2024 Yılıİpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İcra TakibiTaraf - Takip Ehliyeti

İİK 83/c maddesinde düzenlenen haczedilmezlik şikayeti takip borçlusuna ve ipotek alacaklısına tanınmış bir haktır. Şayet şikayete konu hacizli mallar ipotek kapsamında ise ipotek lehtarı 3. kişinin haczedilmezlik şikayetine gelme hakkı doğar. Mahcuzlar şikayete gelen 3. kişinin ipoteği kapsamında değil ise tarafı olmadığı takipte 3. kişinin şikayet hakkı olmadığından şikayetin reddi gerekir.

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A
   Y A R G I T A Y   İ L A M I
ESAS NO : 2024/1670
KARAR NO: 2024/7232
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 07/12/2023
NUMARASI : 2023/932-2023/1898
 Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yasemin Kiremitci tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine girişildiği, takibin kesinleşmesi üzerine fabrika binasında bulunan, ipotek akit tablosunda yer alan menkullerin haczedildiğini, borçlunun icra mahkemesine başvurarak, menkullerin fabrikadaki entegre üretimin sağlanması kapsamında teferruat niteliğinde olduğu, İİK 83/c maddesi uyarınca haczin kaldırılmasını talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulüne karar verildiği, kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İİK 83/c maddesinde “Taşınmaz rehni ipotek akit tablosunda sayılı bulunan eklenti, taşınmazdan ayrı olarak haczedilemez. Türk Medeni Kanun’unun 862. maddesi hükmü saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
TMK 862. maddesi ise “Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ile ve eklentileri ile yükümlü kılar. Rehnin, kuruluşu sırasında makine, otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyleri kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat edilmedikçe eklenti sayılır. Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır.” hükmünü içermektedir.
  Bu bağlamda bütünleyici parça (mütemmim cüz) ve eklentinin (teferruat) açıklanması gerekmektedir.
 4721 sayılı TMK’nın bütünleyici parça başlıklı 684. maddesinin 2. fıkrasında bütünleyici parça şöyle tanımlanmaktadır: Yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.
 Anılan hükme göre bir şeyin bütünleyici parça sayılabilmesi için üç şartın varlığı aranır: 1-Bütünleyici parça ile asıl şey arasında dıştan görülebilen maddi bir bağlılık olmalıdır (dış bağlılık), 2-Bütünleyici parça asıl şeyin varlığına dâhil olmalı bütünleyici parça ile asıl şey arasında içten, sürekli bir bağlılık bulunmalıdır (iç bağlılık), 3-Bütünleyici parça ile asıl şey arasındaki iç ve dış bağlılık yerel âdetlere göre de mevcut sayılmalıdır.
 TMK’nın 684. maddesinin 1. fıkrasına göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bunun sonucu olarak da bütünleyici parça asıl şeyin hukuki kaderine tabi olur. Asıl şey üzerinde kurulan ayni haklar (ipotek gibi), onun bütünleyici parçalarını da kapsar ve bütünleyici parça üzerinde bağımsız bir ayni hak kurulamaz.
 Bütünleyici parça (mütemmim cüz) yerel âdetlere göre asıl şeyin (taşınmazın) temel unsuru olduğu ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmadığı için taşınmazdan ayrı (bağımsız) olarak da haczedilemez.
 Eklenti ise TMK’nın 686. maddesinin 2. fıkrasında “…asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır…” şeklinde tanımlanmaktadır.
Anılan bu hükme göre bir şeyin eklenti sayılabilmesi için üç unsur gereklidir:
 Birinci unsur; ancak bir taşınır mal eklenti olabilir. İkinci unsur; eklenti ile asıl şey arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılık olmalıdır. TMK’nın 686. maddesinin 2. fıkrasında bu bağlılığın birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınma şeklinde olacağı ifade edilmiştir. Bu bağlılığın maddi bir bağlılık biçiminde olması gerekmez. Bu bağlılığın bütünleyici parçada olduğu kadar sıkı olması da gerekmez. Bu bağlılık eklentinin asıl şeyin ekonomi amacına hizmet etmesi ve bunun üçüncü kişiler tarafından anlaşılabilmesidir. Anılan maddenin 3. fıkrasında eklentinin asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmeyeceği de belirtilmiştir. Üçüncü unsur ise; özgüleme amacıdır. Bir taşınır malın asıl şeyin eklentisi sayılabilmesi için, asıl şeyin işletilmesini, korunmasını veya ondan yaralanılmasını sağlamak üzere onun ekonomik amacına sürekli bir biçimde özgülenmiş olması gerekir. Bir malın diğer şeyin ekonomik amacına özgülendiği ya malikin açık arzusundan ya da yerel âdetlerden anlaşılmalıdır. Bir malın diğerinin ekonomik amacına özgülenmesi konusunda Tapu Sicil Tüzüğünün 53. maddesine göre tapu kütüğünün beyanlar sütununa yapılan kayıt malikin özgüleme arzusunu gösterir ve beyanlar sütununda eklenti olarak gösterilen şeylerin eklenti sayılmasına ilişkin bir karine teşkil eder (TMK m. 862/II). Ancak beyanlar sütununa yapılan kayıt eklenti için aranan diğer bütün unsurlar bulunmadıkça bir malın eklenti niteliği taşımasını sağlamayacağı gibi taşınır mal tapu kütüğünün beyanlar sütununa eklenti olarak kaydedilmese dahi yerel âdetlere göre özgüleme unsurunun ve diğer unsurların bulunması durumunda eklenti niteliğinde olur.
 TMK’nın 687. maddesinde belirtilen durumlarda özgüleme amacı bulunmadığından eklenti niteliğinin olmayacağı ifade edilmiştir; “… Asıl şeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi için özgülenen ya da asıl şeyin özel niteliği ile herhangi bir ilişkisi bulunmadan sadece korunmak, satılmak veya kiraya verilmek üzere onunla birleştirilen şeyler eklenti sayılmaz…”
Asıl şey rehinli olmadıkça eklenti asıl şeyden bağımsız bir hukuki varlık olarak ayrı bir ayni hak konusu oluşturabilir. Asıl şey üzerinde ayrı bir mülkiyet, eklenti üzerinde ayrı bir mülkiyet vardır. Bir başka anlatımla eklentinin haczedilmez olması eklenti olduğu taşınmazın rehinli (ipotekli) olmasına bağlıdır. Konunun açıklığa kavuşturulması için üzerinde rehin (ipotek) kurulmamış taşınmaz mülkiyetinin kapsamının da tartışılması gerekir. TMK 684. maddesinin 1. fıkrasına göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bunun sonucu olarak da bütünleyici parça asıl şeyin hukuki kaderine tabi olur. Asıl şey üzerinde kurulan ayni haklar (ipotekli gibi) onun bütünleyici parçalarını da kapsar. Buna göre taşınmaz arsa mülkiyeti üstündeki bütünleyici parçası (mütemmim cüz) olan fabrika, otel vs..yi içine alır. Arsanın ipoteği mütemmim cüz olan bu binaları da kapsar ise de fabrika, otel vs…nin içindeki menkuller arsanın ve ipoteğinin kapsamında değildir.
İİK 83/c maddesinde düzenlenen haczedilmezlik şikayeti takip borçlusuna ve ipotek alacaklısına tanınmış bir haktır. Şayet şikayete konu hacizli mallar ipotek kapsamında ise ipotek lehtarı 3. kişinin haczedilmezlik şikayetine gelme hakkı doğar. Mahcuzlar şikayete gelen 3. kişinin ipoteği kapsamında değil ise tarafı olmadığı takipte 3. kişinin şikayet hakkı olmadığından şikayetin reddi gerekir.
Somut olaya gelince; Gaziantep Şehitkamil İlçesi Sam Mahallesi 146 Ada 2 parsel üzerinde, Türkiye İş Bankası lehine bir ve ikinci dereceden 07/08/2014 ve 08/08/2014 tarihli iki adet ipotek  kurulduğu, taşınmazın vasfının ise arsa niteliğinde olduğu görülmüştür.
O halde söz konusu ipotek arsa üzerinde kurulduğundan ancak üstündeki fabrika binasını kapsar, fabrika binası içindeki menkuller ipotek kapsamına dahil değildir.
Açıklanan nedenlerle şikayetin reddi gerekirken, haczedilmezlik şikayetinin kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 07.12.2023 tarih ve 2023/932 E. 2023/1898 K. sayılı kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, Gaziantep 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 09.05.2023 tarih ve 2022/654 E. 2023/185 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,  16.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu