İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
İş bedelinin tahsili amaçlanan davalarda zamanaşımının teslimden başlayacağı hususunda yapılan açıklamalardan sonra zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu hususu da açıklanmalıdır. 6098 sayılı TBK’nın 147/6 maddesine göre “Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar” 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Yanlar arasındaki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından ve davada talep iş bedelinin tahsiline ilişkin olduğundan olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 5 yıldır.
-
5510 Sayılı Kanunun 88 Maddesindeki Tazminat ibaresinin, 2004 Sayılı İİK’nun 67 Maddesinde Belirtilen Kötü Niyet Tazminatına Aykırı Olduğundan İptaline İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
-
Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin konusunun bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine ilişkin alacaklar olup henüz nakde çevrilmeyen teminat mektupları ve çek yaprakları için toplam sorumluluk bedeli olarak takipte talep edilen gayri nakdi alacağın ve ferilerinin tahsili için genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi yapılması mümkün olmadığından,
-
Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, takip talebinde istenen faiz oranının türünün belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden, ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa dahi, faizin, istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerekir. Ancak, takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının yasal ya da ticari faiz oranlarından birine denk gelmemesi halinde aynı sonuca varılamaz.
-
Gayri nakdi alacağın ve ferilerinin tahsili için genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi (örnek 7) yapılması mümkün olmadığı
-
Takip tarihi itibariyle mühlet kararının ayakta olduğu ve bu tarih itibariyle İİK’nın 294. maddesi hükmü gereğince hiç bir takip işlemi yapılamayacağı dikkate alınarak takibin şikayetçi borçlu yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
-
Kanun koyucu Harçlar Kanunu’na göre daha özel nitelikte bulunan İİK’ya eklemiş olduğu madde ile açıkça harcın yarısının dava açılırken yatırılmasının zorunlu olduğunu belirtmiş olup burada harcın yatırılması “talepte bulunmanın” koşuludur. Bu harcı yatırmayan 3. kişilerin talepte bulunma hakkı olmadığı için kendilerine mahkemece tekrar süre verilmesi de gerekli değildir.
-
Satış ilanının, kıymet takdirine itiraz eden vekile tebliği gerekir. Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunulmamış olması, söz konusu mahkeme kararının dosyaya ibraz edilmiş olması karşısında, artık borçlunun takipte vekille temsil edildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Emredici nitelikteki bu düzenlemelerden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, vekili varken asile gönderilen satış ilanı tebligatı yok hükmünde olup sonuç doğurmaz. Şu hale göre, vekil ile takip edilen işlerde vekile tebligat zorunlu olduğundan, asile yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmaması da sonuca etkili değildir.
-
(Satış kararı tarihi itibariyle) İhaleye konu taşınmaz tapu kaydında lehine aile konutu şerhi bulunan şikayetçiye satış ilanının tebliğ edilmemesi ihalenin feshi sebebidir.
-
Taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabulü için İcra Müdürlüğünce haciz kararı verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesi zorunlu değildir. İİK’nın 106 ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak İcra Müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır.
-
İcra takibinin dayanağı ilamda takip alacaklısı ilamın tarafı olarak görünmemektedir, ilamı alacaklısı takibe koyabilir, ilamdan kaynaklı alacakların adi yazılı alacağın temlik sözleşmesi ile devralınarak ancak ilamsız takip yoluyla takip yapılabilir. İlk Derece Mahkemesince takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddine ilişkin hüküm kurulması yerinde olmamıştır.
-
Kural olarak şikayet hakkı takibin taraflarına ait ise de takibe taraf olmayan üçüncü kişiler, şikayet konusu ettikleri yolsuz işlemlerin iptalinde hukuken korunan yararları bulunmak koşuluyla, şikayet hakkına sahiptirler.(Pekcanıtez H/Simil C – İcra ve İflas Hukukunda Şikayet 2. Baskı s. 49)
-
Somut olayda İcra Müdürünün haciz uyguladığı tarihte taşınmaz borçlu adına kayıtlı olup, o tarihte, satış vaadi şerhinin tapuda kayıtlı olması ise haczin konulmasına engel değildir. Bu durumda İcra Müdürünün haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Başvuruda, bundan sonra taşınmazın mülkiyetinin kazanıldığı ve mülkiyet hakkına dayanılarak haczin kaldırılması talep edilmiştir. Bu hususlar İcra Mahkemesince icra müdürünün haciz uygulama işlemi kapsamında incelenemez.
-
Anonim şirkete ait kâr payına haciz müzekkeresi ile koyulan hacizlerin geçerli olduğu ancak sıra cetvelinde dağıtıma konu olan şirket kar payı alacağının ortaklara dağıtım kararından itibaren İİK’nın 106. maddesi uyarınca 6 ay içerisinde şikayet olunan QNB Finansbank A.Ş. ve diğer haciz sahiplerinin paranın celbini isteyip istemedikleri ve buna göre hacizlerin düşüp düşmediği araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
-
Şikayetçi ipotek alacaklısının takip dosyasına ibraz edilen takip talebi ile asıl alacağa yıllık %49,50 oranından az olmamak üzere artan oranlardaki cari faiz oranında temerrüt faizi işletilmesi talep edilmiş ancak icra müdürlüğünce tanzim edilerek borçluya tebliğ edilen ödeme emrinde, yıllık %9 oranından az olmamak üzere artan oranlardaki cari faiz oranında temerrüt faizi istenmiştir. Şikayetçi alacaklı tarafından, takip talebine aykırı şekilde tanzim edilerek borçluya tebliği yapılan, bu ödeme emrine karşı aynı yasanın 16. maddesi uyarınca şikayet yasa yoluna başvurulmadığından, bahsi geçen ödeme emrinin şikayetçi bakımından da kesinleştiğinin kabulü gerekir.
-
Organize Sanayi Bölgesi alacağının 4561 sayılı Kanun’un 15/3 ve 18/9. maddeleri gereğince ipotek alacaklısından önce ödenmesi gerekir. Zira ipotek alacaklısının alacağını alabilmesi taşınmazın satılmasına bağlıdır. Bu satışın yapılabilmesi için Organize Sanayi Bölgesi Yönetiminin izin vermesi yasal zorunluluktur. İzin verilebilmesi için Organize Sanayi Bölgesi Yönetiminin borçlarının öncelikle ödenmesi şarttır. Kanun ipotek veya parasal alacak ayrımı yapmaksızın, “icrada satış yapılması” halinde izin alınması ve Organize Sanayi Bölgesi alacaklarının öncelikle ödenmesini şart koştuğundan, anılan rüçhaniyet koşulu, hem para alacaklarına yönelik takip hem de ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipler için geçerlidir.