Aciz VesikasıHaciz&MuhafazaTasarrufun İptali

Haciz sırasında hazır olmayan şikayetçi borçlunun, talimat icra müdürlüğünce haciz tutanağının “geçici aciz belgesi” hükmünde olduğuna dair işlem yapamayacağından bahisle bu kararın iptalini şikayet yoluyla icra mahkemesi nezdinde ileri sürüp iptalini istemekte hukuki yararının olduğu

Haciz sırasında hazır olmayan şikayetçi borçlunun, talimat icra müdürlüğünce haciz tutanağının “geçici aciz belgesi” hükmünde olduğuna dair işlem yapamayacağından bahisle bu kararın iptalini şikayet yoluyla icra mahkemesi nezdinde ileri sürüp iptalini istemekte hukuki yararının olduğu- Bölge Adliye Mahkemesi’nce; aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığının tasarrufun iptali davasına bakan asliye hukuk mahkemesince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varmasının isabetsiz olduğu-

Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Y. A. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayeti ile birlikte talimat icra müdürlüğünce düzenlenen 12.4.2017 tarihli haciz tutanağının arka sayfasına, İİK’nın 105. maddesi gereğince bu tutanağın geçici aciz belgesi yerine geçeceğinin yazılmasının usulsüz olduğunu, zira talimat icra dosyasından böyle bir karar verilemeyeceğini, talimat icra müdürlüğünün yetkisini aştığını ileri sürerek bu işlemin iptalini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesi’nce; anılan şikayete ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi’nce; aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığının tasarrufun iptali davasının ön koşulu olması ve bu ön koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışma yetkisinin de Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girdiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği görülmektedir.

İİK’nın “Borç Ödemeden Aciz Vesikası” başlıklı 105. maddesinde; “Haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağı 143’üncü maddedeki aciz vesikası hükmündedir.

İcraca takdir edilen kıymete göre haczi kabil malların kifayetsizliği anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya 277’nci maddede yazılı hakları verir.” hükmü bulunmaktadır.

Aciz belgesi borçlunun malvarlığının alacaklının alacağını karşılamaya yetmediğini gösteren tek ispat aracıdır. Haczedilen taşınır ve taşınmazlar hakkında, haczin yapıldığı mahalde haczi yapan memur tarafından bir tutanak düzenlenir. İİK’nın 102. maddesine göre haciz tutanağına alacaklı ve borçlunun ad ve soyadları, alacağın miktarı, haczin yapıldığı gün ve saat, haczedilen malların cins ve miktarı ile kıymetleri ve varsa üçüncü kişilerin iddiaları yazılarak haczi yapan memur tarafından imza edilir. Ayrıca hazır bulunan alacaklı, varsa vekili, borçlu, yediemin ve bilirkişiler de tutanağı imza ederler. Borçlunun haczedilen malları alacağı karşılamaya yeterli olmazsa veya haczi kabil mal bulunmazsa bunlar da tutanağa yazılır (İİK m.102/son). Alacaklı veya borçlu haciz sırasında hazır değilse, kendilerine tebligat yapılarak üç gün içinde tutanağı inceleyip diyecekleri varsa bildirmeleri için davet olunurlar (İİK m.103). Bu üç günlük süre yapılan haciz işlemine karşı şikayet süresinin başlamasını sağlamak amacına yöneliktir. Somut olayda, haciz sırasında hazır olmayan şikayetçi şirket, takipte borçlu olup taraf sıfatını haiz olduğundan, borçlunun talimat icra müdürlüğünce haciz tutanağının geçici aciz belgesi hükmünde olduğuna dair işlem yapamayacağından bahisle bu kararın iptalini şikayet yoluyla icra mahkemesi nezdinde ileri sürüp iptalini istemekte hukuki yararı vardır. Hal böyle olunca işbu şikayete yönelik uyuşmazlığı gidermek icra mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğundan Bölge Adliye Mahkemesi’nin, istemin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girdiğine yönelik gerekçesi isabetsizdir ve İlk Derece Mahkemesi’nce söz konusu şikayet hakkında hiç bir değerlendirme yapılmaması da yerinde bulunmamıştır.

Öte yandan, mahkemece borçlunun şikayetinin mahiyeti dikkate alınarak, alacaklının şikayete dahil edilip taraf teşkili sağlandıktan ve tarafların gösterecekleri deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek, şikayetin hasımsız sonuçlandırılması doğru görülmemiştir.

O halde İlk Derece Mahkemesi’nce; takip alacaklısının da şikayete dahil edilmesi suretiyle, borçlunun şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 09.03.2021 tarih ve 2020/858 E. – 2021/664 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve İstanbul Anadolu 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 05.02.2020 tarih ve 2017/587 E. – 2020/109 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi verildi.

12. HD. 21.12.2021 T. E: 5651, K: 11730

Related Articles

Back to top button