Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Davacı, çekişme konusu 3 parsel sayılı taşınmazın borcundan dolayı, İstanbul 3. İcra Müdürlüğü 2007/7089 Esas sayılı dosyası üzerinden satışa çıkarıldığını, icra dosyasındaki tebligatların usulsüz olduğunu, satıştan sonradan haberdar olduğunu, davalının ise ihalenin usulsüz olduğunu bilmesine rağmen dava dışı A.Y. ile çıkar ve işbirliği içinde hareket ederek taşınmazın ihaleden satın aldığını, ihalenin usulsüz olması nedeniyle tescilin de yolsuz olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının iyi niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil davasıdır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ile dava dışı A.Y. arasında borç ilişkisi bulunduğu ancak, aralarında yaptıkları 07/06/2006 tarihli ibraname ile A.’nin davacıdan bir alacağının kalmadığı yazılmasına rağmen, davacı aleyhine İstanbul 3. İcra Müdürlüğü 2007/7089 E sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğü 2007/7089 Esas sayılı dosyasında taşınmazın satışa çıkarıldığı ve 20/01/2009 tarihli açık artırmada davalı adına tesciline karar verildiği, bu sırada davacının İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2008/2002 Esas sayılı dosyasında açtığı menfi tespit davası sonucunda, davacının borçlu olmadığının tespitine karar verildiği ve kararın 21/03/2013 tarihinde kesinleştiği, diğer yandan davacının ihalenin yolsuz olduğu iddiasıyla Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesi 2009/194 Esas sayılı ihalenin feshi istemli davasının ise süresinde olmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, taşınmazın halen daha davalı adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 705/1. ve 1022. maddeleri hükümlerine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması sicile tescil koşuluna bağlıdır. Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.( TMK 1022/1 m.) kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz.(TMK 1021/1 m.) Değinilen yasa hükümlerinde öngörüldüğü üzere, hukukumuzda ayni hakkın doğumu veya kaldırılması tescil işleminin yapılmış olmasına bağlıdır. Başka bir değişle hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamaz; mülkiyetin nakledildiğinden söz edilemez. Diğer taraftan, taşınmazların tescilden önce mülkiyetlerinin geçmesine olanak sağlayan haller Türk Medeni Kanunun 705/2 maddesinde “miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer haller” olarak sayılmış olup eldeki davada, cebri satış sonucu mülkiyetin tescilsiz olarak hak alıcısı davacıya geçtiği kabul edilmelidir.
Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişi, tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlanır; fakat bu hak ve yetkiler mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez, çünkü henüz açıklık (aleniyet) kazanmış değildir. İyiniyetli üçüncü kişiler tapu kütüğünde malik olarak gözüken kişiyi gerçek malik olarak kabul etmekte haklıdırlar ( TMK 1023. md.) ve bu kişiden edinmiş oldukları ayni haklar geçerlidir. (TMK 1025 md.) Edinilmiş olan bu haklar mülkiyet hakkı kendisine tescilsiz geçmiş olan kişiye karşı da hüküm ifade eder. ( Prof. Dr. J.G. Akipek, Prof. Dr.T. A.türk Eşya Hukuku sh.477) Mülkiyetin tescilsiz kazanımından sonradan yapılan tescil sadece bildirici mahiyeti olup tescile dayanmayan kazanımda malik, tescilden önce de mülkiyet hakkından doğan bütün hak ve borçlara sahiptir, ancak tecil yapılmadıkça tasarruf işlemleri yapılamaz.
Bununla birlikte; cebri icra yoluyla ve açık arttırma suretiyle yapılan satışlar sonucu bir taşınmazın satın alınması halinde dahi, Türk Medeni Kanunu’nun 932.maddesinde dayanılan tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava açılabilir. Davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta daha ötesi olayı yaratan ve yürüten kişidir. Bu kişinin iktisapta üçüncü kişi sayılmasına olanak yoktur. O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda yolsuz tescilin oluşmasına neden olacağı açıktır.
Somut olayda; Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğü 2007/7089 Esas sayılı dosyasında, davacıya yapılan tebligatlarin usulsüz olduğu açıktır.
Ne var ki; bu işlemlerin dışında bulunan davalının söz konusu tebligatın usulsüz yapılmasında bir kusurunun varlığı ileri sürülmüş değildir. Usulsüzlüğü iddia edilen işlemlere ihale alıcısı davalının katkısının bulunması halinde oluşan sicilin yolsuzluğundan söz edilebileceği muhakkaktır. Bu hal sicilin illiliği prensibinin bir sonucudur. Davalı ihale alıcısının yukarıda değinilen işlemlere bir dahlinin bulunması halinde onun bakımından sicilin dayanaksızlığından söz edilemez.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemece gerekli araştırmanın yapılması, usulsüz tebligat işlemine davalı ihale alıcısının bir katkısı veya usulsüzlükten bilgisinin olup olmadığının saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken , eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. HD. 08.05.2017 T. E: 2016/7408, K: 2405