Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı banka tarafından borçlular hakkında genel kredi sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile (7 örnek) ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçluların sair şikayetlerinin yanı sıra alacağın ipotekle temin edildiğini, ipoteğin paraya çevrilmesi için başlatılan takibin sonucunun beklenmesi gerektiğini ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurdukları, ilk derece mahkemesi kararı ile takibin iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesince, istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK.’nun 45. maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tâbi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, İİK.’nun 45. maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun 18/4/2001 tarih ve 2001/12-354 Esas, 2001/367 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının anlaşılması ve bunun belirgin olması durumunda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacaklının asıl kredi borçlusu hakkında haciz yolu ile takip yapmasına bir engel bulunmamaktadır.
Öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde ise, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Bir kişi, hem asıl borç için ipotek vermiş, hem de asıl borca müteselsil kefil olmuşsa, alacaklı o kişiye karşı, hem (asıl borçlu ile birlikte) ipotek veren üçüncü kişi sıfatı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir, hem de ipotek limiti dışında kalan alacak bölümü için müteselsil kefil sıfatı ile genel haciz yolu ile takip yapabilir (Prof Dr. B. Kuru İcra ve İflas Hukuku El Kitabı İkinci Basım 2013).
Kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri kendi kefaletlerinin teminatı olarak ipotek vermişler ise bu halde asıl borçlu gibi haklarında öncelikle İİK’nun 45. maddesinde öngörülen rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması zorunluluğu vardır (Dairemizin 2009/13472 E. 2009/22005 K. sayılı ve 2010/3174 E., 2010/15516 K. sayılı içtihadı). Öte yandan alacağın ipotekle karşılanmayan kısmı için müteselsil kefil aleyhine genel haciz yolu ile takip yapılabilir.
Somut olayda, Alacaklı banka tarafından … lehine kullandırılan kredilere ilişkin takip dayanağı kredi sözleşmelerinde … ve …’ın müteselsil kefil oldukları, kefalet tutarlarının 3.500.000,-TL olduğu görülmektedir.
14/06/2017 tarih ve 1466 yevmiye nolu ipotek resmi senedinde … adına kayıtlı taşınmaz üzerine … T.A.Ş. lehine gerek…i. firmasının gerekse kendisinin her türlü sözleşmeden, kefaletinden …, bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarını karşılamak üzere 500.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettiği, 09/06/2017 tarih ve …. yevmiye nolu ipotek resmi senedinde ise … adına kayıtlı taşınmaz üzerine … T.A.Ş. lehine gerek A. D. Çelik San. ve Tic. Ltd. Şti. firmasının gerekse kendisinin her türlü sözleşmeden, kefaletinden …, bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarını karşılamak üzere 200.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettiği, anlaşılmaktadır. (… İcra Müdürlüğü 2018/3530 Esas sayılı dosyası üzerinden 04/10/2018 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe konuldu).
Buna göre, ipotekler, asıl kredi borçlusu şirketin borçlarının teminatı olarak tesis edilmiş olup, ayrıca ipotek veren borçlular … ve …’ın 700.000,00 TL’ye kadar kefalet borçlarını da teminat altına almıştır.
O halde; asıl kredi borçlusu şirket yönünden takibe konu alacağın, rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin bir şekilde anlaşıldığı, öte yandan müşterek borçlu müteselsil-kefil …’in verdiği ipoteğin 500.000,00 TL’ye kadar kefalet borçlarının teminatı olarak tesis edildiği, ipotek teminat limiti olan 500.000,00 TL’nin alacak miktarını karşılamayacağı açık olduğu,yine diğer müşterek borçlu müteselsil-kefil …’ın verdiği ipoteğin 200.000,00 TL’ye kadar kefalet borçlarının teminatı olarak tesis edildiği, ipotek teminat limiti olan 200.000,00 TL’nin alacak miktarını karşılamayacağı açık olduğu buna göre asıl borçlu gibi hakkında rehinli takip yapılabileceği ipoteğin karşılamadığı arta kalan borç miktarı için alacaklının İİK.’nun 45. maddesine başvurma zorunluluğu olmadan, asıl kredi borçlusu gibi müteselsil kefil … hakkında ipotek teminat limit miktarı olan 500.000,00 TL yönünden, … hakkında ipotek teminat limit miktarı olan 200.000,00 TL yönünden takibin iptali ile kalan alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile genel haciz yoluyla takip yapabileceği anlaşılmakla, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kısmen kabulüne … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin 24/12/2020 tarih, 2019/1603 E. – 2020/1943 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.06.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
12. HD. 24.06.2021 T. E: 1478, K: 6918