2024 Yılı6. Hukuk Dairesiİtirazın İptali

İş bedelinin tahsili amaçlanan davalarda zamanaşımının teslimden başlayacağı hususunda yapılan açıklamalardan sonra zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu hususu da açıklanmalıdır. 6098 sayılı TBK’nın 147/6 maddesine göre “Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar” 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Yanlar arasındaki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından ve davada talep iş bedelinin tahsiline ilişkin olduğundan olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 5 yıldır.

T. C.
Y A R G I T A Y
6 .    H U K U K    D A İ R E S İ 
T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A
Y A R G I T A Y   İ L Â M I
Esas    No : 2024/789
Karar No : 2024/928
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.01.2023
SAYISI : 2021/195 E., 2023/5 K.
DAVA TARİHİ : 02.05.2019
HÜKÜM/KARAR : Kabul
TEMYİZ EDEN : Adalet Bakanlığı
Taraflar arasında, İlk Derece Mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmiştir.
 Mahkemece kesin olarak verilen kararın, kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Şebinkarahisar İcra Müdürlüğü’nün 2019/88  Esas sayılı takip  dosyası ile davalıdan 13.866,05 TL alacağın  tahsilinin talep edildiği, davalı borçlu vekilinin  16.04.2019  tarihli itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğu, icra takibine konu alacağın 31.05.2017  tarihli ölçü tutanağında yer alan toplantı  salonunda yapılan 34 m²  taban lambri, 34 m² tavan MDF  laminantı, 67 m² duvar MDF laminantı, 11 adet 90×2,05 kapı bedeli olduğu, davalıdan bir çok kez alacağın talep edilmesine rağmen çeşitli bahanelerle borcun ödenmediği belirtilerek, davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, icra takibine konu alacak üzerinden hesap edilecek asgari %20 icra  inkâr tazminatının  davalıdan  tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız ve yersiz açılmış bulunan davanın reddini talep ettiklerini, davacının icra takibine konu ettiği alacak iddiasının 2012 yılına ilişkin olup, zamanaşımına uğradığını, bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduklarını ve davanın öncelikle zamanaşımı defi nedeni ile usulden reddi gerektiğini, keza  davacının dava dilekçesinde talep ettiği alacak ve ferileri ile inkar tazminatını da  kabul etmediklerini, davacı tarafça iddia edilen ölçüm  tutanağındaki iş ile birlikte sair yapılan işlerin bedelinin davacıya ödendiğini, davacının idareden alacak talebi üzerine 29.06.2017 tarihli inceleme raporu ile yapılan araştırma ve tespitler sonucunda, davacının davaya konu işler ile sair yaptığı işlerin bedelinin kendisine ödendiğinin tespit edildiğini,  davacının sosyal tesiste yaptığı işlerin lojmanlara etüt kazı yapım işçiliği gibi gösterilip ödeme yapıldığından, yapılan işin ve yapılan ödemenin tam olarak hesabının mümkün olmadığını belirterek, öncelikle davanın usulden reddini, olmadığı takdirde  esastan reddi ile takibinde ve davasında haksız ve kötü niyetli olan alacaklı  hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini  talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile,” Davada uygulanması gereken zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu 146. maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımıdır. Davaya konu alacağın tahakkuk tarihi 19.09.2012 ‘dir. İşbu davanın açılış tarihi  02/05/2019 tarihidir. Dolayısıyla dava, 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır. Her ne kadar davanın,  eser sözleşmesinden kaynaklı 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu iddia edilmiş ise de; yapılan iş bir eseri meydana getirmek olmadığı, işin tamirat tadilat olduğu, bu nedenle 5 yıllık zamanaşımı süresinin olayda uygulama alanının bulunmadığı sonucuna varılmış ve davalının zamanaşımı itirazı reddedilmiştir.
Davacının iddiaları, davalının savunmaları, Şebinkarahisar İcra Müdürlüğü’nün  2019/88 Esas sayılı takip dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı Orman İşletme Müdürlüğü için; 31.05.2017 tarihli Ölçü Tutanağında yer alan toplantı salonunda yapılan 34 m² taban lambiri,  34m² tavan MDF laminantı, 67 m² duvar MDF laminantı, 11 adet 90×2,05 kapı  bedeline karşılık  alacak miktarını bir çok kez talep etmesine rağmen ödeme alamaması nedeniyle ilamsız icra takibine başladığı, ancak davalı tarafça; davacının talep ettiği ölçüm tutanağındaki işlerin karşılığının davacıya ödendiği, cevap dilekçesi ekinde belirtmiş olduğu 29.06.2017 tarihli inceleme raporunda 9.406,50 TL bedelinde ödemenin, davacının yaptığı işin karşılığında Mithat Ekinci’den malzeme aldığını,  bu sebeple mobilyacı Mithat Ekinci adına düzenlenen 20319 no.lu 17.05.2012 tarihli fatura ile davacıya ödendiğini iddia ettiği,  davalı tarafça mahkememize sunulan cevap dilekçesi kapsamında davalı taraf, davacının hak etmiş olduğu ve takibe konu olan alacak miktarının Mithat Ekinci’ye ödendiği beyanı üzerine; davalı taraf davacı ile olan borç ilişkisini kabul etmesi nedeniyle ispat yükü yer değiştirmiş ve davalı tarafça davacı Ahmet Duman’ın mobilyacı Mithat Ekinci’den alacağı karşılığında malzeme aldığını ispatlamak yükü altında olmasına rağmen davalı taraf bu doğrultuda mahkememize herhangi bir delil sunmadığı görülmüş ve kaldı ki; davalı taraf, alacaklıya ödemesi gereken borcunu alacaklı dışında başka birine ve  alacaklının rızası dışında ödemesi borcun ifa  edildiği anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli  olduğu” gerekçesiyle  davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin  yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının, kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
  Adalet Bakanlığının 21.04.2024 tarihli yazısında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, somut olayda, davacı ile davalı arasında, davalı Şebinkarahisar Orman İşletme Müdürlüğüne ait misafirhanenin toplantı salonuna ait işlerin yapılmasına dair 2012 yılında yapılan sözleşmenin, 6098 sayılı Kanun’un 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, davacının yüklenici, davalının ise iş sahibi konumunda bulunduğu, mahkemece, taraflar arasında 2012 yılında yapılan sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bu durumda da zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu dikkate alınarak 2019 tarihinde başlatılan icra takibi tarihi itibarıyla zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı hususu değerlendirilmeden ve ayrıca davalıya yemin delili hatırlatılmadan yazılı şekilde karar verilmiş olmasının  usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine  vaki itirazın iptali, takibin devamı, icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
2.Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar  kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddeleri,147/6 maddesi,149. maddesi
3. Değerlendirme
1.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalı idareye ait sosyal tesisin toplantı salonunda taban lambri, tavan MDF laminant, duvar MDF laminant ve kapı imalatlarını yaptığını, davalı idare tarafından yapılan imalat bedellerinin ödenmediğini belirterek, imalat bedellerinin tahsili için başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptalini talep etmiştir. Davalı idarece akdi ilişki kabul edilmiş, alacağın zamanaşımına uğradığı ve yapılan işler bedelinin davacıya ödendiği savunularak, davanın reddi talep edilmiştir.
2.Mahkemece, “yapılan işin bir eseri meydana getirmek olmadığı, işin tamirat tadilat olduğu, bu nedenle 5 yıllık zamanaşımı süresinin olayda uygulama alanının bulunmadığı” gerekçesiyle “davalının zamanaşımı itirazının reddedildiği” belirtilerek uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulmuştur.
3.Eser sözleşmesinin tanımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesinde yapılmış olup, bu tanıma göre eser sözleşmesi “yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği” sözleşmedir. Eser sözleşmesinin konusu meydana getirilmesi istenen sonuçtur. İstenen sonuç bir şeyin yapılmasına ilişkin olabileceği gibi, ortadan kaldırılmasına, değiştirilmesine, iyileştirilmesine veya montajına ilişkin de olabilecektir. Bu açıklamalar kapsamında, somut olay değerlendirildiğinde davacı, belirli bir bedel karşılığında davalıya ait sosyal tesisin toplantı salonunun taban lambri, tavan MDF laminant, duvar MDF laminant ve kapı imalatlarının yapımını üstlendiğinden, taraflar arasındaki ilişki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisidir.
3.Bu açıklamalardan sonra olayda zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklanması gerekmektedir. Genel olarak zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun öngördüğü sürenin dolmasıdır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden itibaren işlemeye başlar. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 128. maddesinde getirilen bu düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 149. maddesinde de dili sadeleştirilmek suretiyle korunmuştur. Buradan kolayca anlaşılabileceği üzere, zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi bakımından alacağın muaccel olduğu tarihin net bir şekilde belirlenmesi zorunlu ve önemlidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 90. maddesinde “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle, kural olarak her borcun doğumu anında muaccel olduğu kabul edilmelidir.
4.Eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda zamanaşımı süresinin başlangıcının  eserin teslim edilip edilmemesine ve sözleşmenin feshedilip edilmemesi haline bağlı olarak değiştiği gözden uzak tutulmamalıdır. Gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 364. maddesinde, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 479. maddesinde eser sözleşmelerinde iş sahibinin edimini oluşturan iş bedelinin muacceliyeti teslim şartına bağlanmıştır. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli  davalarda, zamanaşımı süresinin işin yüklenici tarafından iş sahibine teslim edildiği tarihten itibaren başladığı kabul edilmektedir. Dairemizin ve kapatılan Yargıtay 15. ve 23. Hukuk Dairelerinin yerleşmiş uygulamalarında  kabul edildiği  ve kapatılan 15. Hukuk Dairesinin  30.11.2011 tarih ve 2011/6282-7054 Esas ve Karar sayılı ilamında net bir şekilde “Eser sözleşmelerinde zamanaşımının başladığı tarih, eserin sözleşmesine uygun biçimde teslim edildiği tarihtir.” ifadesine yer verilmek suretiyle vurgulandığı üzere zamanaşımı, teslimden itibaren başlar.
5.İş bedelinin tahsili amaçlanan davalarda zamanaşımının teslimden başlayacağı hususunda yapılan açıklamalardan sonra zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu hususu da açıklanmalıdır. 6098 sayılı TBK’nın 147/6 maddesine göre “Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar” 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Yanlar arasındaki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından ve davada talep iş bedelinin tahsiline ilişkin olduğundan olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 5 yıldır.
6.Somut olayda, davacı yüklenicinin 31.05.2017 tarihli tutanaktaki imzalı beyanı, 15.05.2017 tarihinde Giresun Orman Bölge Müdürlüğüne verdiği dilekçe içeriği, davalı idare vekili tarafından sunulan işin davacıya yaptırılmasına ilişkin belgeler, davacının kestiği fatura tarihleri, idarece düzenlenen ödeme emri belgeleri dikkate alındığında, dava konusu imalatların 2012 ve 2013 yıllarında davalı idareye teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından yapılan ve idareye teslim edilen imalatların bedelinin tahsili için 08.04.2019 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Bu durumda dava konusu işlerin teslim edildiği 2013 yılından, icra takibinin yapıldığı 08.04.2019 tarihine kadar kanunda öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleştiğinden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken,  hatalı hukuki değerlendirme ile “yapılan işin bir eseri meydana getirmek olmadığı, işin tamirat tadilat olduğu, bu nedenle 5 yıllık zamanaşımı süresinin olayda uygulama alanının bulunmadığı” gerekçesiyle  yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
7.Adalet Bakanlığının talep yazısında, davalıya yemin delili hatırlatılmadan  karar verilmiş olması da
kanun yararına temyiz sebebi olarak belirtilmişse de, yukarıda açıklanan kabul sebebine göre bu konuda inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
  Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
 Aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
18.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu