12. Hukuk Dairesi2023 Yılıİlamların İcrası

İlamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olduğu; diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu- İcra Mahkemesinin, ilamın hüküm fıkrasının aynen uygulanmasını denetlemekle görevli olup, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile değiştiremeyeceği, ilavelerde bulunamayacağı-

İlamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olduğu; diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu- İcra Mahkemesinin, ilamın hüküm fıkrasının aynen uygulanmasını denetlemekle görevli olup, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile değiştiremeyeceği, ilavelerde bulunamayacağı-

I. DAVA

Şikayetçi borçlu şikayet dilekçesinde; alacaklı tarafından … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/96 E. 2015/492 K. sayılı ilamına dayanılarak hakkında ilamlı icra takibi başlatıldığını, icra dairesinin yetkisiz olduğunu, … İcra Dairelerin yetkili olduğunu, takibe dayanak ilamda müvekkil aleyhine bir tazminat yada eklentisinin bulunmadığını, ilamın müvekkilin sadece zimmet suçu nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiğini, söz konusu dosyada davalı banka bir alacağın hüküm altına alınması talebinde bulunmadığı için alacağın faizleri ile birlikte tahsiline dair bir hüküm bulunmadığını, bahsedilen alacak kalemlerinin ancak ilamsız takip ile istenilmesinin mümkün olduğunu, ana para dışında ayrıca 1.367.034,29 TL tutarında dayanağı bulunmayan bir faiz talebinde bulunduğunu, ileri sürerek takibin ve icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Alacaklı cevap dilekçesinde; takibe dayanak ilamda ” Katılan bankanın 1.849,120 TL den ibaret zararının 5411 sayılı kanun 160/1 maddesine göre sanığa ödettirilmesine” dair hüküm kurulduğunu, bu nedenle davacı hakkında takip başlattıklarını, buna ilişkin Yargıtay içtihadı bulunduğunu, takipte uygulanan faizde de hukuka aykırılık bulunmadığını, alacağa yasal faiz işletildiğini, davacının yetki itirazının yerinde olmadığını, ilamlı icra takibinin ilamsız icra takibinden farklı olduğunu, Türkiye’nin herhangi bir icra dairesinde takibin başlatılabileceğini, öne sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; … 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/96 Esas 2015/492 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; katılanın HSBC Bank Anonim Şirketi, sanığın N. A. olduğu, sanığın cezalandırılmasına ve katılan bankanın 1.849,120 TL’den ibaret zararının 5411 sayılı Kanun 160/1 maddesine göre sanığa ödettirilmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 22.02.2021 tarih 2020/5673 Esas 2021/2521 Karar sayılı ilamı ile … 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/96 Esas 2015/492 Karar sayılı ilamının düzeltilerek onanmasına karar verildiği, ilamda katılan bankanın 1.849,120 TL’den ibaret zararının 5411 sayılı Kanun 160/1 maddesine göre sanığa ödettirilmesine karar verildiği tazminata ilişkin hükmün ilamlı icra takibine konu edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, ilamda faiz ve faizin başlangıcı konusunda bir hüküm bulunmaması halinde karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceği Ancak, hükmün infazı için kesinleşmesi gereken hallerde, faizin, kararın kesinleşme tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği, takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacak ilamlardan olduğu, takibe dayanak ilamın 22.02.2021 tarihinde kesinleştiği ve ilamda hükmedilmiş 1.849.120 TL’ye işlemiş faiz miktarının 25.947,46 TL, 3.000 TL vekalet ücretine işlemiş faiz miktarının ise 57,70 TL olduğu gerekçesi ile şikayetin kabulü ile İİK 33. maddesi uyarınca 3.230,00 TL asıl alacak yönünden icranın geri bırakılmasına ve takip dosyasında fazla talep edilmiş olan 1.227,769,41 TL işlemiş faizin iptaline, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı alacaklı istinaf dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde icra takibine uygulanan faizin hatalı olduğunu iddia ettiğini, yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararda ise ceza davası kararında faiz başlangıcı belirtilmediğinden ancak kesinleşme tarihinden sonra faiz işletilebileceği hususu belirtilerek faiz açısından davacının şikayetin kabul edildiğini, bu husus yerinde olmadığını, … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/96 Esas-2015/492 Karar sayılı dosyasında yapılan incelemede tespit edildiğini, bu kapsamda davacının 01.03.2013 tarihinden beri müvekkili bankaya ait tutarı haksız olarak uhdesinde bulundurduğu ve müvekkili bankaya vermediğinin açık olduğunu, bu kapsamda müvekkili banka tacir olmasına rağmen kararda açıkça hangi faizin istenebileceği belirtilmediğinden alacağa yasal faiz işletildiğini, bu nedenle davacının bu yöndeki taleplerinin de yerinde olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Şikayetçi borçlu istinaf dilekçesinde; şikayet dilekçesinin tekrar ederek takibin tamamen iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ilamda katılan bankanın 1.849,120,00 TL’den ibaret zararının 5411 sayılı Kanun 160/1 maddesine göre sanığa ödettirilmesine karar verilmiş olup, açık bir şekilde takip miktarı olan 1.852.350,00 TL’nin davacıdan alınarak, davalı katılan bankaya verilmesine ilişkin bir hüküm kurulmadığından ilam eda hükmü içermediği gerekçesi ile alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine, borçlunun istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve icra emrinin davacı yönünden iptaline, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı alacaklı temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini tekrarla bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ilamlı takipte takibin iptali talebine ilişkindir

2. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 32 vd maddeleri,

3. Değerlendirme

Hukuk Genel Kurulunun 08.10.1997 tarihli ve 1997/12-517 E., 1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere “İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur.” İcra Mahkemesi, ilamın hüküm fıkrasının aynen uygulanmasını denetlemekle görevli olup, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile değiştiremez, ilavelerde bulunamaz.

Para ve teminat verilmesi hakkındaki ilamların icrası İİK’nın 32 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddede (para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra müdürü borçluya bir icra emri tebliğ eder…), İİK’nın “ilam mahiyetini haiz belgeler” başlığını taşıyan 38. maddesinde ise (Mahkeme huzurunda sulhler, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir…) şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. İlgili yasa maddeleri ile yasa koyucu hangi belgelere dayanılarak ilamlı takip yapılabileceğini, önemine binaen titizlikle düzenlemiş gerekli gördüğü yerlerde bunu özel kanunlarda belirleyip sınırlandırmıştır. Burada gözardı edilmemesi gereken husus ise, maddede yer verilen ilamların, icrası yorum gerektirmeyecek açık tahsil hükmü (eda hükmü) taşıyan ilamlar olduğu noktasıdır. Bu nedenle eda hükmü içermeyen “tespite” ilişkin ilamlar, ilamlı icra takibine konu edilemez.

Somut olayda; icra takibinin dayanağı olan ilamda tartışılan ve “katılan bankanın 1.849,120 TL’den ibaret zararının 5411 sayılı Kanun 160/1 maddesine göre sanığa ödettirilmesine ” şeklinde kurulan hüküm tahsile ilişkin kabul edilmelidir. İlamda belirtilen yönden eda hükmü kurulmuştur.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, dayanak ilamın, takip konusu yapılan tazminat tutarı yönünden eda hükmü içermesi nedeni ile ilamlı takip konusu yapılabileceği dikkate alınarak, borçlunun sair şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 03.06.2022 tarih ve 2021/2721 E.- 2022/1819 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nin 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Alacaklı tarafından yatırılan temyiz peşin harcının istek halinde iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.03.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

12. HD. 16.03.2023 T. E: 2022/8779, K: 1730

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu