2015 ve Öncesi YıllarFaizHGK

İşçi Alacaklarına İlişkin takibe konu ilam gereğince hükmedilen alacağa uygulanacak yasal en yüksek mevduat faizinin belirlenmesindeki kuralın ne olacağı

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/12-594
KARAR NO : 2006/534
Y A R G I T A Y   İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kartal 3.İcra Mahkemesi
TARİHİ : 13/04/2006
NUMARASI : 2005/689 E-  2006/222
DAVA TÜRÜ : İcra Emrinin İptali
Taraflar arasındaki “icra emrinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 3.İcra Mahkemesince “istemin kısmen kabulüne” dair verilen 09.06.2005 gün ve 2005/91-327 sayılı kararın incelenmesi Borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 25.10.2005 gün ve 2005/16553-20781 sayılı ilamı ile; (“…Takibe dayanak ilamda, hükmedilen izin ücreti alacağına dava tarihinden itibaren bankalarca, uygulanan en yüksek mevduat faiziyle birlikte tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, T.C.Merkez Bankası’nm bildirimine göre hesaplama yapan, bilirkişi raporu esas alınarak itirazm kısmen kabul edildiği görülmektedir. Dosyada bulunan merkez bankası cevabı kamu bankala”rın uyguladığı en yüksek mevduat faizi oranla” olmayıp, bankalarca uygulanan azami faiz oranlarıdır.
Takibe konu ilam gereğince hükmedilen izin ücretine uygulanacak en yüksek mevduat faizi kamu bankala”rınca fiilen uygulanan en yüksek mevduat faizi olup, mahkemece birer yıllık devreler halinde ve devre tarihlerinin başlangıcında, 1 yıllık vadeli mevduata kamu bankalarınca fiilen uygulanan en yüksek mevduat faiz oranının adı geçen bankalardan sorulup tespitinden sonra, hakkını doğum tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarının yeniden bilirkişiden rapor alınarak hesaplattırılması gerekirken kamu bankalarının fiili uygulamalarını  göstermeyen merkez bankası yazısındaki azami faiz oranlarını belirtilen genel nitelikteki beyanları içeren cevaba göre oluşturulan bilirkişi raporuna göre sonuca gidilmesi isabetsizdir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
istek, icra emrinin iptaline ilişkindir.
İlama dayalı takip söz konusu olup; borçlu tarafından icra emrine “faiz yönünden” itiraz edilerek, iptali istenmiştir.
Takip dayanağı ilamda “Davanın kısmen kabulü ile; 10.764.164.594.-TL. izin ücreti alacağının 10.11.2003 dava tarihinden itibaren 4857 sayılı yasanın 34.maddesi doğrultusunda yasal en yüksek mevduat faizi … ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya dair isteklerin reddine” karar verilmiştir.
Mahkemece, Merkez Bankasıyla yapılan yazışmayı esas alan bilirkişi raporuna dayanılarak kısmen kabule karar verilmiştir.
Özel Daire; borçlu vekilinin temyizi istemini kabulle, bu hesap tarzını yerinde görmeyerek kamu bankalarınca uygulanan faiz değerlerinin esas alınması gereğine işaretle, hükmü bozmuştur.
Mahkeme, bu bozma kararından sonra Özel Dairenin görüş değiştirdiğini ifadeyle ve ilk kararında yer alan gerekçelerle direnme kararı vermiştir.
Hükmü temyize şikayetçi borçlu vekili getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip dayanağı ilamda yer alan “4857 sayılı yasanın 34.maddesi doğrultusunda yasal en yüksek mevduat faizi.” ibaresinin infazında “kamu bankalarınca uygulanan yasal en yüksek mevduat faizinin mi”, yoksa “fiilen bankalarca uygulanan ve taraflarca belirlenecek bankalardan sorularak tespit edilecek olan yasal en yüksek mevduat faizinin mi” uygulanması gerektiği, noktasında toplanmaktadır.
Takip dayanağı ilamın hüküm fıkrasında aynen; “..4857 sayılı yasanm 34.maddesi doğrultusunda yasal en yüksek mevduat faizi” ibaresi yer almaktadır.
Öncelikle; bu ibare karşısında, takibe konu ilam gereğince hükmedilen alacağa uygulanacak yasal en yüksek mevduat faizinin belirlenmesindeki kuralın ne olacağı üzerinde durulmalıdır.
Ülkenin ekonomik gerekleri ve faize ilişkin tüm yasal düzenlemeler göz önüne alındığında; hükmedilen alacağa uygulanacak faizin belirlenmesinde kural olarak “hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan yasal en yüksek mevduat faiz oranının taraflarca belirlenerek bildirilen bankalardan sorulması” yöntemi kabul edilmektedir.
Bu kurala göre; Mahkeme, tarafların bildirdikleri bankalardan, hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarınca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranını sormalı ve oluşacak sonuca göre bir karar vermelidir.
Bu kural karşısında Özel Dairenin “bir yıllık vadeli mevduata kamu bankalarınca fiilen uygulanan en yüksek mevduat faiz oranının adı geçen bankalardan tespiti”ne işaret eden  bozma gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Nitekim, Özel Daire de dosyaya yansıyan emsal kararlarında açıkça belirtildiği üzere görüş değişikliğine giderek, önceki uygulamasından dönmüş; yukarıda da açıklanan “tarafların bildirdikleri bankalardan hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde mevduata bankalarınca fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması” yöntemini benimsemiştir. Hukuk Genel Kurulunca da bu yöntem oybirliği ile usul ve yasaya uygun bulunmuştur.
Ne var ki, mahkemenin direnme kararı benimsenen bu yönteme uygun olarak yapılmış bir araştırmaya değil; Merkez Bankasının genel nitelikteki bilgileri içeren, bankaların fiili uygulamalarını göstermeyip, uygulanması muhtemel azami faiz oranlarını ortaya koyan cevabi yazısına ve buna göre düzenlenen bilirkişi raporuna dayanmaktadır.
Özel Daire bozma kararı da, direnme kararı da,  açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırıdır.
Şu durumda, Mahkemece yapılacak iş; tarafların bildirdikleri bankalardan “hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarınca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranmm” sorulması ve “hakkın doğum tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarın yeniden bilirkişiden rapor alınarak hesaplattırılması” suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle; direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 20.09.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu