Her ne kadar imza sirküleri ve ticaret sicil müdürlüğü yazı cevabında borçlu şirket yetkilisi olarak itirazda bulunan kişinin ödeme emrinin tebliği ve itiraz tarihleri itibariyle temsil yetkisinin sona erdiği, görev süresinin uzatıldığına dair herhangi bir kararın da mevcut olmadığı görülmüş ise de TBK’nın 513. maddesinin son fıkrasına göre borca itiraz acele ve şirketin menfaatine olacak işlerden olduğundan temsil süresi sona ermiş olsa da yapılan itirazın geçerli olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. Y. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının icra mahkemesine başvurusunda; genel haciz yoluyla başlattığı takibe karşı borçlunun yaptığı itirazın geçerli olmadığını belirterek icra müdürlüğünün takibin durdurulmasına ilişkin kararının iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince şikayetin kabulü ile işlemin iptaline karar verildiği, borçlunun istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddedildiği görülmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 513. maddesinde; “Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır. Vekâletin sona ermesi, vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla takipte, ödeme emrinin 17/10/2016 tarihinde borçlu şirket adına Ş.G.’a tebliğ edildiği, yasal yedi günlük süre içerisinde, 21/10/2016 tarihinde, borçlu şirket adına aynı kişi tarafından borca itiraz edildiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Her ne kadar imza sirküleri ve ticaret sicil müdürlüğü yazı cevabında borçlu şirket yetkilisi olarak itirazda bulunan Ş.G.’ın ödeme emrinin tebliği ve itiraz tarihleri itibariyle temsil yetkisinin sona erdiği, görev süresinin uzatıldığına dair herhangi bir kararın da mevcut olmadığı görülmüş ise de TBK’nın 513. maddesinin son fıkrasına göre borca itiraz acele ve şirketin menfaatine olacak işlerden olduğundan temsil süresi sona ermiş olsa da yapılan itiraz geçerlidir. Aksi yöndeki düşünce aşırı şekilcilik olup, hak kaybına sebebiyet verir.
O halde; mahkemece, yukarıda yazılı nedenlerle şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 20.11.2017 tarih ve 2017/1431 E.-1851 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Körfez İcra Hukuk Mahkemesi’nin 13.04.2017 tarih ve 2016/123 E., 2017/46 K. sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 13/06/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi verildi.
12. HD. 13.06.2019 T. E: 2018/1638, K: 10282