Adli makamlarca, dava ya da takibin muhataplarına yapılan tebligatların doğru ve güvenli bir şekilde adrese teslimi ve bu kapsamdaki işlerin denetlenmesi PTT Genel Müdürlüğü’nün kamu hizmeti kapsamındaki görevleri arasında olduğu, davalı idarenin adli tebligatlarla ilgili faaliyetleri tekel şeklinde yürütülen kamusal bir faaliyet olduğundan, bu görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğu ve idarenin işlemi ya da eylemi nedeni ile doğan zararlardan dolayı; İYUK. 2/1-b gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği-Davalı Adalet Bakanlığı aleyhine icra müdürünün usulsüz tebligata rağmen icra takibini kesinleştirdiği, gerekli özeni göstermediği, icra müdürünün de kusurunun bulunduğu gerekçesiyle açılan davada, icra müdürünün muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olup olmadıklarını ve kimlik bilgilerini kontrol etme yükümlülüğü bulunmadığından, davacı zararından davalı Adalet Bakanlığı’nın sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı S. K.’ın tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalı PTT Genel Müdürlüğü’nün temyiz itirazları yönünden;
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, aleyhine yapılan icra takibi kapsamında, kendi adına İcra Müdürlüğü’nce gönderilen ödeme emrine, kıymet takdir raporuna ve diğer hususlara dair tebligatların davalı PTT Genel Müdürlüğü’nde görevli dava dışı posta memuru tarafından, usulsüz bir şekilde tebliğ yapılması nedeniyle taşınmazının icra kanalıyla satılması sonucu uğramış olduğu maddi ve manevi manevi zararın tazminini istemiştir.
Mahkemece işin esası incelenerek istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden; davalı PTT Genel Müdürlüğü’ne yöneltilen davanın, davacıya icra müdürlüğünce çıkarılan tebligatın, davalı idare çalışanı tarafından tebliği sırasında gerekli özenin gösterilmeyerek usulsüz olarak yapılması sonucu davacının zarara uğraması hukuksal nedenine dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Adli makamlarca, dava ya da takibin muhataplarına yapılan tebligatların doğru ve güvenli bir şekilde adrese teslimi ve bu kapsamdaki işlerin denetlenmesi PTT Genel Müdürlüğü’nün kamu hizmeti kapsamındaki görevleri arasındadır. Özellikle adli makamlarca yapılan tebligatlarla ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 1. ve geçici 1. maddeleri ile 5584 sayılı Posta Kanunu’nun 1. ve 2. maddeleri dikkate alındığında; davalı idarenin adli tebligatlarla ilgili faaliyetleri tekel şeklinde yürütülen kamusal bir faaliyet olduğundan, bu görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin işlemi ya da eylemi nedeni ile doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınır. Mahkemece anılan davalı yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile işin esası incelenerek karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
3- Davalı Adalet Bakanlığı’nın temyiz itirazlarına gelince;
Davalılardan S. K. tarafından davacı aleyhine bonoya dayalı olarak İstanbul 3. İcra Müdürlüğü’nün 2004/7168 sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde ödeme emri takip talebinde ve bonoda borçlu adresi olarak gösterilen “Yeni Mah. Gazi Sok. No: 22 Devrek/Zonguldak” adresine çıkartılmış, mahalle muhtar vekilinin “muhatabın gösterilen adreste tanınmadığı” beyanına istinaden iade edilmiştir. Alacaklı vekili tarafından borçlunun yeni adresi olarak bildirilen “Merkez Mah. 67800 Çağlar, No:15 Devrek/Zonguldak” adresine çıkartılan ödeme emri muhtarın “muhatabın yurt dışında olduğu…”beyanına istinaden iade edilmiştir. Daha sonra yeniden borçlu adresi olarak bildirilen “İnönü Mah. 30/7 Sok. No:26 Bağcılar/İstanbul” adresine ödeme emri tebliğe çıkartılmış” 19.07.2004 tarihinde birlikte sakin amca oğlu A. S. tebliğ edilmiş, takibin kesinleşmesinden sonra da kıymet takdir raporu aynı adrese tebliğe çıkarılarak muhatabın eşi olduğu belirtilen kişiye tebliğ edilmiştir. Bundan sonraki tebligatlar da aynı adrese çıkartılarak davacıya ait bağımsız bölümün açık artırma sonucu 18.01.2005 tarihinde satışı gerçekleştirilmiştir.
Davalı Adalet Bakanlığı aleyhine icra müdürünün usulsüz tebligata rağmen icra takibini kesinleştirdiği, gerekli özeni göstermediği, icra müdürünün de kusurunun bulunduğu gerekçesiyle dava açılmıştır. İcra müdürünün muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olup olmadıklarını ve kimlik bilgilerini kontrol etme yükümlülüğü bulunmadığından davacı zararından davalı Adalet Bakanlığı’nın sorumlu tutularak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenle davalı PTT Genel Müdürlüğü, (3) nolu bentte gösterilen nedenle davalı Adalet Bakanlığı yararına BOZULMASINA, davalı S. K.’ın (1) nolu bentte gösterilen nedenle temyiz itirazlarının reddine, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalı T.C. Posta Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü’nden peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/03/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
[b]Başkan Şerife Öztürk’ün KARŞI OY YAZISI:[/b]
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye ekli cetvelde Kamu İktisadi Kuruluşları arasında yer alan PTT, aynı Kararname’nin 2/3. maddesi gereğince sermayesinin tamamı devlete ait olup tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadi teşebbüsü olarak tanımlanmıştır. PTT’nin, Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü’de yer alan düzenlemeler saklı kalmak üzere özel hukuk kurallarına bağlı olduğu belirtilmiştir. Sözü edilen yasal düzenlemelerden, bu nitelikteki kuruluşların özel hukuk kurallarına göre yönetileceği ve faaliyet göstereceği, eylem ve işlemlerinin idari eylem ve işlem niteliğinde olmayıp diğer özel hukuk tüzel kişilerinde olduğu gibi, özel hukuka ilişkin bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Davalılardan PTT Genel Müdürlüğü’nün açıklanan niteliği gereği, üçüncü kişilerle aralarında çıkacak uyuşmazlıklara da idari yargı yerinde değil, adli yargı yerinde bakılmalıdır.
Yerel mahkemece, açıklanan yasal düzenlemeler gözetilmeyerek, davalı PTT Genel Müdürlüğü yönünden yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddi gerektiği yolundaki bozma kararının (2) nolu bendine katılmıyorum.
4. HD. 26.03.2014 T. E: 2013/8842, K: 5067