2023 YılıHGKTebligat

Gösterilen adrese gidildi. Dağıtım esnasında muhataba ulaşılamadı. Bu sebepten dolayı site yönetimine soruldu. Site yönetimi muhatabın adreste ikamet ettiğini tevziat saatleri içerisinde adres dışında olduğunu sözlü beyan etti. İsim ve imzadan imtina etti. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılarak site yönetimine haber verildi. 21. Madde gereğince evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edildi.” şerhiyle borçlu A.Ş.’nin ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkarılan ödeme emri tebligat parçasında yazılı “muhataba ulaşılamadı” ibaresinin muhatap ve muhatap adına tebliği almaya yetkili kimselerin bulunmadığı anlamına geldiği ve somut olayda “tebliğ imkânsızlığının” söz konusu olduğu (Teb K. 21/ 1); bu durumda tebliğ memurunca site yöneticisine ulaşıldığına göre belgelendirme unsurunun gerçekleşmesi için site yöneticisinin isminin sorularak tebligat parçasına yazılması gerektiği ve yapılan tebliğin usulsüz olduğu

“Gösterilen adrese gidildi. Dağıtım esnasında muhataba ulaşılamadı. Bu sebepten dolayı site yönetimine soruldu. Site yönetimi muhatabın adreste ikamet ettiğini tevziat saatleri içerisinde adres dışında olduğunu sözlü beyan etti. İsim ve imzadan imtina etti. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılarak site yönetimine haber verildi. 21. Madde gereğince evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edildi.” şerhiyle borçlu A.Ş.’nin ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkarılan ödeme emri tebligat parçasında yazılı “muhataba ulaşılamadı” ibaresinin muhatap ve muhatap adına tebliği almaya yetkili kimselerin bulunmadığı anlamına geldiği ve somut olayda “tebliğ imkânsızlığının” söz konusu olduğu (Teb K. 21/ 1); bu durumda tebliğ memurunca site yöneticisine ulaşıldığına göre belgelendirme unsurunun gerçekleşmesi için site yöneticisinin isminin sorularak tebligat parçasına yazılması gerektiği ve yapılan tebliğin usulsüz olduğu- “Tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ yapılırken, tüzel kişinin yetkilisini (tebliğle ilgili görevlisini) bilmesi mümkün olmayan, komşu, kapıcı, yöneticiye sorumluluk yükler şekilde bildirim şartının aranmayacağı, yönetmelikte geçici ayrılma yönünde belgelendirmenin şekil şartına bağlandığı, haber bırakma işleminin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinde kullanılan “mümkün oldukça”….”varsa” gibi sözcüklerden de anlaşılacağı üzere sıkı şekil şartına bağlı tutulmadığı, haber bırakılan kişinin ismi-imzası şartı yönünde bir düzenleme de getirilmediği” görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

1.Taraflar arasındaki “usulsüz tebliğ şikâyeti” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesince verilen istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’nin şikâyetinin reddine ilişkin karar, borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3.Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I.İNCELEME SÜRECİ

Borçlular İstemi:

4.Borçlular vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde müvekkili A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’nin hükmi şahıs olmasına rağmen iş saatlerinde işyeri dışında olması dolayısıyla ulaşılamadığı ve site yönetimine sorularak bu bilgiye ulaşıldığından bahisle ödeme emri tebligatının 15.12.2017 tarihinde muhtarlığa bırakıldığını, şirket yetkilisi veya orada çalışanlarının olup olmadığının araştırılmadığını, isim ve imzası alınmayan ve kim olduğu belli olmayan ayrıca müvekkili şirketin adresinin bina olmasına rağmen site yöneticisi vasfında biri tarafından bu bilginin verildiği belirtilerek hükmi şahıs olan müvekkili şirkete sanki gerçek kişiymiş gibi tebliğ işlemi yapıldığını, bu hususun dahi başlı başına tebliğin usulsüzlüğünü gösterdiğini, icra takibinden ancak diğer müvekkili borçlu E.G. Gayrimenkul İnşaat A.Ş.’ye yapılan icra takibiyle (ödeme emri tebliği ile) haberdar olduklarını, takibin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, İstanbul mahkemelerinin (icra müdürlüğünün) yetkili olduğunu, ödeme emrinin ve takibin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 58 ve 61. maddelerine göre iptali gerektiğini, borca, işlemiş faize, icra vekâlet ve vekâlet ücretine, tazminata, borcun tümüne ve yine borcun tüm fer’ilerine de itiraz ettiklerini ileri sürerek müvekkili A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’ne yapılan usulsüz tebligat nedeniyle öğrenme tarihi olan 09.04.2018 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesine, E.G. Gayrimenkul İnşaat A.Ş. yönünden süresinde yapmış oldukları itirazın kabulüne, icra dairesinin yetkisizliği ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5.Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’ye ödeme emrinin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre usulüne uygun tebliğ edildiğini, diğer iddiaların da yerinde olmadığını belirterek şikâyetin ve itirazların reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6.İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 25.10.2018 tarihli ve 2018/464 E.,2018/1170 K. sayılı kararı ile; davacıların (şikâyetçilerin) usulsüz tebliğ şikâyetinde bulundukları, borçlu E.G. Gayrimenkul İnşaat A.Ş.’ye 09.04.2018 tarihinde yapılan ödeme emri tebliğinin Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddeleri uyarınca usulsüz olduğu, borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’ye ödeme emri tebliğinin 15.12.2017 tarihinde yapıldığı, Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinin uygulanmadığı, şirket yetkilisinin işyerinde bulunmama nedeninin yazılmadığı, borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’ye yapılan ödeme emri tebliği usulsüz olmakla tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 09.04.2018 olarak kabulünün gerektiği, borçluların yetkiye itirazlarının yerinde olduğu gerekçesi ile borçlu şirketin usulsüz tebligat ile ilgili şikâyetinin kabulü ile ödeme emri tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 09.04.2018 olarak kabulüne, borçluların yetki itirazının kabulüne mahkemenin kararı kesinleştiğinde dosyanın yetkili Nöbetçi İstanbul İcra Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekilitarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

8.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 07.11.2019 tarihli ve 2019/505 E., 2019/2092 K. sayılı kararı ile; davacı (şikâyetçi) taraf dilekçesinde A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. adına çıkarılan ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini beyanla, diğer borçluya yapılan tebligatla takipten haberdar olduklarını belirterek 09.04.2018 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulünü talep ettiği, mahkemece her iki borçlu yönünden tebligatın usulsüz olduğu kabul edilip ödeme emri tebliğ tarihinin 09.04.2018 olarak kabulüne karar verilmiş ise de, E.G. Gayrimenkul İnşaat A.Ş. yönünden usulsüz tebliğ şikâyetinin bulunmadığı, A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. adına çıkarılan ödeme emrinin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine uygun olarak tebliğ edildiği, tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılacak tebliğde beyanda bulunan kişinin belirtilmesine gerek olmadığı, tebliğ yapılan adresin şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olmadığı yönünde bir itirazın da bulunmadığı gerekçesi ile davalının (alacaklının) istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, davacı (borçlu) A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.tarafından açılan davanın (şikâyetin) reddine, borçlu E.G. Gayrimenkul İnşaat A.Ş.’nin yetki itirazının kabulü ile bu borçlu yönünden icra dosyasının tefriki ile tefrik edilen dosyanın yetkili Nöbetçi İstanbul İcra Müdürlüğüne gönderilmesine, borçluların diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10.Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19.10.2020 tarihli ve 2020/1032 E., 2020/8801 K. sayılı kararı ile;

“…Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1 ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliği’nin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Ancak, Kanun’un 21/1.maddesine göre tebligat yapılması halinde, tebliğ memuru, tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de, mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Somut olayda borçlu A. ..A.Ş.’neödeme emrinin 7201 Sayılı TK’nın 21/1 maddesi gereğince “iş saatlerinde işyeri dışında olması dolayısıyla ulaşılamadığı ve site yönetimine sorularak bu bilgiye ulaşıldığından bahisle 15/12/2017 tarihinde muhtarlığa” şeklindeki şerh ile tebliğ olunduğu, haber verilen komşu isminin bulunmadığı, bu hali ile tebligatın TK’nun 21/1. maddesine aykırı olduğu, her ne kadar şirketin kapalı olması durumunda adreste bulunmama nedeninin araştırılması gerekmemekte ise de, komşuya haber verme yükümlülüğünün devam ettiği, Dairemiz uygulamalarında TK.nun 21/1. maddesinin tüm koşullarının sıkı bir şekilde uygulanmayacağı belirtilmiş olmakla beraber bunun haber verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, haber verilen komşunun isminin usulüne uygun bir şekilde tutanağa geçirilmesigerektiği anlaşılmaktadır. Öte yandan TK’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. O hâlde mahkemece usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile TK’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ tarihinin, öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilerek, yetki itirazının incelenmesigerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir …” gerekçesiyle karar bozularak, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

11.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 23.12.2020 tarihli ve 2020/2635 E., 2020/2982 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 20.04.2016 tarihli ve 2015/34085 E., 2016/11749 K.; 30.05.2013 tarihli ve 2013/10376 E., 2013/20106 K.; 23.06.2014 tarihli ve 2014/16440 E., 2014/18095 K.; 17.09.2013 tarihli ve 2013/20187 E., 2013/28672 K.; 25.01.2017 tarihli ve 2016/8838 E., 2017/1051 K. ile 24.02.2015 tarihli ve 2014/28951 E., 2015/3720 K. sayılı kararlarında tüzel kişilere yapılan tebligatlarda adresin kapalı olması hâlinde Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 31. maddelerinde belirtilen araştırmaların yapılmasının gerekmediği, bu araştırmanın gerçek kişiler yönünden yapılmasının lüzumlu olduğunun ifade edildiği, yine belirtilen daire kararlarında Tebligat Kanunu’nun 30 ve 31. maddelerinde düzenlenen araştırmaların bir kısmının tebliğ memurunca yapılması gerektiği, muhatabın adreste bulunmaması hâlindekeyfiyetin haber verilmesini de mümkün olduğunca en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilmesi lüzumuna yönelik bir ifadeye rastlanmadığı, bahsi geçen düzenlemenin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinde yer aldığı, söz konusu ifadenin Tebligat Yönetmeliğinin 31. maddesinde aynı şekilde bulunduğu, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesindeki düzenleme gerçek kişiler için getirilmiş olup ancak kıyas yolu ile tüzel kişilere uygulanabileceği, yasada tüzel kişilerin adresinin kapalı olması hâlinde yapılması gerekenler hakkında özel bir düzenleme olmadığından gerçek kişiler yönünden muhatabın adreste olmaması hâlinde tebliğ memurunun yapacağı işleri açıklayan Kanun’un 21. maddesi ve Yönetmeliğin 31. maddesinin tüzel kişilere uygulanmasının ancak tüzel kişilere yapılacak tebligat usullerine ve işin niteliğine uyduğu müddetçe mümkün olduğu, hayatın olağan akışına göre tüzel kişinin komşusunun tüzel kişiyi temsile kimin yetkili olduğunu bilmesi veya biliyor kabul edilmesinin mümkün olmadığı, o hâlde keyfiyetin yani tebligatın haber verilmesinin komşuya bildirilmesinin her zaman için bir sonuç doğuracağının önceden kabulünün peşin hüküm olduğu, komşu, kapıcı ve yöneticisini bilmedikleri tüzel kişiyi tebligattan haberdar etmelerinin beklenemeyeceği, ayrıca komşunun haberdar edeceği kişinin tüzel kişinin yöneticisi mi olması gerektiği yoksa alalade bir çalışanı haberdar etmenin yeterli mi olduğu, yine günümüz şartlarında tüzel kişilerin adres olarak sadece komşuları, kapıcıları, yöneticileri olan apartman dairelerini değil sanayi sitelerini ve organize sanayi sitelerini de kullandığı, buralarda ise komşu, yönetici ve kapıcı olmadığı, her ne kadar tüzel kişinin bulunduğu imalathane veya fabrikanın yan komşusu olabileceği düşünülse de bu kez ilgili komşu fabrikada faaliyet yürüten tüzel kişinin çalışanına mı, idari birim amirine mi, yöneticisine mi haber verileceği sorununun ortaya çıkacağı, organize sanayi sitesi yönetiminin ise tüzel kişiye gelen tebligatı alma veya bu tebligattan muhatabı haberdar etme yükümlülüğünün bulunmadığı, organize sanayi siteleri ile ilgili yasal düzenlemelerde bu yönde bir hüküm olmadığı, Özel Dairenin belirtileniçtihatlarında geçen hükmi şahsın adreste bulunmaması hâlinde tebligatın Kanun’un 21/1.maddesine göre yapılacağı yönündeki ifadesinden anlaşılması gereken muhatabın kapalı adresine haber kağıdınınyapıştırılması ve evrakın muhtara bırakılması gerektiği, tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılacak tebliğde beyanda bulunan kişinin belirtilmesine gerek olmadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12.Direnme kararı borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.UYUŞMAZLIK

13.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’ne ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III.GEREKÇE

14.İcra ve İflas Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.

15.Tüzel kişilere ne şekilde tebligat yapılacağı Tebligat Kanunu’nun 12, 13 ve21. maddenin 1. fıkrası ile 35. maddenin 4. fıkrasında düzenlenmiştir.

16.Tebligat Hukuku bakımından tebligat yapılacak kişi “muhatap” olarak adlandırılır. Tebligatın temel amacı da muhataba tebliğ evrakını en sağlıklı şekilde ulaştırmaktır.Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılır. Muhatap gerçek veya tüzel kişi olabilir. Gerçek kişi ise muhatap kişinin kendisidir.Tüzel kişi ise somut canlı varlıklar olmayıp sadece hukukî kişiliğe sahip olduklarından, tüzel kişiler adına çıkarılan tebliğler, muhatap tüzel kişinin organlarını oluşturan gerçek kişilere yapılır (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 167). Tüzel kişilerin yetkili temsilcileri ilgili kanun veya statülerine göre belirlenir.

17.Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 36. maddesi uyarınca tebliğ memuru, tebligat yaparken muhatabın veya bu Yönetmelik hükümlerine göre onun adına tebliğ yapılacak kişilerin kimlikleri ile bu Yönetmelikte belirtilen şartları taşıyıp taşımadıklarını incelemeye yetkilidir. Tebligat Kanunu’nun 55. maddesinde; kendisi hakkında tebliğ memuruna yalan beyanda bulunan muhatap, muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek olup da, bu Kanunun tatbiki dolayısıyla tebliğ memuruna muhatap hakkında yalan beyanda bulunan kişi, muhatap olmadığı veya muhatap namına tebellüğ etmeye yetkisi bulunmadığı hâlde tebliğ memuruna hüviyet ve sıfatı hakkında yalan beyanda bulunarak tebliğ evrakını alan kimsenin fiili dolayısıyla hapis cezasıyla cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

18.Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrası;

“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.

19.Madde iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin (Tebligat Kanunu m. 12,13, 14, 16, 17, 18) adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur.

20.Tebligat muhatap tüzel kişi (hükmi şahıs) adına ticaret sicilindeki adresine çıkarılmalıdır. Şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinde şirket yetkilileri ve çalışanının bulunmaması hâlinde, tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre yapılır (Muşul, s. 538).

21.Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. fıkrası ise; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

22.Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7 ve Yönetmeliğin 35/1-f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatın, adreste kimse bulunmaması (tebliğ imkânsızlığı) hâlinde tebliğ memurunca Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen araştırmanın yapılması gerekmez. Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde bunun nedeninin araştırılması ve tevziat (dağıtım) saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi ancak gerçek kişi muhatap bakımından söz konusu olabilir (Muşul, s. 540-541).

23.Muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatlarda tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memurunca muhatap ticaret şirketinin sıfatı ve niteliği itibari ile Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen araştırmanın yapılması gerekmemekte ise de, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasında tebligatın yapılması sıkı koşullara bağlanmış olup, en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verme şartı muhatabın ticaret şirketi olması sebebiyle ortadan kaldırılamaz. Tebligat Yönetmeliğinin 31. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memuru, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Dolayısı ile “tebellüğden imtina” hâlinde en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verme koşulu aranmayacaktır.

24.Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere (2) numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir.

25.Ticaret şirketinin, ticaret sicilindeki adresi fiilen değiştirilmiş olmakla beraber adres değişikliği ticaret siciline aksettirilmemiş ise bu adrese gönderilerek Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre yapılan tebliğ geçerli olur (Muşul, s. 541).

26.Önemle belirtmek gerekir ki tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.

27.Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

28. Ödeme emrinin tebliğ mazbatalı kapalı zarf içinde tebliğ memuru tarafından muhatabına veya muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili şahsa (Tebligat Kanunu m. 13, 14, 16, 17, 18) verilmesi ile tebligatın yazılı bildirim unsuru gerçekleşmiş olur. Yazılı bildirimin kanunda öngörüldüğü şekilde yapıldığına dair tutanağın düzenlemesi, başka bir deyişle tebliğ mazbatalı kapalı zarfın arka yüzündeki basılı (matbu) tutanağın boş kısımlarından ilgili olanlarının kanunda öngörüldüğü şekilde (Tebligat Kanunu m. 23) doldurulup tarih de yazılarak imzalanması ile tebliğin ikinci unsuru olan belgelendirme unsuru gerçekleşmiş (Tebligat Kanunu m. 23, 1. cümle), böylece tebligat (tebliğ) hukukî işlemi tamamlanmış olur (Muşul, s. 91).

29. Tebligatın belgelendirme özelliği ve Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasının sıkı şekil şartlarına bağlanması karşısında “…tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir…” koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin isminin, kim olduğunun, tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir.

30. Tebligat Kanunu’nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesinde yer alan; “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.

Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.”  hükmü uyarınca tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Usulsüz tebligatın muhatabın öğrenmesiyle geçerli hâle gelebilmesi için tebligatın yasal muhatap adına çıkarılması, ancak tebliğ işleminin kanun ve yönetmelikte öngörülen şekilde yapılmaması gerekmektedir. Tebliğ usulsüz ise muhatabın her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alması ya da bunların içeriğini öğrenmesi ile tebliği öğrenmiş sayılır ve usulsüz tebliğ geçerli hâle gelir (Muşul, s. 562, 573).

31.Somut olayda; alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’nin ticaret sicilinde kayıtlı “M Meydan Sokak B. No: 1/55 S./İstanbul” adresine çıkarılan ödeme emri “Gösterilen adrese gidildi. Dağıtım esnasında muhataba ulaşılamadı. Bu sebepten dolayı site yönetimine soruldu. Site yönetimi muhatabın adreste ikamet ettiğini tevziat saatleri içerisinde adres dışında olduğunu sözlü beyan etti. İsim ve imzadan imtina etti. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılarak site yönetimine haber verildi. 21. Madde gereğince evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edildi.” şerhiyle 15(19).12.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

32.Ödeme emri tebligat parçasında yazılı “muhataba ulaşılamadı” ibaresi Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesine göre muhatap ve muhatap adına tebliği almaya yetkili kimselerin bulunmadığı anlamında olup, somut olayda Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen “tebliğ imkânsızlığı” söz konusudur. Bu durumda tebliğ memurunca Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinin 1. fıkrasındaki koşulların araştırılması gerekmemekte ise de, tebligat yapılan adres bir site olup, tebliğ memurunca site yöneticisine ulaşıldığına göre belgelendirme unsurunun gerçekleşmesi için site yöneticisinin isminin sorularak tebligat parçasına yazılması gerekir. Kanunda yazılı mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verme koşulunun aranmamasını gerektirecek bir hâl bulunmamaktadır.

33.Şu hâle göre borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş.’ye ödeme emri tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 ve 31. maddelerine göre usulsüzdür.

34.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ yapılırken, tüzel kişinin yetkilisini (tebliğle ilgili görevlisini) bilmesi mümkün olmayan, komşu, kapıcı, yöneticiye sorumluluk yükler şekilde bildirim şartının aranmayacağı, yönetmelikte geçici ayrılma yönünde belgelendirmenin şekil şartına bağlandığı, haber bırakma işleminin Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinde kullanılan “mümkün oldukça”….”varsa” gibi sözcüklerden de anlaşılacağı üzere sıkı şekil şartına bağlı tutulmadığı, haber bırakılan kişinin ismi-imzası şartı yönünde bir düzenleme de getirilmediği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

35.Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

36.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV.SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu A. İnşaat Danışmanlık Tic. A.Ş. vekili temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire kararında belirtilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22.06.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarakkarar verildi.

KARŞI OY

Uyuşmazlık borçlu A. İnşaat Danışmanlık Ticaret Anonim Şirketine çıkarılan ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğine ilişkindir.

Tebligatın muhatabı, gerçek ve tüzel kişiler (hükmi şahıslar) olup, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda kural olarak gerçek kişiler esas alınmak suretiyle düzenlemeler yapılmıştır. Tüzel kişilere tebligatın nasıl yapılacağı ise, Tebligat Kanunu’nun m.12, m.13’de ayrı olarak düzenlenmiştir. Tebligat Kanunu’nun diğer hükümleri tüzel kişiliğin mahiyeti ile bağdaştığı ölçüde tüzel kişilere tebligat yapılırken de uygulanabilir. Ancak; bazı hükümler vardır ki tüzel kişilere yapılan tebligatlarda uygulanması söz konusu olamaz. Mesela; mesken kavramı gerçek kişiler için geçerli bir kavram olduğundan Tebligat Kanunu’nun 10., 16., 22. maddelerinin uygulamaları gerçek kişilere yöneliktir. Tüzel kişi adına çıkarılan tebligat, tüzel kişinin adresinde, Tebligat Kanunu’nun 12., 13., Tebligat Yönetmeliği’nin 20., 21. maddeleri hükümlerinde öngörüldüğü şekilde yetkili temsilcisine, tüzel kişinin birden fazla yetkili temsilcisi varsa, tebligat bunlardan sadece birine yapılır. Tüzel kişi adına kendilerine tebligat yapılacak kimselerin (yetkili temsilciler) mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya tebliğin yapılacağı sırada tebliğ evrakını bizzat alamayacak durumda iseler, tebligat orada hazır bulunan memur ve müstahdemlerinden birine yapılır (Adresin açık olması hâli). Muhatap tüzel kişi tacir (ticaret şirketi) ise, Ticaret Sicilinde yazılı adresine yapılan tebligat, Tebligat Kanunu’nun 35/f.4 hükmüne uygun olup, geçerlidir. Şirketin adresinde şirket yetkililerinin ve çalışanının bulunmaması hâlinde (adresin kapalı olması hâli) tebliğ işlemi, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılır. Tebliğin bu madde hükmüne göre yapılması hâlinde, Tebligat Tüzüğü’nün, muhatabın adreste bulunmama nedeninin araştırılması ve bu araştırmanın tevsiki yöntemini düzenleyen 30/1 maddesinin uygulama yeri yoktur. Zira Tebligat Yönetmeliği 30/1 maddesindeki düzenleme gerçek kişiler için getirilmiş bir düzenlemedir. Birinci fıkraya göre; “adresten geçici olarak” ayrılma hâlinin bu şekilde belirlenememesi durumunda, “adresten sürekli” ayrıldığının kabulü gerekeceğinden gerçek kişinin tebligatı, Yönetmeliğin 30/2 maddesine göre tebligat çıkaran merciiye iade edilecektir. Ticaret şirketinin adresi fiilen değiştirilmiş olsa da, değişiklik ticaret siciline aksettirilmemiş ise bu adrese gönderilen tebligat geçerli olacağından, tebligatın iadesi gerekmeyecek bu nedenle “geçici ayrılma” hâlinin belirlenmesi şirket için önem arz etmeyecektir. Kaldı ki; Yönetmelik 30/1. fıkrasında “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere” şeklindeki düzenleme, adresleri sicile kayıtlı ve bu şekilde çıkarılan gerçek kişilere ait tebligatları dahi bu araştırmadan ayrık tutmuştur. Tüzel kişilere 21. maddeye göre tebliğ yapılırken, tüzel kişinin yetkilisini (tebliğle ilgili görevlisini) bilmesi mümkün olmayan, komşu, kapıcı, yöneticiye sorumluluk yükler şekilde bildirim şartı aranamaz. Kaldı ki; yönetmelikte geçici ayrılma yönünde tevsikin (belgelendirmenin) şekil şartına bağlandığını görüyoruz. B.lendirme olan haber bırakma işlemi için, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinde kullanılan “mümkün oldukça”…. “varsa” gibi sözcüklerden de anlaşılacağı üzere sıkı şekil şartına bağlı tutmamış, haber bırakılan kişinin ismi-imzası şartı yönünde bir düzenleme de getirilmemiştir.

Somut olayda; A. İnşaat Danışmanlık Ticaret Anonim Şirketine “dağıtım esnasında muhataba ulaşılamadığından” Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılarak, “site yönetimine haber verildi” şerhi ile ödeme emri tebligatı yapılmıştır. Tebligat, 21. maddesinin koşullarını taşımakta olup,“geçici ayrılma” araştırması ve tevsiki için gerekli komşu ismi yazılı olmaması, tüzel kişi borçlu tebligatını geçersiz kılmaz. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11/11/2009, E 2009/12-436, K 2009/487 sayılı kararında “hükmi şahıslar adına gönderilen tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılmış olması hâlinde, tebliğ memurunun Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira; “muhatabın adreste bulunmaması hâlinde, bunun nedenini araştırması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi, haber verildiği en yakın komşunun imzasının alınması gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibarı ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması ve komşu imzasının alınmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz” gerekçesine yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 07/07/2010, E 2010/12-383, K 2010//367 sayılı kararı da aynı yönde gerekçe içermektedir. Açıklanan nedenlerle; tebligatın usulsüzlüğü şikâyetinin reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesi bu nedenle yerindedir. Mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılamıyoruz.

HGK. 22.06.2022 T. E:2021/12-481 , K:986

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu