… Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mustafa Özbek tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
İki adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte borçluların icra mahkemesine başvurarak, imzaya itiraz ettiği, mahkemece; alınan 23/10/2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verildiği, işbu karara karşı taraflarca ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulduğu Bölge Adliye Mahkemesince borçluların istinaf talebinin reddine, alacaklının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddi ile borçluların takip konusu asıl alacağın % 20’si oranında tazminat ile %10’u oranında para cezasına mahkum edilmesine karar verildiği, işbu kararın borçlular tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Herhangi bir belgedeki imza ve yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.(HGK’nun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-382-415 sayılı kararı)
Hükme esas alınan Uz.Dr. T. E. tarafından düzenlenen 23/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda ise; grafolojik ve grafometrik metotlar uygulanmamış, özellikle imzanın hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduğu fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle desteklenmemiş sadece incelemeye konu imza örnekleri ile mukayeseye esas imzalar büyütülmekle yetinilmiş, ulaşılan sonucun maddi dayanakları denetime elverişli şekilde ortaya konulmamıştır. (Dairemizin 2007/7064 Esas, 2007/9601 Karar nolu ve 10/05/2007 tarihli kararı, yine Dairemizin 2021/6229 Esas, 2021/11377 Karar nolu ve 14/12/2021 tarihli kararı) Bu nitelikteki bir bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulamaz. Bahsi geçen rapora itibar edilerek sonuca gidilmesi doğru değildir.
Bununla birlikte; Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/28 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan menfi tespit davası sırasında Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen ve -borçlular vekili tarafından 17/12/2021 tarihli dilekçe ekinde ibraz edilen- 03/12/2021 tarihli raporda; takibe dayanak bonolordaki imzaların, mevcut mukayese imzalarına kıyasla M. F.ın eli ürünü olmadığı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, 23/10/2019 tarihli rapor ile Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce görülmekte olan menfi tespit davasında alınan 03/12/2021 tarihli rapor arasında çelişki oluştuğu gibi, her iki rapor da resmi kurumların talebi üzerine alındığından, raporlardan birinin diğerine üstünlüğü kabul edilemez.
Diğer taraftan, 15.7.2018 tarih ve 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 16/2. maddesi gereğince; Fizik İhtisas Dairesi ve Trafik İhtisas Dairesi’nin raporları Adlî Tıp Üst Kurullarında incelemeye alınamaz. Bu dairelerden birinin verdiği raporlar ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle talep edilmesi üzerine raporlar, ilgili ihtisas dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.
Buna göre; Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gereken iş, yukarıda açıklanan yöntem ve ilkelere uygun olarak, aynı zamanda raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu’ndan kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesidir.
Eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı karar verilmesi isabetsiz olup (Hukuk Genel Kurulunun 30.5.2001 tarih ve 2001/12-246 Esas 2001/467 karar sayılı kararı.) bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2021 tarih ve 2020/593 E. – 2021/2145 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21/03/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
12. HD. 21.03.2022 T. E: 2021/11263, K: 3562