2022 YılıHGKKambiyo Senetlerine Özgü Haciz YoluYetkiye İtiraz

Bonolarda düzenleyen ve lehtar şirketler tacir sıfatını haiz bulunduklarından HMK 17 gereğince yetki sözleşmesinin geçerli olduğu ve yetki sözleşmesi tarafların külli ve cüz’i haleflerini de bağlayacağından, lehtarın cirosu ile takip alacaklısı bankaya geçen bonoya dayalı takibin yetki kaydındaki yerde yapılmasının usule uygun olduğu

Bonolarda düzenleyen ve lehtar şirketler tacir sıfatını haiz bulunduklarından HMK 17 gereğince yetki sözleşmesinin geçerli olduğu ve yetki sözleşmesi tarafların külli ve cüz’i haleflerini de bağlayacağından, lehtarın cirosu ile takip alacaklısı bankaya geçen bonoya dayalı takibin yetki kaydındaki yerde yapılmasının usule uygun olduğu-

1. Taraflar arasındaki “yetkiye itiraz” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen itirazın kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili itiraz dilekçesinde; müvekkili şirket aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin yetkisiz İstanbul 13. İcra Müdürlüğünde başlatıldığını, müvekkili şirketin adresinin “… Esenyurt / İSTANBUL” olduğunu, diğer borçlu şirketin adresinin ise “… Zeytinburnu / İSTANBUL” olduğunu ileri sürerek dosyanın yetkili Büyükçekmece icra müdürlüklerine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; takip konusu iki adet bonoda ihtilaf vukuunda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağının kararlaştırıldığını, bonoların tacir Ç. P. Çelik San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yine tacir olan G. P. Çelik Merkezi San. Tic. A.Ş. lehine düzenlendiğini, tarafları tacir olan bonodaki yetki kurallarının (sözleşmesinin) bağlayıcı olduğunu, dolayısıyla İstanbul icra müdürlükleri ve mahkemelerinin yetkili olduğunu belirterek itirazın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.07.2016 tarihli ve 2016/… E., 2016/… K. sayılı kararı ile; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, takibe konu bonolar incelendiğinde davacının (itiraz eden borçlunun) adresinin E.yurt olduğu, E.yurt’un Büyükçekmece yargı alanı içinde kaldığı, bonoların keşide yerinin de Zeytinburnu olduğu ve Bakırköy yetki alanında bulunduğu, bonolarda yetkili yer İstanbul olarak belirtilmiş ise de yetki sözleşmesi yerine geçen bu belirlemenin icra dosyası alacaklısı ile borçlusu arasında yapılmadığı, yetkili yer olarak anlaşılan İstanbul’un alacaklı yönünden bağlayıcı olamayacağı gerekçesiyle itirazın kabulü ile İstanbul İcra Dairelerinin yetkisizliğine, Büyükçekmece İcra Dairelerinin yetkili bulunduğunun tespitine, istek hâlinde ve karar kesinleştiğinde ilgili takip dosyasının yetkili Büyükçekmece İcra Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 26.01.2018 tarihli ve 2016/… E., 2018/… K. sayılı kararı ile;

“…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun, yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda sair itirazlarla birlikte yetkili icra dairesinin Büyükçekmece İcra Dairesi olduğunu ileri sürerek İstanbul İcra Dairesinin yetkisine itiraz ettiği, mahkemece; davacının yetki itirazının kabulüne karar verildiği görülmektedir.

İİK’nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, HMK’nda yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Öte yandan, anılan maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır.

Nitekim, 6102 sayılı TTK’nun 12. maddesine göre; tacir, bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye denir. Aynı Kanun’un 16. maddesinde; ticaret şirketlerinin tacir olduğu ifade edilmiştir. TTK’nun 124/1. maddesinde ise; ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler şeklinde sayılmıştır.

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklının bonoya dayalı olarak 25.04.2016 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başladığı ve takip dayanağı bonoda İstanbul Mahkemelerinin (icra dairelerinin) yetkili kılındığı görülmektedir. Dolayısıyla, senette İstanbul Mahkemelerinin (icra dairelerinin) yetkili olduğunun yazılması yetki sözleşmesi niteliğinde olup, muteriz borçlu şirket ile alacaklı T.C. Z. A.Ş. anılan yetki sözleşmesinin taraflarını teşkil etmektedir. Belirtilen durum karşısında, muteriz borçlu tacir olduğu gibi yetki sözleşmesinin diğer tarafı konumunda bulunan alacaklının da tacir olduğu tartışmasızdır. Öyleyse, HMK’nun 17. maddesi gereğince bu yetki sözleşmesinin geçerli olduğu açıktır.

O halde, mahkemece, borçlunun yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 13.11.2018 tarihli ve 2018/… E., 2018/… K. sayılı kararı ile; yetki sözleşmesinin, keşideci Ç. P. Çelik San. Tic. Ltd. Şti. ile lehtar G. P. Çelik Merkezi San. Ve Tic. A.Ş. arasında yapıldığı takip alacaklısı T.C. Z. B. A.Ş. ile borçlu arasında yapılmış bir yetki sözleşmesinin bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. İlamsız icradaki yetki bir ilamsız icra takibine hangi yerdeki icra dairesi tarafından bakılacağının belirlenmesidir. İcra dairesin yetkisi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 50. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerine göre belirlenir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 447. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca mevzuatta yürürlükten kaldırılan HUMK’na yapılan yollamalar, HMK’nın bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.

13. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip için yetkili icra dairesi de kural olarak genel haciz yolu ile takipteki gibidir. Yetkili icra dairesi İİK’nın 50. maddesinin 1. fıkrasına göre HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir.

14. Buna göre, bonoya dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip genel yetkili yer olan borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesinde (HMK m. 6), bonoda öngörülen ödeme yerinde (HMK. m 10), ayrıca İİK’nın 50. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bononun tanzim edildiği yerdeki icra dairesinde yapılabilir.

15. İcra dairesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle, alacaklının yetkisiz bir icra dairesinde takip yapması hâlinde, icra dairesi yetkisizliğini kendiliğinden gözetemez; borçlunun icra dairesinin yetkisiz olduğunu (şikâyet değil) itiraz yolu ile ileri sürmesi gerekir. Aynı nedenle yetkili olmayan bir icra dairesi, tarafların anlaşması (yetki sözleşmesi) ile yetkili kılınabilir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 180).

16. Tacirlerle tacirlerin, tacirlerle kamu tüzel kişilerinin ve kamu tüzel kişilerinin kendi aralarında, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri (sulh olmak suretiyle sona erdirebilecekleri) hukukî ilişkilerden kaynaklanmış ya da ileride kaynaklanabilecek olan hukukî uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılacak davalar bağlamında, kanunen yetkili konumda bulunan, genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini tümüyle ortadan kaldırıp, salt kararlaştırılmış olan yer mahkemesini yetkili kılmak amacıyla yapmış oldukları sözleşmeye yetki sözleşmesi denir. Yetki sözleşmeleri hukukî nitelikleri itibariyle asli (doğrudan) etkilerini medeni usul hukuku alanında ortaya çıkardıkları için (yani, kategorik olarak tanımlanmış hukukî ilişkiden kaynaklanan hukukî uyuşmazlıklarla ilgili açılacak davalar bakımından, kanunen yetkili olmayan bir yargı yerinin yetkili hâle gelmesi sonucunu yarattığı için), usul sözleşmeleri bütünü içinde yer alırlar (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, C. 1, s. 250).

17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesi; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesini içermektedir.

18. Bu hükümde belirtilen tacir sıfatının Türk Ticaret Kanunu’na göre tayin edilmesi gerekir. Sözleşmenin konusunun ticarî iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkânı vermemektedir. Ayrıca aksi kararlaştırılmadıkça, dava (icra takibi) yalnız yetki sözleşmesinde belirlenen mahkemede (icra dairesinde) açılır. Taraflar yetkili kıldıkları mahkemenin (icra dairesinin) yanında, kanunen yetkili bulunan genel veya özel yetkili mahkemelerin (icra dairelerinin) de yetkisinin devam etmesini isterlerse, bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekir.

19. Yapılmış olan yetki sözleşmeleri uyuşmazlığın taraflarının yanı sıra, onların külli ve cüz’i haleflerini de bağlayıcı bir etki doğurur (Tanrıver, s. 252; A., R./ Y., Ejder/ Ayvaz Taşpınar, S./ Hanağası, E.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, s. 236).

20. Somut olayda, alacaklı T.C. Z. B. A.Ş. vekili tarafından İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2016/… E. sayılı dosyasında 25.04.2016 tarihinde başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe konu bonolarda düzenleyenin Ç. P. Çelik Merkezi San. ve Tic. Ltd. Şti., lehtarın ise G. P. Çelik Merkezi San. Tic. A.Ş. olduğu, bonolarda ihtilaf vukuunda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağına ilişkin yetki kaydının bulunduğu, bonoların lehtarın cirosu ile takip alacaklısı T.C. Z. B. A.Ş.’ne geçtiği görülmektedir.

21. Bonolarda düzenleyen ve lehtar şirketler tacir sıfatını haiz bulunduklarından HMK’nın 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesi geçerli olup, İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu belirleyen yetki sözleşmesi, icra dairesinin yetkisi için de geçerlidir.

22. Yetki sözleşmesi tarafların külli ve cüz’i haleflerini de bağlayacağından alacaklı vekili tarafından başlatılan icra takibinde İstanbul İcra Daireleri yetkilidir. O hâlde borçlunun yetki itirazının reddi gerekir.

23. Diğer taraftan Özel Dairenin bozma kararının beşinci paragrafında “…muteriz borçlu şirket ile alacaklı T.C. Z. B. A.Ş. anılan yetki sözleşmesinin taraflarının teşkil etmektedir.” ifadesine yer verilmiş ise de, bu ifadenin dosya içeriğine uygun olmayıp maddi hata niteliğinde olduğu anlaşıldığından belirtilen hususa işaret edilmekle yetinilmiştir.

24. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

HGK. 18.05.2022 T. E: 2019/12-177 , K: 676

Related Articles

Back to top button