İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
İlama istinaden yapılan takipte velayeti anneye verilen müşterek çocuk alacaklı sıfatı ile ilam gereği birikmiş iştirak nafakası talebinde bulunmuş olup iştirak nafakası alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup reşit olan müşterek çocuğun birikmiş iştirak nafakası alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece taleple bağlı kalınarak takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
-
İştirak nafakası davalının ergin olması ile birlikte kendiliğinden sona erdiğinden, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı- “Dava konusu bu istem hakkında hukuki yarar yokluğundan usulden reddine” şeklinde hüküm kurulması gerekli olduğu-
-
ihalenin feshini isteyenin borçlu konumunda olduğu, takip dosyasında yer alan ödeme emrinin tebliğ edildiği adresin, borçlunun yurt dışı adresi olduğu ve takip dosyasında ihalenin feshini isteyen borçlu tarafından kabul edilen bir yurt içi adresi bulunmadığı anlaşıldığından, yasanın aradığı anlamda ihalenin feshini isteyen borçludan, yurt içinde adres bildirme şartı aranmalıdır. İ
-
7201 Sayılı Yasa’nın 10. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin kanun gerekçesinde, kişilere getirilen adres kayıt sistemi zorunluluğu ile birlikte işleyişin kolaylaştığı dile getirilmiş, ancak yapılan yeni düzenlemeyle, öncelikle yine bilinen en son adrese tebligat yapılacağı, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın 5490 Sayılı Kanun’a göre adres kayıt sistemindeki adresinin bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı açıklanmış, değişiklik ile birlikte adres kayıt sistemi dışında başkaca adres araştırması yapılmasının gerekmeyeceği vurgulanmıştır.Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, kişiye önce bilinen son adresi esas alınarak tebligat yapılması zorunludur.
-
Mahkemece yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile, icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler.
-
Borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile, elinde kambiyo senedi bulunan alacaklı, tercih hakkını bu takip türünden yana kullanmış olup, aynı borca ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapamaz. Aksi halde aynı alacak için aynı borçluya karşı derdest bir icra takibi var iken mükerrer olarak ikinci bir takibin yapılması söz konusu olur. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olup süresiz şikayete tabidir.
-
İİK’nın 36. maddesi uyarınca tehiri icra kararı almak üzere icra müdürlüğü tarafından mehil verilebilmesi için ibraz edilen teminat mektubu veya yatırılan nakdi teminat, ödeme yerine geçmez ise de, borçlu tarafından yatırılan teminatın, yatırıldığı tarih itibari ile icra takip dosyası alacağını tüm fer’ileri ile birlikte karşılaması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği kuşkusuz olduğu gibi, hacizlerin devam etmesi İİK’nın 85/son maddesiyle de bağdaşmayacaktır.
-
İcra müdürlüğünün İİK’nın 120. maddesine göre yetki belgesi verilmesine ilişkin kararı ile yetki belgesinin iptali istemleri bir hakkın yerine getirilmemesi, sebepsiz sürüncemede bırakılması veya kamu düzenine aykırılık niteliği taşımadığından İİK’nın 16/1. maddesi gereğince öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük şikayet süresine tabidir. Öte yandan yetki belgesi verilmesi yönündeki başvurunun, icra müdürlüğünce reddedilmesi halinde anılan ret kararının iptali istemi bir hakkın yerine getirilmemesi niteliğinde olup İİK’nın 16/2. maddesi gereğince süresiz şikayet konusudur.
-
ilamsız icra takiplerinde mükerrerlik iddiası, borca itiraz niteliğinde görülerek, bu itirazın İİK’nın 62. maddesi gereğince icra dairesine yapılması gerektiğine dair görüş istikrarlı şekilde uygulanmış ise de, derdestliğin HMK’da dava şartı olarak düzenlenmesine ve bu hususun Yargıtay Büyük Genel Kurulunun içtihadı birleştirme kararı ile de benimsenmesine paralel olacak şekilde görüş değişikliğine gidilerek, icra takibinin ilamlı ya da ilamsız olduğuna bakılmaksızın, mükerrer takibin iptali talebinin, takip şartı olarak değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak icra mahkemesine şikayet yolu ile getirileceği, söz konusu şikayetin ise süresiz olarak ileri sürülebileceği sonucuna varılmıştır.
-
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir
-
İİK’nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesi ise başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
-
İcra müdürlüğünce yasanın emredici bu hükmüne rağmen taşınmazı takip tarihinden önce satın alan yeni malike icra emri gönderilmemesi ve dolayısı ile taşınmazın yeni malikine itiraz ve defilerini ileri sürme hakkı verilmemesi yasaya aykırıdır. Bu eksiklik ancak HMK’nun 124. maddesine göre, alacaklı tarafından, taşınmazı takip tarihinden önce ipotekle yükümlü olarak satın alan kişiye karşı ek takip talebinde bulunulup icra emri gönderilmesi suretiyle sonradan tamamlatılabilir. Bu husus takibin her aşamasında ve süresiz olarak ileri sürülebilir.
-
İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, icra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir.
-
Bilindiği üzere, borçlunun üçüncü kişi nezdindeki bazı alacaklarının haczi üçüncü kişiye İİK’nın 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmek suretiyle yapılabilmektedir. Üçüncü kişi (borçlunun borçlusu) tarafından haciz ihbarnamesi sebebiyle dosyaya ödenen para gerçekte borçluya ait olan paradır.
-
Dayanak bononun incelenmesinde; senet bedelinin, rakam kısmında “230.000,00 TL”, yazı kısmında ise “ikiyüzotuz TL” olarak belirtildiği görülmektedir. TTK’nun 676/1. maddesi uyarınca, yazı ile gösterilen miktarın dikkate alınacağı hükme bağlanmış olduğundan, senede ilişkin takibin iki yüz otuz TL üzerinden yapılabileceği, kalan miktar yönünden takibin durdurulmasına
-
Her ne kadar borçlu ile eşi arasında boşanma davası açılmış ise de tebliğ tarihinde henüz tarafların boşanmalarına karar verilmediği, tebligat yapılan “… Mah. 372 Sok. No:25/28 Konyaaltı Antalya” adresindeki müşterek hanelerinden şikayetçi borçlunun uzaklaştırıldığına dair de bir mahkeme kararı incelenen dosya kapsamında mevcut olmadığı gibi, Tebligat Yasası’nın 39. maddesinde düzenlenen hasıma tebligat yasağı muhatap adına hasımına tebligat yapılması halinde uygulanabilecek bir madde olup ödeme emri tebligatının Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılması halinde bu yasal düzenlemenin uygulanması mümkün değildir.