İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
Takibe konu senet kambiyo senedi vasfını taşımadığından takibin iptaline karar verilmişse de, kıymet takdir raporunun ve satış ilanının tebliğine ilişkin yurtdışı tebligatı usulüne uygun yapılan davacı takip borçlusunun, satış tarihinden önce icra dosyası ile satıştan haberdar olmasına karşın ihalenin feshi davası açmaması nedeniyle satışın kesinleşmesine neden olduğundan, zararın doğmasında ağır kusurunun bulunduğu ve bu durumda, artık icra memurunun hatalı eylemi ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı kurulamayacağı ve maddi tazminata hükmedilemeyeceği- Usulsüz tebligat üzerine kesinleştirilen icra takibi sonucunda dava konusu taşınmazının icra yoluyla satışına neden olunması nedeniyle icra memurlarının kötüniyetli olduğu hususu ispat edilmediğinden manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
-
Üçüncü kişi aleyhine istihkak davası açılması için 7 günlük sürenin, “asıl icra dairesi” yerine, yetkili olmayan “talimat icra dairesi” tarafından verilmesi hatalı olup davacı-alacaklının şikayeti sonucunda bu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, istihkak iddiası, huzurunda yapılan davacı-alacaklı da İİK. mad. 99. maddesi uyarınca istihkak davası açma imkanına sahip olduğu halde, bu yola başvurmadığından, “haczedilen hayvanların bulunamaması nedeniyle yeniden haciz uygulanamadığını” belirterek icra memurunun kusurlu eylemi nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi istemine ilişkin davada, davacı-alacaklının da kusurlu davrandığı, hüküm altına alınan miktar üzerinden davacının kusuru oranında indirim yapılması gerektiği-
-
Kıymet takdirinin borçluya tebliğ edilmesine rağmen itiraz olmadığı, yapılan ihale sonrası da borçlu vekilince ihalenin feshi davası açıldığı ancak feragat edilmesi sebebiyle davanın reddine karar verildiği, ayrı bir uzmanlık alanı olan change olayının makine mühendisi, galerici veya komisyoncu tarafından yapılacak kıymet takdiri sırasında tespitinin mümkün olmadığı, dava konusu dosyada Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden alınan ekspertiz raporunda aracın change olduğunun belirtildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu change aracın icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılarak ihale yoluyla açık arttırmada davacıya satılmasında icra müdürünün herhangi bir kusurlu eyleminin bulunmadığı-
-
İhtiyati haciz, taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temlikini engellemez. Bu durumda, taşınmazların tasarruf hakkı, haciz ile üzerlerine derc edilen miktar kadar 4721 sayılı TMK’nun 1010. maddesi anlamında tahdide uğrar. İİK’nun 91. maddesinde de bu husus açıkça vurgulanmıştır. İİK’nun 91. maddesinin; “….Sicile kaydedilmek üzere haciz keyfiyeti, ne miktar meblağ için yapıldığı ve alacaklının adı ile tebliğe yarar adresi icra dairesi tarafından tapu siciline bildirilir” hükmünde belirtildiği gibi, haciz, taşınmazı kapsadığı miktar ölçüsünde sınırladığından, haczin sonuçları alıcıya geçmek üzere, hacizli taşınmazın, tapu kaydında görünen miktar üzerinden üçüncü kişilere satışı mümkündür.
-
İcra Mahkemesine başvuru yaparak finansal kiralama konusu mal üzerinde icra müdürlüğünce uygulanan haczin kaldırılmasını isteyen 3. kişinin şikayet tarihi itibariyle finansal kiralama konusu malların kiracısı durumunda olduğu belirlenmiştir. Kiracı 3. kişinin, yargılama aşamasında mülkiyete de hak kazandığı değerlendirildiğinde ve bu durumda artık mülkiyeti kaybeden finansal kiralama şirketinin de istihkak davası açamayacağı düşünüldüğünde 3. kişinin şikayette hukuki yararı (korunmaya değer hakkı) bulunduğunun kabulü gerekir.
-
Kefil Olmayan İpotek Verene Ait Taşınmazın Alacağa Mahsuben Satışının KDV’den Muaf Olması
-
Senede karşı senetle ispat kuralı senedin tarafları için geçerlidir. Senedin tarafları kavramına külli halefler yani mirasçılar da dahil olduğundan, mirasçıların külli halef sıfatıyla senede karşı dava açmaları hâlinde, iddialarını ancak senetle (yazılı delille) ispat edebilirler. Ne var ki, eldeki davada olduğu gibi mirasçılar küllî halef sıfatıyla değil de sadece kendi miras haklarına dayanarak dava açarlarsa, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmayıp, muvazaa iddialarını HMK’nın 203/d maddesi gereğince tanıkla ispat edebilirler.
-
Alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Anılan noksanlık kamu düzeni ile ilgili ve devletin hükümranlık haklarına ilişkin olması nedeniyle takibin her safhasında re’sen göz önünde tutulmalıdır
-
İlamda müvekkil (asil) adına hükmedilmiş olan avukatlık ücretinin ancak müvekkil (asil) adına takibe konulabileceği- İlamın vekil vasıtasıyla takibe konulması halinde, icra dairesince ayrıca vekil için “icra vekalet ücreti” takdir edilmesi gerekeceği-
-
Tasarrufun iptaline davasının kabulüne hükmeden mahkeme ilamında davacı lehine takdir edilen vekalet ücreti alacaklı adına vekaleten takibe konulsa da, alacaklı asilin talebi halinde, icra müdürlüğünün dosyaya yatan parayı alacaklı asile ödeyebileceği- Avukat olan kişinin, vekili olduğu alacaklıdan kendisine ait olan vekalet ücretini ayrı bir ilamla ya da ayrı bir takiple isteyebileceği-
-
Alacaklı asilin, “alacağı haricen tahsil ettiğini” belirterek “hacizlerin kaldırılması için yazı yazılmasına” karar verilmesini talep etmesi; alacaklı vekilinin ise aynı tarihte “vekalet ücreti henüz tahsil edilmediğinden, hacizlerin kaldırılmaması gerektiğini” ileri sürmesi halinde, icra vekalet ücreti alacaklı (müvekkili) ile avukat arasındaki iç ilişki gereğince çözümlenmesi gerektiğinden, “haczin kaldırılmasına” karar verilmesi gerektiği-
-
HMK.’nın yürürlüğünden sonraki vekaletnamelerde ahzu kabz yetkisi olmasa bile avukatın parayı çekebileceği-
-
Ahzu kabz yetkisine yer verilmemiş olmasının, avukatın bu yetkiye sahip olmadığı anlamına gelmediği, tam aksine bu yetki vekaletname ile birlikte vekile tanınan yetkiler arasında yer aldığından, aksi açıkça belirtilmedikçe, avukatın ahzu kabz yetkisine sahip olduğu- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden önce düzenlenmiş ve “ahzu kabz” yetkisi içermeyen vekaletnamelere dayanılarak 01/10/2011 tarihinde ve sonrasında vekaletnamede bulunmayan bir yetkinin, dolayısıyla “ahzu kabz” yetkisinin vekalet verenin iradesine aykırı bir şekilde kullanılamıyacağı-
-
Muvazaa nedeniyle senedin ve takibin hükümsüzlüğü
-
İİK 277 vd. uyarınca iptal davası açma hakkının, davacının muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- TBK 19’a dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davanın kabulü halinde, iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK mad. 283/1, 2 maddesinin kıyasen uygulanması ve davacıya haciz ve satış isteme yetkisin verilmesi gerektiği- Ancak bu durumun üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına gelmediği-
-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun görev yaptığı kurumca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın “sıra cetveli” niteliğinde olmadığı- Mahkemece sadece muvazaanın tespit ile işlemin iptaline karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, kurum tarafından yapılan sıralamanın sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-