Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın, Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/900 Esas ve bu dava dosyası ile birleşen Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/323 Esas, Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/1126 Esas sayılı dosyaları ile açtığı tasarrufun iptali davalarında 24/12/2015 tarihinde uygulanan ihtiyati haciz kararları kapsamında diğer davalıların yanında müvekkilinin de gayrimenkullerine haksız olarak ihtiyati haciz konulduğunu, davalının haksız olduğunu, hatta müvekkiline karşı pasif husumet yokluğu mevcutken, hüküm gerekçelerine göre ayrıca gerçek bir alacağı olduğunu ispatlayacak delilleri dahi olmadan haksız dava açtığını, açılan davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin haksız haciz nedeniyle uzun bir süre haciz tehdidi altında kaldığını, sosyal çevresinde borç ödemekte aciz, borcuna sadık olmayan biri konumuna düşerek itibari zedelenerek kişilik haklarının saldırıya uğradığını beyan ederek 100.000,00 TL manevi tazminatın 24/12/2015 haksız haciz tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın zamanaşımına uğradığını, davanın şartlarının oluşmadığını, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 17/02/2022 tarih 2021/123 Esas 2022/62 Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Somut olayda; Davacı aleyhine davalı tarafından ihtiyati haciz kararının alındığı, davacının araçlarına ve taşınmazlarına haciz konulduğu muhafaza işleminin yani fiili haczin yapılmadığı, ayrıca davalı tarafından davacıya husumet yöneltilemeyeceğinin bilinemediği, ilk derece mahkemesi kararında da pasif husumetten kaynaklı davanın reddine karar verilmediği, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacının pasif husumeti olduğunun tespit edildiği ve pasif husumetten kaynaklı davanın reddine karar verildiği, burada davalının araştırma yükümlülüğünü ihmal ettiği düşünülse de açmış olduğu davada salt davacıya zarar vermek amacıyla dava açtığı ve ihtiyati haciz kararı alındığından bahsedilemeyeceği başka bir ifade ile davanın açılmasında ve ihtiyati haciz kararı alınmasında davalının kötüniyet veya ağır kusur bulunduğu söylenemez.
Davalının yasadan doğan haklarını kullanmasının ve mahkemece talebin kabul edilmiş olmasının davalının talebinde kötüniyetli veya kusurlu davrandığı anlamına gelmeyeceği, bu durumun haksız fiil niteliğinde sayılamayacağı gibi kusur ve uygun illiyet bağının da ispatlanmış sayılamayacağı kanaatine varılmış, bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir. ( Yargıtay 4. HD 2016/14413 E, 2019/483 K)
Davacının ihtiyati haczin haksız olduğunu öğrendiği tarih olarak dava red kararının kesinleştiği tarih olan 22.03.2021 tarihi esas alınabileceğinden, TBK madde 72 gereği 2 yıllık zamanaşımı süresi dava tarihinde dolmamış olduğundan zamanaşımı definin reddine karar verilmiş;
Davanın REDDİNE” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; ilamda maddi olaylar iddia ve savunmalar denetime elverişli şekilde yeterince özetlenmediğini, gerekçe tutularken, kararda araç haczi olmadığı, gayrimenkullerde ise tapu siciline konan ihtiyati hacizle kısıtlamanın fiili haciz ile eşdeğer olduğunun gözden kaçırıldığını, bu nedenlerle incelemenin duruşmalı yapılması yönünde takdir hakkı kullanılmasını, tercihen duruşmalı yapılacak inceleme ve tahkikatla, ihtiyati haczin haksız konulma ve aşamalarda daha da haksız devam etme ve maruz kalınan sürede dikkate alınarak, hayli makul olan manevi tazminat taleplerini reddeden haksız ve mesnetsiz yerel mahkeme kararının kaldırılarak, dava dilekçelerinde talep ettikleri şekilde karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen ret kararı, davacı yanca istinaf edilmiştir.
Dava, haksız haciz nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının haksız hacizde kötü niyetinin ve ağır kusurunun varlığı gereklidir. Buna göre;
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Taraflar arasında görülen hacze konu Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/900 Esas, 2018/283 Karar sayılı dosyasında görülen davada, tasarrufun iptali davasının reddine ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2018/1333 ESAS, 2020/64 KARAR sayılı istinaf inceleme dosyasındaki kararda; “Davacı vekili, borcun kaynağı olarak senet lehdarı F. T. tarafından davalı borçlu M. E.’a satılan iki araç, borçludan eşi adına aldığı bir taşınmaz üzerindeki ipoteğin borçlu tarafından ödenmesi gerekirken F. tarafından ödenmesi, senet lehdarı F. T. tarafından davalı borçluya elden para verilmesi ve kredi kartlarının ödenmesi olarak takip konusu alacağın araç satışı, ipotek ödemesi, kredi kartı ödemesi ve elden ödünç verilen para olduğunu belirterek araç plakası, taşınmaz bilgileri ve 14.06.2013 tarihli muacceliyet sözleşmesini delil olarak bildirmiştir. Davacının bildirdiği araçlardan birinin 10.10.2013 tarihinde F. T.’nin eşi M. T. tarafından dava dışı Ayhan’a, diğer aracın ise 04.01.2013 tarihinde Cumali tarafından davalı borçluya satıldığı, yine belirtilen taşınmazında 04.10.2011 tarihinde davalı borçlu M. E. tarafından ipoteksiz olarak 105.000,00 TL bedelle F. T.’nin eşi M. T.’ye onun tarafından da 03.07.2013 tarihinde dava dışı Lv.’e satıldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen araç satışları senet lehdarı Fatih tarafından borçluya yapılmadığı gibi satış tarihleri de takip konusu senet tarihleri ile uyuşmadığı, yine taşınmaz satışının da ipoteksiz yapıldığı, satış tarihi ile senet tarihlerinin uyuşmadığı görülmektedir.
Bunun dışında davacı tarafından borcun kaynağı olarak belirtilen elden para verme ve borçlunun kredi kartı ödemelerine ilişkin de sunulmuş delil bulunmamaktadır. Kaldı ki, ciro yoluyla takip konusu senetleri elinde bulunduran davacı gerek keşideci gerekse lehdar olan bacanağından olan alacağına ilişkin bir açıklama yapmamış, bu konuda delil de bildirmeden borçlu ile lehdar arasındaki temel ilişki konusunda açıklama ve delil sunmuş ise de sunulan delillerden takip konusu alacakların gerçek bir alacak olduğu ispatlanamamıştır.
Bu durumda, alacağın gerçek bir alacak olduğunun ispatlanamaması nedeniyle davanın esasına girilmeden esas ve birleşen davaların davalılar M. E., Ht. ve H. N. yönünden dava şartı yokluğundan; iptali istenen tasarruflar yönünden davalı borçlunun davalı M. S. Büyükbayram lehine yaptığı bir tasarruf bulunmaması nedeniyle de (M. S., dava konusu taşınmazlarda 1/4 miras hissesi oranında maliktir) M. S. yönünden esas ve birleşen davaların pasif husumet yokluğundan reddine…” şeklindeki kararla davanın reddi kararı tasdik edilmiş; Temyiz incelemesinden de kararın onanarak geçmek suretiyle kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda anlatılan yasal düzenlemeler, ilkeler ve somut olay karşısında, kötü niyet ve ağır kusur şartlarının olayda bulunması, anılan dava nedeniyle davacının araçlarına ve gayrimenkullerine uzun süreli olarak haciz konulduğu taraflar arasında ihtilaf konusu da olmadığından, haksız hacze maruz kalması nedeni ile tüm delillere ve oluşa göre davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığının kabulü ile 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacının istinaf talebinin kabulü ile aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
2-20.000,00 TL manevi tazminatın 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
4-Alınması gereken 1.366,20 TL harcın peşin alınan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 341,55 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan 1.366,20 TL peşin harç, 59,30 başvurma harcı, 8,50 vekalet harcı olmak üzere toplam 1.434,00 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafça yapılan 113,75 TL posta ve tebligat giderinin kabul/red oranına göre hesaplanan 22,75 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9- Artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
10-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
11-Davacı tarafça yapılan 19,50 TL tebligat gideri ile 220,70 TL istinaf başvuru gideri olmak üzere toplam 240,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
12-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.05/09/2022
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. HD. 05.09.2022 T. E: 1145, K: 1688