2022 YılıHGKİhalenin FeshiSorumluluk&TazminatTaşınır Satış

Dava konusu change aracın icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılarak ihale yoluyla açık arttırmada davacıya satılmasında icra müdürünün herhangi bir kusurlu eyleminin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu         2019/809 E.  ,  2022/708 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davalı Denizbank A.Ş. yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davalı Maliye Hazinesi yönünden kısmen kabulüne ilişkin karar davalı Maliye Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Maliye Hazinesi tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Ümraniye 3. İcra Müdürlüğünün 2010/14367 E. sayılı dosyasında yapılan 20.12.2010 tarihli ihalede araç satın aldığını, aracı almadan önce kontrol etmek istemesine rağmen İcra Müdürlüğünce aracın dışarıdan incelenebileceği ve bu şekilde ihaleye çıkarılacağının söylendiğini, dosyada alınan kıymet takdir raporunda ufak tefek çizik, far kırıklığı ile vurukları olduğunun ifade edildiğini, aracı satın aldıktan sonra araç muayene raporunda change olduğuna dair bulgu belirtilmediğini, aracın tüm kontrol, bakım ve onarımları yapıldıktan sonra aracı üçüncü kişiye sattığını, üçüncü kişinin elindeyken Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/23667 soruşturma sayılı dosyasında aracın change olduğu tespit edilerek bağlandığını, aracı sattığı üçüncü kişi tarafından müvekkili aleyhine açılan tazminat davasında satıştan önce aracın change olması sebebiyle tazminata karar verildiğini, davada hükmedilen tazminatın müvekkilince ödendiğini, müvekkilinin Devletin yetkili organlarına güvenerek ihale yoluyla hiçbir kusuru olmaksızın aracı satın aldığını, aracın icra müdürlüğünce incelenmesine müsaade edilmediği gibi tüm kontrolleri yapılmadan ihaleye çıkartılarak müvekkilinin tazminat ödemesine sebebiyet verildiğini ileri sürerek haksız yere müvekkilinin ödemiş olduğu 54.041TL’nin davalı Maliye Hazinesi ile ihale bedelini tahsil ettiği oranda davalı Denizbank A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.1. Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; görev ve husumet itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak somut olayda Ümraniye 3. İcra Müdürlüğünün 2010/14367 E. sayılı takip dosyasında Denizbank A.Ş. vekili tarafından dava dışı üçüncü kişi aleyhine taşınır rehininin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan icra takibinde alacaklı vekilinin göstermiş olduğu adreste rehinli aracın kıymet takdirinin yapıldığını, takibin kesinleşmesinden sonra da aracın davacıya ihale edildiğini, açılan ihalenin feshi davalarından da tarafların feragat ettiklerini, ihale alıcısı tarafından Ümraniye 3. İcra Müdürlüğüne başvurularak aracın vergileri yatırıldıktan sonra tescil belgesinin alındığını, araç kayıtlarında çalıntı şerhi bulunmadığından idarenin kusuru olmadığı gibi zararın idari faaliyetten de kaynaklanmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
5.2. Davalı Denizbank A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı ve görev itirazında bulunduklarını, davacının bu davada hukukî menfaati bulunmadığı gibi talep edilen maddi tazminatın nasıl hesaplandığının da belirtilmediğini, zarar ile müvekkilinin eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.02.2015 tarihli ve 2014/234 E., 2015/64 K. sayılı kararı ile; icra dosyasında yapılan kıymet takdirinde makine mühendisi veya araç satışı ile uğraşan galerici veya komisyoncu hazır bulundurulmaksızın tam tespit yapılmadığından aracın change olduğunun tespit edilemediği, bu durumda kıymet takdir tutanağında icra müdür yardımcısı ile yedieminin imzası olduğundan icra müdürlüğünün kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı Maliye Hazinesi yönünden davanın kabulüne, diğer davalı Denizbank A.Ş. yönünden ise açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Maliye Hazinesi vekili ve ihbar olunan temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 28.01.2016 tarihli ve 2015/8796 E., 2016/1150 K. sayılı kararı ile; ihbar olunan usulüne uygun şekilde davaya katılmadığı gibi aleyhine hüküm de kurulmadığından taraf sıfatı olmayan ihbar olunanın temyiz dilekçesinin reddine, davalı Maliye Hazine yönünden ise; 34 NPR 66 plakalı aracın hangi tarihte 34 ZK 8245 plakalı araç ile change edildiğinin tespit edilebilmesi için soruşturma veya kovuşturma dosyasının incelenerek bir örneğinin dosya arasına alınması, her iki araca ait trafik tescil bilgilerinin getirtilmesi ve gerekli görülürse bilirkişi incelemesi yapılarak aracın davacıya icra müdürlüğünden satışı sırasında change olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinden eksik inceleme ile karar verilmiş olması gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda 20.10.2016 tarihli ve 2016/209 E., 2016/322 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilaveten 16.06.2011 tarihli ekspertiz raporuna göre NNANPR66L02012983 nolu şasi numarasının metal etrafında aletli müdahale ve kaynak izlerinin bulunduğunun görüldüğü, bu şasi numarasının monte edilmesi suretiyle change olayının gerçekleştiği, “NPR66” nın ISUZU’nun bir tipi olduğu, gerçekte 34 NPR 66 plakalı bir aracın bulunmadığı, change olayını tespit edemeyen icra müdürlüğünün kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı Hazine yönünden açılan davanın kabulüne, diğer davalı Denizbank A.Ş. yönünden ise davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Maliye Hazinesi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.04.2017 tarihli ve 2017/452 E., 2017/2256 K. sayılı kararı ile; “…İcra ve İflas Kanunu 5. maddesinde “İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Dosya arasındaki bilgi ve belgeler tümüyle incelendiğinde; 16.06.2011 tarihli ekspertiz raporuna göre dava konusu aracın şase numarasının metal etrafında aletli müdahale ve kaynak izlerinin bulunduğunun görüldüğü, bu şase numarasının monte edilmesi suretiyle çenç olayının gerçekleştiğinin belirtildiği görülmektedir. Dava konusu araçta yapılan çenç işleminin ancak alanında uzman kişilerce anlaşılabilecek nitelikte olduğu, dava konusu edilen olayın çözümünün özel teknik bilgiyi gerektirdiği hususu da gözetilerek dava konusu çenç (change) aracın icra müdürlüğünce yapılan ihale ile davacıya satılmasında icra müdürünün herhangi bir kusurlu eylemi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Şu durumda kusur sorumluluğuna dayanan uyuşmazlıkta; mahkemece, İcra ve İflas Kanununun 5. maddesi gereğince davanın reddi gerekirken, kabulü doğru olmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle oy çokluğuyla karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.09.2018 tarihli ve 2018/201 E., 2018/360 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, aracın ihale yoluyla satışından dolayı satışı yapanın kusursuz sorumluluğu bulunduğu, ayrıca taşınır mülkiyetine ilişkin mevzuat hükümleri ile ayıplı malın satışına ilişkin hükümler dikkate alındığında mahkeme kararının doğru olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı Maliye Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu change aracın icra müdürlüğünce yapılan ihale ile davacıya satılmasında icra müdürlüğünün herhangi bir kusurlu eyleminin bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre de icra ve iflâs dairesi görevlisinin eylemi nedeniyle Devletin sorumluluğunun doğup doğmayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
16. İcra ve iflas dairesi görevlilerinin hukukî sorumlulukları 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 5. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.
17. İcra ve İflas Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 5. maddesinde;
“İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.” hükmü yer almaktadır.
18. Maddede icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılabileceği ve idarenin kusuru bulunan görevlilere rücu etme hakkı olduğu düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 129. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” hükmüne de paralel niteliktedir.
19. İdarenin icra ve iflas dairesi görevlilerinin verdiği zarardan sorumlu tutulabilmesi için, zarara sebep olan memurun görevini yaparken hukuka aykırı davranması, görevlilerin kusurlu hareket etmiş olmaları, kusurlu işlem ve eylem ile ilgili kişinin zarara uğramış olması ve kusurlu işlem veya eylem ile uğranılan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
20. Toplum içinde birlikte yaşayan kişiler, belli bir davranış biçimine uygun davranmak zorundadır. Söz konusu bu belirli davranış, sosyal bir çevreye ya da herhangi bir meslek grubuna mensup normal (makul) kişilerin birbirine zarar vermeden uyum içinde yaşayabilmeleri için göstermek zorunda oldukları özen ve çabadan oluşan ortalama, örnek (model) bir davranış biçimidir. Bu davranış biçimine uyulmaması kusuru oluşturur (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, Ankara 2014, s. 569).
21. Bu anlatımdan hareketle icra dairesi görevlilerinin kusurlu olmalarından anlaşılan da, normal niteliklere sahip bir icra müdüründen (veya memurundan) beklenmeyecek şekilde işlem veya eylem yapmış olmasıdır. İcra müdürü açık kanun hükmüne aykırı hareket etmiş, ilgilileri kayırıp, düşmanlıkla davranmış, icra dosyasında olmayan bir nedene dayalı hareket etmiş, icra tutanaklarını değiştirmiş veya gerçeğe aykırı düzenlemiş, verilen veya vaat edilen menfaat karşılığında hareket etmiş, görevini ihmal veya var olan yargı kararına aykırı hareket etmişse kusurlu sayılır. Aranan kusur, kast veya ihmal şeklinde olabilir (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Legal Yayınevi, İstanbul 2016, s. 61).
22. İcra müdürünün kusurlu işlem veya eylemi sonucunda ilgili kişinin bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu zarar maddi zarar olup manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmez.
23. Bu aşamada icra müdürlüğünün kıymet takdirine yönelik işlemleri ile ilgili düzenlemelere değinmekte yarar bulunmaktadır.
24. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Kıymet Takdiri” başlığını taşıyan 87. maddesi icra dosyasında kıymet takdirinin yapıldığı tarihte “Haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında ehli vukufa müracaat edebilir.” şeklinde düzenleme içermektedir.
25. İcra ve İflas Kanunu’nun 87. maddesi 30.11.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7343 sayılı İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 6. maddesi ile değişikliğe uğramış olup maddenin son hâli; “Haczi yapan memur, sicile kayıtlı mallar hariç olmak üzere haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında bilirkişiye müracaat edebilir.
Sicile kayıtlı malın kıymet takdirinin bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı ve bu konuda Adalet Bakanlığınca izin verilen bilirkişilere, bunların bulunmaması hâlinde listede kayıtlı diğer bilirkişilere yaptırılması zorunludur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.” şeklindedir.
26. Madde düzenlemesinden anlaşıldığı üzere haczi yapan memurun haczettiği malın kıymet takdirini bizzat kendisinin veya bilirkişi aracılığıyla yapabileceği öngörülürken daha sonra yapılan değişiklik ile sicile kayıtlı malın kıymet takdirinin bilirkişilerce yapılması zorunluluk hâline getirilmiştir. Eldeki davada kıymet takdiri 22.07.2010 tarihinde yapılmış olup bu tarihte kıymet takdirinin bilirkişilerce yapılması kanuni zorunluluk kapsamında değildir. İlgili kanun maddesinde icra müdürlüğüne yetki verilmiştir.
27. Somut olayda; Ümraniye 3. İcra Müdürlüğünün 2010/14367 E. sayılı dosyasında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte rehin konusu olan araçlardan 34 ZK 8245 plakalı aracın 22.07.2010 tarihinde icra müdürünce yapılan kıymet takdirinde cam döşemelerinin ve kapı kilidinin bozuk, ön tamponun kırık, muhtelif çiziklerin ve önde taş izinin mevcut olduğu belirtilmek suretiyle değeri 16.000TL olarak belirlenmiş ve bu şekli ile açık arttırmaya çıkartılan araç 20.12.2010 tarihinde yapılan ikinci ihalede davacı tarafından 15.200TL pey sürülerek satın alınmıştır. İhale sonrası gerekli bakım ve onarımlarını yaptırıldıktan ve ruhsatı alındıktan sonra davacı aracı 24.03.2011 tarihinde üçüncü kişiye satmış, ancak araç üçüncü kişinin elindeyken change olması sebebiyle Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında araca el konulmuştur. Aracı elinden alınan üçüncü kişi tarafından davacı aleyhine aracın satım bedeli, kâr mahrumiyeti ve yapılan masraflara ilişkin olarak İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/350 E., 2013/567 K. sayılı dosyasında açılan maddi tazminat davasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği ve davacının icra kanalıyla satın aldığı araç sebebiyle dava dışı üçüncü kişiye ödeme yaptığı anlaşılmaktadır.
28. Davacının icra dairesinden satın aldığı araca ait 16.06.2011 tarihli İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün ekspertiz raporunda; şase numarasının metal etrafında aletli müdahale ve kaynak izlerinin bulunduğu ve şase numarasını ihtiva eden metal parçanın bulunduğu bölgeye kaynak yapılmak suretiyle monte edildiğinin belirtildiği görülmektedir. Davacı change olayının icra müdürlüğünce tespit edilmediğinden dolayı icra müdürlüğünün kusurlu eyleminden kaynaklı zararının bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılırken makine mühendisi veya araç satışı ile uğraşan galerici veya komisyoncu hazır bulundurulmadan tam bir tespit yapılmamasından dolayı kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
29. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; icra müdürlüğünce kanun tarafından verilen yetki kapsamında kıymet takdiri yapıldığı, kıymet takdirinin borçluya tebliğ edilmesine rağmen itiraz olmadığı, yapılan ihale sonrası da borçlu vekilince ihalenin feshi davası açıldığı ancak feragat edilmesi sebebiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Change olayının ayrı bir uzmanlık alanı olup, makine mühendisi, galerici veya komisyoncu tarafından yapılacak kıymet takdiri sırasında tespitinin mümkün olmadığı, dava konusu dosyada Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden alınan ekspertiz raporunda aracın change olduğunun belirtildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu change aracın icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılarak ihale yoluyla açık arttırmada davacıya satılmasında icra müdürünün herhangi bir kusurlu eyleminin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle icra müdürünün sorumluluğuna dayalı olarak idare aleyhine açılan davanın reddi gerekirken kabulü hatalı olmuştur.
30. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
31. Ayrıca mahkemece direnme kararı verilen duruşmada “….bozma ilamına uyularak…” denilmek suretiyle direnme kararı oluşturulduğu ve bu durumun gerekçeli kararda düzeltilerek “…bozma ilamına uyulmayarak…” şeklinde belirtildiği görülmekle mahkemenin direnme kararı verdiğinin açıkça dosyadan anlaşılır mahiyette olması sebebiyle duruşmada kullanılan ibarenin maddi hataya dayalı olduğu kabul edilmiştir.
32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3. maddeye göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Related Articles

Back to top button