İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
İcra ve İflâs Kanunu’nun 236 ncı maddesi uyarınca iflasın kapatılmasına kadar masaya alacak yazdırmak mümkündür. Öte yandan masaya kayıt davası açılması için iflas idaresine başvuru yapılması da bir ön şart değildir. Davacının masaya başvurusu olmadığına göre doğrudan dava açmasında hukuka aykırı bir yön olmadığı gibi, bu davanın süresinde olmadığı yönündeki mahkeme gerekçesinde de isabet yoktur.
-
-Daha önce doğan alacağın daha sonra doğan alacağa muvazaa teşkil etmeyeceği, -Sonradan doğacak bir borç için önceden muvazaa yapılamaz. Bu nedenle alacağı dava ettiği takipten sonra doğan bir alacaklının önceden yapılan takip nedeniyle dava açması mümkün değildir.
-
Aynı gün uygulanan hacizlerde, diğerinden daha önceki bir zaman diliminde uygulandığı tespit edilen haciz ilk haciz sayılır. Eğer aynı gün uygulanan hacizlerde saat ve dakika olarak hangisinin daha önce uygulandığı tesbit edilemezse, paylaştırma alacaklıların aynı derecede hacze katılmış oldukları kabul edilerek, garameten yani, alacaklılar arasında, alacakları oranında, aynı derecede yapılır.
-
Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Alacaklı tarafça yasal süre henüz dolmadan satış talep edilmiş ve buna ilişkin satış avansı yasal süre dolmadan yatırılmış ise, haczin düşmediğinin kabulü gerekir. Satış avansını yatıranın satış talebinde bulunmuş olduğu da kabul edilmelidir.
-
Ayrıca, haciz konusu malın satış tutarı kural olarak, İİK’nın 138. madde hükmü uyarınca haciz tarihindeki alacakla, bu alacağa satışa kadar işleyen faiz miktarının toplamını karşılar. Bir diğer anlatımla, haciz tarihinden sonra oluşan alacaklar, önceki hacizden yararlanamaz.
-
Sıra cetvelinde yer alabilmek için kural olarak, kesinleşmiş bir takibin ve geçerli bir haczin varlığı şarttır. İİK’nın 88. maddesi, ‘Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeler ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder. Diğer menkul mallar masrafı peşinen alacaklıdan alınarak münasip bir yerde muhafaza altına alınır’ hükmünü ihtiva etmektedir. Taşınır malların haczi fiilen yapılır ve anılan yasa hükmü uyarınca bu malların münasip bir yerde muhafazası ya da yediemin sıfatıyla borçluya yahut üçüncü bir kişiye teslimi gerekir. Aksi takdirde haciz hükümsüz kabul edilir.
-
Başvuru; icra dairesince gerçekleştirilen açık artırma ihalesinde satın alınan taş kırma ocağı makinelerinin ihale kesinleşmediği için teslim edilmeden önce çalınması ve bu suretle ortaya çıkan zararın giderilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, uzun süren yargılama nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
-
Başvuru; icra dairesince gerçekleştirilen açık artırma ihalesinde satın alınan taş kırma ocağı makinelerinin ihale kesinleşmediği için teslim edilmeden önce çalınması ve bu suretle ortaya çıkan zararın giderilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, uzun süren yargılama nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
-
şikayetçinin icra mahkemesine başvurusunun, hukuken geçerli bir borcu bulunmadığı iddiası ile birlikte hesap kat ihtarının usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden bahisle takibin iptali istemine yönelik şikayet olup, bu kararın istinafı üzerine verilecek karar beklenmeden ihale yapılması, İİK’nın 363/4. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, dosya kapsamından anlaşılan bu durumun, mahkemece gerek istem üzerine gerek re’sen dikkate alınması gerekmektedir.
-
4721 Sayılı TMK’nun 873/3. maddesine göre “Aynı alacak için birden fazla gayrimenkul üzerinde rehin tesis edilmiş ise alacaklı bunların aynı zamanda satılmasını talep etmeye mecburdur. Bununla beraber icra memuru ancak gerektiği kadarını satar.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, toplu rehin durumunda, ipotek alacaklısı alacağı gününde ödenmemişse açıklanan yasa hükmü gereği üzerinde toplu (birlikte) rehin kurulmuş olan taşınmazların her birinin aynı zamanda satılmasını talep etmek zorundadır. Bu zorunluluk alacaklının istediği taşınmazı sattırarak keyfi davranmayı önlemeye yöneliktir.
-
İİK’nın 363/4. maddesi uyarınca, istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz, yine İİK’nın 364/3. maddesi uyarınca, temyiz yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Buna göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satışa gidilemez. Bu husus mahkemece de re’sen dikkate alınmalıdır.
-
Borçlunun tüzel kişi olduğu göz önüne alınarak Tebligat Kanunu ve ilgili yönetmelikte ayrıntılı olarak düzenlenen, tüzel kişilere uygulanacak tebligat usulüne ilişkin hükümler çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, borçlu şirket ile üçüncü kişi arasında sanal ofis nedeniyle imzalanan “Tebligat Adresi Sözleşmesi”nin yasal mevzuat hükümleri karşısında sonuç doğurmayacağı
-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150/g maddesinin ” satılması istenen rehin hakkında 92 nci maddenin üçüncü fıkrası ve 93, 96, 97, 97/a, 98 ve 99 uncu maddeler ile 112’den 137 nci maddeye kadar olan hükümler kıyas yolu ile uygulanır” hükmünü içerdiği, buna göre İİK’nın 106. maddesinin kıyasen uygulanacak maddeler arasında bulunmadığı, satış masraflarının peşin yatırılmasına ilişkin düzenlemenin sadece hacizli malları kapsadığı, ipotekli taşınmazlara ilişkin olmadığı görülmektedir.
-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 150/g maddesinin ” satılması istenen rehin hakkında 92 nci maddenin üçüncü fıkrası ve 93, 96, 97, 97/a, 98 ve 99 uncu maddeler ile 112’den 137 nci maddeye kadar olan hükümler kıyas yolu ile uygulanır” hükmünü içerdiği, buna göre İİK’nın 106. maddesinin kıyasen uygulanacak maddeler arasında bulunmadığı, satış masraflarının peşin yatırılmasına ilişkin düzenlemenin sadece hacizli malları kapsadığı, ipotekli taşınmazlara ilişkin olmadığı görülmektedir.
-
İcra edilebilirlik şerhi içeren arabuluculuk anlaşma belgesinde; alacağın şarta bağlanması, eda hükmü içermemesi nedeniyle söz konusu belgenin ilamlı takibe konu edilemeyeceği
-
Hakkında mirasçı sıfatıyla takip yapılan H.K.Ş.’in 18.03.2003 doğumlu olduğu, takip tarihi olan 12.10.2020 günü itibariyle 18 yaşından küçük olduğu ve fiil ehliyetinin (takip ehliyetinin) bulunmadığı anlaşıldığından, bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan her zaman (süresiz) şikayet yolu ile ileri sürülebileceğinden icra müdürünün ve icra mahkemesinin bu işlemlerin geçersizliğini kendiliğinden gözetilmesi gerekli