilmiş, 08/08/2014 tarihinde 31/12/2015 tarihine kadar süreli vekalet verilmiş olup, 24/12/2015 tarihinde verilen vekaletname ile 31/12/2017 tarihine kadar tekrar süreli vekalet verilmiş, en son 21/02/2017 tarihinde davacı avukatın azledildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi hükme esas alınarak; azil haksız kabul edilmiş, davanın 255.363,88 TL yönünden kabulüne; asıl davanın reddine karar verilmiş; hükmün istinafı üzerine asli müdahil şirketin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın 241.123,44 TL yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu 505. md ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanununun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı avukatın 21.02.2017 tarihinde davalı şirket temsilcisi tarafından azledildiği anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince azlin haksız olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davalı tarafından ileri sürülen haklı azil sebeplerinden biri de davacı avukatın İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/719 esas sayılı fer’i müdahil olduğu dosyada kendisini temsil ettiği ancak süresinde temyiz talebinde bulunmayarak kendisini zarara uğrattığı bu nedenle de haklı olarak azlettiğine ilişkin beyandır. Mahkemenin hükme esas aldığı 25/10/2019 tarihli bilirkişi raporu ile incelenmesinde, raporun 3. sayfasında; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/719 E. sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı ve fer’i müdahil (bu dosya davalısı) tarafından temyiz edilmesi üzerine, fer’i müdahilin temyiz itirazları süresinde olmadığından, davalının ise temyiz itirazları yerinde olmadığından temyiz isteminin reddedilmiş olduğu görülmüştür. Bu nedenle işbu dosya davalısı (fer’i müdahil) süresinde kararı temyiz etmiş olsaydı, sonuca olumlu bir katkısı olup olmayacağı, diğer bir anlatımla, davalının zararının azalacağı ya da ortadan kalkıp kalkmayacağı öncelikle tespit edilip, sonucuna göre azlin haklı olup olmadığı hususunda bir karar verilmesi gerekmektedir. Hal böyle iken, temyiz süresi kaçırılan yukarıda bahsedilen ilgili dava dosyası incelenmeden azil haksız görülmek suretiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma sebebine göre, davalının ve asli müdahilin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının ve asli müdahilin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının temyiz edenlere iadesine, dosyanın HMK’nın 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 09/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu