12. Hukuk DairesiBAM Gaziantep 12. Hukuk DairesiBAM Kayseri 5. Hukuk Dairesiİhtiyati Haciz

ihtiyati haciz – yakalama şerhi – icra takibinin kesinleşmesi

İhtiyati haciz kararında araç üzerine yakalama konulmasına ilişkin bir karar bulunmadığından ve yine ihtiyati haciz kararı kesin hacze dönüşmediğinden araç üzerine yakalama şerhi konulamayacağı...

T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2015/7348
KARAR NO : 2015/7074 Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/10/2013
NUMARASI : 2013/222-2013/907
ŞİKAYETÇİ : Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Vek. Av. Ömer Yıldırım
ŞİKAYET OLUNAN : Fiba Factoring Vek. Av. Savaş Melih Çetin

Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Şikayetçi vekili, müvekkili bankanın, borçlusu Armen Makine Kalıp İm. İth. İh. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi’nden olan alacağını 20.04.2013 tarihli temlikname ile temlik aldığını, şikayet dışı borçlu şirketin hesabının kat edilmesi sonucu aleyhine başlattıkları icra takiplerine konu alacaklarının 08.11.2012 tarihi itibariyle 325.231,40 TL olduğunu, şikayet dışı borçlunun Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi’nden alacağı olan 180.917,00 TL’nin paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinde birinci ve ikinci sırada yer alan şikayet olunanın alacaklarına konu hacizlerin 21.04.2012 tarihinde kesinleşmiş olup, sigortanın gönderdiği paranın müvekkili ile şikayet olunan arasında garameten paylaştırılmasının hatalı olduğunu, temlik aldığı tarih itibariyle müvekkilinin birinci sırada olup tutarın müvekkiline ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve şikayet etmiştir.
Şikayet olunan vekili, taraflar arasında düzenlenen temliknamenin üçüncü kişileri bağlaması için borçlu şirkete bildirilerek kayıtlarına işlenmesi gerektiğini, temliknamenin borçlu şirket kayıtlarına 24.04.2012 tarihinde işlendiğini, oysa müvekkili hacizlerinin bu tarihten önce 19.04.2012 tarihinde kesinleştiğini savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla takip yapan davalı tarafın hacizlerinin 19.04.2012 tarihinde kesinleştiği, oysa davacı haczinin temlikten önce 21.04.2012 tarihinde kesinleştiği ve temlik tarihinin de 24.04.2012 olduğu gerekçesiyle, davacının sıra cetveline itirazının reddine, ancak sıra cetveline temlik alacaklısı olan davacının isminin yazılmasına karar verilmiştir.
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.
Şikayet olunanın alacaklı olduğu İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün 2012/9431 ve 2012/9432 E. sayılı takip dosyalarında; ödeme emrinin borçluya 13.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği, kambiyo senetlerine dayalı 10.04.2012 tarihli ihtiyati haciz kararına dayalı olarak borçlu Armen Makine Kalıp İm. İth. İh. San. ve Tic. Ltd. Şti’nin üçüncü kişi Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi’nde doğmuş ve doğacak alacakları üzerine İİK’nın 89/1. maddesine dayalı olarak çıkarılan ihbarnamelerin 16.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihte haciz konulduğu, 10 günlük ödeme süresi sonunda 23.04.2012 günü mesai bitiminde ihtiyati haczin kesinleştiği anlaşılmıştır.  Şikayetçi Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.’nin ise, İzmir 31. Noterliği’nin 20.04.2012 tarih ve 12609 yevmiye sayılı temliknamesi ile şikayet dışı borçlunun Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi’ndeki alacaklarını borçludan temlik aldığı anlaşılmıştır.
Borçlu, alacaklının muvafakati ve icra müdürünün izni (müsaadesi) olmaksızın (alınmaksızın), hacizli taşınır malları üzerinde tasarruf edemez (İİK. m.86,I). Yani, haciz ile, borçlunun hacizli taşınır malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmış olur. Haciz ile, borçlunun hacizli taşınır malları üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanmasından maksat, borçlunun hacizli taşınır malları üzerinde tasarrufta bulunmasının mutlak olarak yasaklanması değildir. Bundan maksat, borçlunun hacizli taşınır malları üzerindeki izinsiz tasarruflarının, alacaklının o mallar üzerinde haciz nedeniyle kazanmış olduğu haklara zarar verdiği ölçüde geçersiz olmasıdır(m.86,III). Yani, hacizli taşınır mal, hacizden sonra da borçlu tarafından izinsiz olarak başka bir kişiye (üçüncü kişiye) satılabilir ve devredilebilir. Yalnız, bu devir işlemi, haciz koyduran alacaklının haklarına zarar verdiği ölçüde (yani alacaklıya karşı) geçersizdir; bu alacaklıdan başkasına karşı geçerlidir. Mesela, borcun ödenmiş olması (veya m.110) nedeniyle taşınır mal üzerindeki haciz kalkarsa, o zaman borçlunun hacizden sonraki tasarrufları tamamen geçerli olur; borçlu ve üçüncü kişi, böyle bir tasarrufun geçersiz olduğunu ileri süremez. Burada geçersiz olan, borçlunun tasarruf işlemleridir. Buna karşılık, borçlu, izin almadan hacizli taşınır malları hakkında borçlanma işlemeri (iltizamî muameleler) yapabilir; mesela hacizli mallarını satabilir. Bu satış sözleşmesi geçersiz değildir. Bu satış sözleşmesine dayanarak borçlu malı (alıcıya) devretmişse (tasarruf işlemi), işte bu devir işlemi, haciz koydurmuş olan alacaklıya karşı geçersizdir. Hacizli taşınır mal üzerinde, üçüncü kişilerin zilyetlik hükümlerine dayanarak iyiniyetli kazandıkları haklar (MK m. 763, 939, 988-991) saklıdır(m.86,II). Buna karşılık, hacizli mal üzerinde hak kazanan (mesela hacizli taşınır malı devralan ) üçüncü kişi iyiniyetli değilse, yani o malın hacizli olduğunu biliyor idi ise, kazanmış olduğu hak, haciz koyduran alacaklının haklarına zarar verdiği ölçüde (oranda) geçersizdir(m.86,III). İhtiyati haciz, alacaklının devam etmekte olan (veya henüz başlamamış olan) bir takip veya davasının sonunda alacağının ödenmesini güvence altına almak için, borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır. Bu nedenle, ihtiyati haczin kesin (icraî) bir etkisi yoktur. Yani, alacaklı, ihtiyati haciz kesinleşmeden (m.264) önce, ihtiyaten haczedilmiş olan malların satılmasını isteyemez. İhtiyaten haczedilen malların satılamayacağı kuralına, kanun bir istisna koymuştur(m.108,II). Buna göre, ihtiyaten haczedilen malların kıymeti süratle düşmekte veya muhafazası masraflı ise, bu mallar icra dairesi tarafından satılabilir (m.108,II; m.113,II; m.119/4). Borçlunun ihtiyaten haczedilen mallar üzerindeki tasarruf yetkisini, burada da kısıtlanır.(m. 261,II; m.86; m.91). Yani, borçlunun tasarruf yetkisinin kısıtlanması bakımından, ihtiyati haciz ile kesin haciz arasında bir fark yoktur. Bu nedenle, borçlunun taşınmazı üzerine ihtiyati haciz konulduktan sonra, aynı taşınmaz üzerine ipotek konulması halinde, ihtiyati haciz ipotek tarihinden sonra kesin hacze dönüşse bile, ipotek alacaklısı (ihtiyati) haciz alacaklısının taşınmazın satış bedeli üzerindeki hakkından sonra gelir; yani, önce (ihtiyati) haciz alacaklısına ödeme yapılır; misal: 19. HD 25.05.2000 gün ve 2934 E., 3967 K. (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, İcra Ve İflas Hukuku, El Kitabı, 2. Baskı, 2013, Ankara, sh 432, 433 ve 1060)
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20.04.2011 tarih ve 2747 E., 5278 K; Dairemizin 14.03.2013 tarih ve 2012/5410 E., 2013/1589 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; alacağın temliki, bir tasarruf muamelesi olup, temlikle alacaklının para üzerindeki tasarruf yetkisi sona erecektir. İhtiyati veya kesin haciz ise tasarruf yetkisini kısıtlayan bir cebri icra müessesesi olup, haczedilmiş paranın temliki, haciz alacaklısına karşı ileri sürülemez. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08.02.2008 tarih ve 2007/9527 E., 2008/967 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere temlik, borçlunun muvafakatine tabi değil ise de, İİK’nın 86/3. maddesinde, “İyiniyet kaidelerine aykırı olarak taşınır mahcuz mal üzerinde üçüncü şahsın iktisap ettiği haklar, alacaklının hacizle o mala taallük eden haklarını ihlâl ettiği nispetle batıldır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda mahkemece, şikayet olunanın ihtiyati haczi 23.04.2012 tarihinde kesinleşmiş ise de, ihtiyati haczin uygulandığı 16.04.2012 tarihinin, şikayetçi bankanın alacağı temlik aldığı 20.04.2012 tarihinden önce olduğu, haczedilmiş paranın temlikinin haciz alacaklısına ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi doğru olmadığı gibi, sıra cetvelinde temlik alan şikayetçi bankanın isminin yazılı olduğu anlaşılmasına ve şikayetçinin talebi olmamasına rağmen hüküm fıkrasının 1. bendinde “ancak sıra cetveline temlik alacaklısı olan davacının isminin yazılmasına” ibaresine yer verilmesi de doğru olmamıştır.
Öte yandan, İİK’nın 168. maddesi uyarınca kambiyo senetlerine özgü takip yolunda ödeme emrine karşı itiraz ve şikayet süresi 5 gün, ödeme süresi 10 gün olup, bu takip şeklinde ödeme süresi geçmeden kesin haciz (İİK m.78/1) konulamayacağından, henüz kesin haciz ve dolayısıyla satış isteme yetkisine sahip olmayan alacaklının ihtiyati haczi, 5 günlük itiraz ve şikayet süresinin geçmesiyle değil, İİK’nın 264. maddesi uyarınca 10 günlük ödeme süresinin geçmesiyle kesinleşerek, sıra cetveli açısından kesin haczin hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. Buna göre mahkemenin şikayet olunanın dosyalarında ihtiyati hacizlerin kesinleşme tarihini 5 günlük sürenin geçmesi ile belirlemesi, öte yandan temlik tarihi 20.04.2012 olduğu halde, gerekçede 24.04.2012 olarak belirtilmesi doğru olmamış ise de, bu yanlışlıkların sonuca etkisi olmamıştır.
Ne var ki, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca kararın gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca kararın aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki “ancak sıra cetveline temlik alacaklısı olan davacının isminin yazılmasına” ibaresinin çıkarılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BENZER YÖNDE BAM KARARLARI…

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1615
KARAR NO : 2022/1765

“…Dairemizce yapılan değerlendirmede; Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/280 Esas sayılı dosyasında davalı alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davasında 66AR118 Plakalı araç üzerine ihtiyati haciz kararı verildiği, bu kararın Yozgat İcra Müdürlüğünün 2022/5262 Esas sayılı dosyasında işleme konulduğu, icra müdürlüğünce ihtiyati haciz işleminin işlendiği, daha sonra alacaklı vekilinin talebi üzerine bu araç üzerine yakalama şerhi konulmuş ise de, Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan tasarrufun iptali davasında henüz karar verilmediği, mahkemece verilen ihtiyati haciz kararında da araç üzerine yakalama konulmasına ilişkin bir karar bulunmadığından ihtiyati haciz kararı kesin hacze dönüşmediğinden araç üzerine yakalama şerhi konulamayacağından mahkemece şikayetin kabulü ile icra müdürlüğünün işleminin iptali ve yakalama şerhinin kaldırılmasına ilişkin kararı yerinde olduğundan dosya kapsamı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş …”

T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/134
KARAR NO : 2021/1472
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

“…dosya kapsamında yapılan incelemede, ihtiyati haczin geçici geçici bir hukuki koruma türü olması nedeniyle ihtiyaten haczedilen mallar kesin hacze dönüşmediği sürece satışı istenemeyecektir. İİK’nun 264/5 hükmüne göre ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüşeceği, ihtiyaten haczedilen malların satışı istenemeyeceğinden bu mallara yönelik yapılan muhafaza ve kıymet takdiri işlemleri alacağın tahsiline yönelik olduğundan geçici hukuki koruma koruma tedbirlerinden sayılamayacağı ve takip kesinleşmeden 07 AGB 046 Plaka sayılı araca yakalama şerhi işlenmiş olup aracın muhafaza altına alındığı anlaşıldığı ve ihtiyati haciz şerhi ile birlikte davaya konu araca yakalama şerhi de konulduğu ancak yakalama şerhinin ihtiyati haczin kesin takibe geçilmeden konulduğu, ihtiyati haczin, takibin kesinleşmesi sonucu kesin hacze dönüşeceği, ödeme emrinin de Malatya 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/1 E. Sayılı dosyası ile iptal edildiği de dikkate alındığında, bu hali ile söz konusu araca konulan yakalama şerhinin usul ve yasaya uygun olmadığı, dolayısıyla icra müdürlüğünün 18/09/2020 tarihli işlem ve kararının hatalı olduğu, mahkemece bu doğrultudaki şikayetin kabulü ile Malatya İcra Dairesinin 2019/34624 Esas sayılı dosyasından yakalama şerhinin kaldırılması talebinin reddine yönelik 18/09/2020 tarihli icra işleminin iptaline yönelik kararının isabetli olduğu…”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu