İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
-Haczedilen veya rehinli malların satılıp paraya çevrilmesi suretiyle tahsil olunan paralardan %11,38, hacizden sonra ve satıştan önce ödenen paralardan %9,10 oranında tahsil harcı alınması gerektiği -150/c şerhinin kaldırılması talebi- Tahsil harcı- Taşınmazlardan birinin satılması durumu- Toplam alacak- İpotek limiti-
-
Üçüncü kişinin -İİK 276 kapsamında- icra memurluğunun tahliye işlemini iptali talebi-
-
Takip talebinde açıkça devam eden aylar nafakası talebinin bulunduğu yazılmamış ise de, takibe konu ilamın dayanak belge kısmında gösterilmesi nedeniyle davalı tarafın devam eden aylar nafakası talebinin bulunduğu değerlendirilmekle
-
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 138/4. maddesinde; “Fonun alacaklı olduğu ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu uyarınca yapılan takiplerde borçlular tarafından yapılan itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz” hükmüne yer verildiği, fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin olarak getirilen bu istisnai düzenlemeden anılan Kanunun 143. maddesinde belirtilen varlık yönetim şirketleri yararlanamayacağı-
-
“Borçlular tarafından yapılan itirazların satış dışındaki takip işlemlerini durdurmayacağı”na yönelik, fon alacaklılarının takip ve tahsiline ilişkin olarak Bankacılık kanunun 138/4 maddesinde getirilen istisnadan, “varlık yönetim şirketleri”nin faydalanamayacağı-
-
Takip yapılan ve ödeme emri gönderilen borçlu şirket ile itiraz dilekçesini sunan şirket iki farklı tüzel kişilik olduğundan, üçüncü kişi vekilinin yaptığı itirazın borçlu yönünden hukukî sonuç doğurmayacağı- Borçlu şirket ile itiraz dilekçesini sunan üçüncü kişi şirketin vekillerinin aynı olmasının da itiraz dilekçesine geçerlilik kazandırmayacağı, icra dairesince takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği-
-
Borçlu şirket tarafından Kocaeli İcra Müdürlüğü kanalı ile gönderilen itiraz dilekçesinin icra dairesi olarak “İstanbul 18. İcra Müdürlüğü” yerine “İstanbul Anadolu 18. İcra Müdürlüğü”ne hitaben yazıldığı, sayısının ve tarafların aynı olduğu, sadece icra müdürlüğünün adının farklı olduğu görüldüğünden, itirazın geçerli bir itiraz olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı şeklindeki yorumun hak kaybına neden olacağı-
-
Her ne kadar imza sirküleri ve ticaret sicil müdürlüğü yazı cevabında borçlu şirket yetkilisi olarak itirazda bulunan kişinin ödeme emrinin tebliği ve itiraz tarihleri itibariyle temsil yetkisinin sona erdiği, görev süresinin uzatıldığına dair herhangi bir kararın da mevcut olmadığı görülmüş ise de TBK’nın 513. maddesinin son fıkrasına göre borca itiraz acele ve şirketin menfaatine olacak işlerden olduğundan temsil süresi sona ermiş olsa da yapılan itirazın geçerli olduğu-
-
İİK’ nın 62. maddesinden kanun koyucunun borca tamamen itiraz halinde aradığı tek unsurun, borçlunun borca itiraz etme yönündeki iradesini ortaya koyması olduğu; maddi hata yaparak borca itiraz dilekçesi yerine gönderilen dilekçenin UYAP sisteminden borçlu şirkete ait vekaletname ile birlikte, borca itiraz süresi içerisinde, borca itiraz talebi adı altında gönderilen, dosyaya yanlış bir dilekçe halinde sunulan itiraz dilekçesinin maddi hatadan kaynaklanması nedeniyle doğru dilekçenin esas alınması gerekeceği-
-
Borçlu şirketin, ödeme emri tebliğinden sonra (itiraz süresi başladıktan sonra) ihtiyati haciz sırasında, ödeme emri tebliğ tarihini kabul ederek itiraz süresinden feragat etmesi ve borcu kabul etmesi halinde, sonradan icra müdürlüğüne yapılan itirazın hukuki sonuç doğurmayacağı-
-
Borçlu şirketinde müştereken temsile yetkili olan şirket yetkilisi tarafından imzalanmış bir dilekçenin bulunmadığı ve geçersiz itiraza icazet verilemeyeceği-
-
İ.İ.K.’nun 269/2. maddesi hükmüne göre borçlunun itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılacağı, davalı borçlu ödeme emrine yaptığı itirazda takip dayanağı sözlü akdi inkar etmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin ve borç miktarının kesinleştiğinin kabulü ile
-
Her ne kadar borçlu, taraflar arasında sözlü kira akdinin varlığını kabul etmiş ise de, taşınmazın alımı karşılığı ödenen paranın faizi karşılığı taşınmazda oturduğunu ayrıca kira bedelinden kaynaklı borcu bulunmadığını belirttiğinden kira alacağının varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği, davacı alacaklı vekilinin itirazın kaldırılması ve tahliye talebinin reddine karar verilmesi gerekirken
-
Davalı borçlunun, takibe dayanak sözlü kira sözleşmesinin varlığına karşı çıkmadığı ve davacı alacaklı tarafından kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz etmediğinin görüldüğü; taraflar arasındaki kira ilişkisinin ve takip konusu kira miktarının kesinleştiği
-
İİK. mad. 269/2 uyarınca, itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmeyen borçlunun akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılacağı- Davalı borçlu ödeme emrine yaptığı itirazda takip dayanağı sözlü akdi açıkça inkar etmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin kesinleştiğinin kabulü zorunlu olup davalının borcu olmadığı iddiasını İİK’nin 269/c maddesine göre ispatlaması gerektiği ve bu nedenle, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahsedilemeyeceği
-
Davalı sözlü kira ilişkisine karşı koyduğuna göre, davalı borçlunun kiracı olup olmadığının belirlenmesindeki uyuşmazlık dar yetkili icra mahkemesinde çözülemeyeceğinden ve bu hususun yargılamayı gerektirdiği-