Hacizlerin konulduğu tarihlerde taşınmazlar dava dışı arsa sahibi adına kayıtlı olup, tapuda kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir kayıt ya da şerhin bulunmadığı bir aşamada, arsa sahibinin kefil olduğu dava dışı şirketlerin bankalara olan borçları nedeniyle taşınmazlara hacizler konulduğu- Tapu sicilinin aleniliği ve tapuya güven ilkesi gereğince, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak haciz koyduran davalı bankalardan bağımsız bölümler üzerinde inceleme yaparak kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, inşaatın devam ettiğini ve bu taşınmazların yükleniciye ait olduğunu araştırmalarının beklenemeyeceği- Tapudaki kayda güvenerek haciz koyduran davalı bankaların iyiniyetli üçüncü kişi olarak kabul edilecekleri ve haciz şerhlerinin kaldırılmasına ilişkin istemin reddi gerektiği- “Davacı yüklenicinin edimlerini yerine getirerek kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre kendisine isabet eden dava konusu bağımsız bölümleri almaya hak kazandığı, dava dışı arsa sahibinin taşınmazlar üzerinde hak sahibi olmadığı, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tapu kaydına şerh olarak konulmamış olmasının hacizlerin kaldırılmasına engel teşkil etmeyeceği ve haciz şerhlerinin kaldırılması gerektiği” (direnme kararının değişik gerekçeyle onanması görüşü) görüşü ile “haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için mülkiyet iddiasında bulunan şikâyetçinin icra hukuk mahkemesinde haczin kaldırılmasını isteyebileceği, istihkak davası açamayacağı, davalı bankalar tarafından haciz şerhlerinin konulduğu tarihlerde dava konusu bağımsız bölümlerin dava dışı arsa sahibi adına kayıtlı olduğu, tapuya güven ilkesi gereğince hacizlerin geçerli olduğu” (genişletilmiş gerekçeli) görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taraflar arasındaki haciz şerhlerinin terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı bankaların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalılar Ş. T.A.Ş., T.C. Z.Bankası A.Ş. ve T. E. Bankası A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalılar Ş. T.A.Ş., T.C. Z.Bankası A.Ş. ve T. E. Bankası A.Ş. vekillerinin duruşma talebinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile dava dışı H. ve diğer arsa sahipleri arasında 20.08.2013 tarihinde Ankara ili, .. ilçesi, S. Mahallesi 1546 ada 2 No.lu parselde inşaat yapımı için noterde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve diğer ilgili belgelerin tapuya verilmesi suretiyle 12.05.2014 tarihinde kat irtifakı tesis edildiğini, kat irtifakı tesis edilirken inşaat dâhilinde yapılacak dairelerin tapu kayıtlarının arsa sahipleri adına tescil edildiğini, sözleşmenin 4 üncü maddesinde kat irtifakı kurulan bağımsız bölümlerden yükleniciye ayrılan arsa paylarının tapuda satış ferağlarının verileceği aşamaların gösterildiğini, dava dışı C. ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. ve O. Endüstriyel Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. ve Tic. A.Ş.’nin davalı bankalara olan borçları nedeniyle başlatılan icra takipleri kapsamında adı geçen şirketlere arsa sahibi H.’nın şahsi kefaletinden dolayı 2 No.lu parselde yapılan binanın 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 numaralı bağımsız bölümleri üzerine 2015 yılı Ağustos ayında haciz konulduğunu, ancak 20.08.2013 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince haciz konulan bağımsız bölümler sözleşme gereklerinin yerine getirilmesini müteakip müvekkiline devredilmesi gereken ve arsa sahibi H.’ya ait olmayan bağımsız bölümlerden olduğundan yapılan hacizlerin haksız olduğunu, bunun üzerine müvekkilinin kat karşılığı inşaat sözleşmesine uygun olarak dava konusu taşınmazların kendisine devredilmesi için Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/479 Esas sayılı dosyasında dava dışı arsa sahibi H. aleyhine tapu iptal ve tescil davası açarak bağımsız bölümlerin tapu devirlerini yaptırdığını ve konusuz kalan davadan karşılıklı olarak feragat edildiğini, müvekkiline ait olan bağımsız bölümlerin üzerindeki hacizler ile birlikte müvekkili adına tapuya tescil edildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin mağdur olduğunu, zira sözleşme gereğince müvekkiline ait olan dava konusu taşınmazların davalılar tarafından haczedildiğini ve bazı icra dosyalarında da satış işlemlerinin başlatıldığını, davalı bankaların haciz konulan taşınmazların kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkili şirkete ait olduğunu bilmeleri gerektiğini, kat irtifakı kurulan bir taşınmazda inşaat yapıldığının bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tapu kaydında sözleşmeye ilişkin şerh bulunmasa dahi sözleşmenin düzenlenmesinden sonra ve teslim süresi dolmadan önce, yüklenicinin henüz iş bedeli olarak kararlaştırılan arsa payını hak etmediği veya hak edip de iyiniyetli olarak sonraya bıraktığı bir aşamada arsa üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığının açıkça belli veya ufak bir araştırma ile belirlenebilir olmasına rağmen bağımsız bölümler üzerine haciz koyduran davalıların iyiniyetinden söz edilemeyeceğini ileri sürerek; dava konusu Ankara ili, .. ilçesi, S. Mahallesi 1546 ada 2 No.lu parselde kayıtlı 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 numaralı bağımsız bölümler üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş; 07.01.2016 tarihli dilekçesinde, dava konusu bağımsız bölümlerin üzerinde bulunan hacizlerin değerinin toplam 6.596.577,19 TL olduğunu belirtmiş ve 08.01.2016 tarihinde de bu tutar üzerinden hesaplanan tamamlama harcını yatırmıştır.
II. CEVAP
1. Davalı Ş. T.A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili banka tarafından dava dışı C. ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. ile O. Endüstriyel Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. ve Tic. A.Ş. aleyhine başlatılan icra takiplerinde UYAP ve e-devlet sisteminde borçlu H. adına kayıtlı görünen dava konusu taşınmazlara ihtiyati haciz konulduğunu ve haczin kesinleştiğini, icra dosyalarına gönderilen takyidatlı tapu kayıtlarında bağımsız bölümlerin H.’ya ait olduğunu, haciz tarihi olan 27.08.2015 tarihinde taşınmazlar üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığına ilişkin herhangi bir şerh ya da kaydın bulunmadığını, 12.10.2015 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhi düşülerek 05.11.2015 tarihinde de satış işleminin gerçekleştirildiğini, dolayısıyla müvekkili bankanın haciz tarihi itibariyle iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, müvekkilinin iyiniyetle ve tapu kütüğündeki sicile dayanarak tapuya güven ilkesi gereğince H. adına kayıtlı taşınmazlar üzerine koydurduğu haczin geçerli olduğunu, haciz talep eden bankaların ve haczi koyan icra müdürlüklerinin kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre malikin kim olduğunu araştırmaya yönelik mükellefiyetlerinin bulunmadığını, davacının kayden maliki olmadığı hâlde gerçek malik ile arasındaki sözleşme gereğince taşınmazların kendisine ait olduğunu ileri sürmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı T. F. Bankası A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının haciz şerhi işlenen taşınmazların kendisine ait olduğundan bahisle haczin kaldırılmasını talep ederek istihkak iddiasında bulunduğunu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 97 nci maddesi gereğince üçüncü kişilerin haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunabileceğini, davaya konu haciz işleminin 03.09.2015 tarihinde gerçekleştirildiğini, davacı şirketin dava dışı borçlu ile anlaşarak gayrimenkulleri üzerindeki hacizlerle birlikte devraldığını ve devir tarihinde de haczi öğrendiğini, haczi öğrenme tarihi ile istihkak iddiası arasında altı aydan uzun bir süre geçtiğinden davanın süre yönünden reddedilmesi gerektiğini, istihkak iddialarına karşı görevli ve yetkili mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğunu, bu nedenle davanın görev yönünden de reddedilmesi gerektiğini, müvekkili banka ile dava dışı borçlu C. ve Kurumsal Hizmetler A.Ş. arasında düzenlenen grup genel kredi sözleşmesini dava dışı H.’nın müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine başlatılan icra takiplerinde H. adına kayıtlı taşınmazlara 03.09.2015 ve 08.09.2015 tarihinde haciz konulduğunu, haciz işleminin tapuya güven ilkesine istinaden yapıldığını, davacı ile dava dışı borçlu arasında düzenlendiği iddia edilen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin sadece taraflarını bağladığını ve üçüncü şahıslara karşı ileri sürülemeyeceğini, davacının sözleşmeye aykırılıktan dolayı gayrımenkul maliklerine dava açması gerekirken, haciz alacaklıları aleyhine haczin kaldırılmasına yönelik eldeki davayı açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı Z.Bankası A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava dışı O. Endüstriyel Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. ve Tic. A.Ş.’nin müvekkili bankaya olan borcuna kefaletinden dolayı H. ve borçlular aleyhine başlatılan icra takibinde dava konusu bağımsız bölümler üzerine 09.09.2015 tarihinde haciz konulduğunu, haciz tarihi itibariyle tapu kaydında davacı şirket lehine herhangi bir şerhin bulunmadığını, haciz sırasında borçlu adına kayıtlı olan ve tapu sicilinde satış vaadi şerhi bulunmayan taşınmazların haczinde alacaklı bankanın iyiniyetli olduğunu ve iyiniyetin korunması gerektiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesine yönelik tapuda hiçbir kayıt ve şerhin bulunmadığı bir aşamada UYAP üzerinden yapılan TAKBİS sorgusu ile tespit edilen gayrımenkuller üzerine ihtiyati haciz tesis eden müvekkili bankanın kötüniyetinden söz edilemeyeceğini, müvekkilinin TAKBİS’te tespit edilen gayrımenkullere haciz konulmadan önce tapuya giderek sözleşmenin yapılıp yapılmadığını araştırmak, taşınmazları yerinde inceleyerek devam eden inşaat olup olmadığını ve yükleniciye devredilip devredilmeyeceğini belirlemek gibi herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, haciz konulan taşınmazlarla ilgili ufak bir araştırma dahi yapmadan acele olarak ihtiyati haciz tesis edilmesinin hayatın olağan akışına ve yasalara uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
4. Davalı T. E. Bankası A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı C. ve Kurumsal Hizmetler A.Ş., O. Endüstriyel Kurumsal Hizmetler ve Ürünler San. ve Tic. A.Ş., H. ve İsmail Sarı arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenmemesi üzerine mahkemeden alınan ihtiyati haciz kararına istinaden borçlular aleyhine icra takibi başlatıldığını, davacının her iki takipte de ihtiyati haciz kararına itiraz etmediğini, hacizlerin kaldırılmasına ilişkin davacı talebinin takip hukuku ile ilgili olduğunu, bu nedenle davaya görev yönünden itiraz ettiklerini, müvekkili bankanın haczi sırasında dava konusu taşınmazlara ait tapu kaydında kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle ilgili herhangi bir şerh bulunmadığını, tapuya güven ilkesi gereğince müvekkili bankanın kötüniyetinden söz edilemeyeceğini, açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.06.2017 tarihli ve 2015/777 Esas, 2017/505 Karar sayılı kararıyla; davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa sahipleri arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince dava dışı arsa sahibi H.’nın hissedarı olduğu taşınmaz üzerinde inşa edilen bağımsız bölümlerden davacıya isabet eden 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 No.lu bağımsız bölümlerin tapu kaydına davalı bankalar tarafından kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borç nedeniyle 03.09.2015, 09.09.2015, 10.08.2015, 28.08.2015, 27.08.2015 ve 07.08.2015 tarihlerinde haciz konulduğu, bağımsız bölümlerin davacı şirket adına 05.11.2015 tarihinde satış suretiyle tescil edildiği, tescil tarihinin haciz tarihlerinden daha sonra olduğu, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde “… Müteahhidin bu sözleşmeyi ilgili tapu sicil müdürlüğüne şerh verdirmesi…” kararlaştırıldığı hâlde, hacizlerin konulduğu tarihte tapu kayıtlarında kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir şerhin bulunmadığı, tapu sicilinin aleniyeti ilkesi gereğince davacının, davalı bankalar tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre haciz konulan taşınmazların malikinin kim olduğunun araştırılması ve bilinmesi gerektiği yönündeki iddiasının yerinde bulunmadığı, haczi koyduran davalı bankaların tapuya şerh verilmeyen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığından haberdar olmalarının beklenemeyeceği, dosya kapsamında davalıların kötüniyetli olduklarına dair delil bulunmadığından iyiniyetli kabul edilmeleri gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.12.2018 tarihli ve 2017/1157 Esas, 2018/1300 Karar sayılı kararıyla; davada 20.08.2013 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davacı yükleniciye devredilen 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 No.lu bağımsız bölümler üzerine dava dışı arsa sahibi paydaş H.’nın borcu nedeniyle alacaklı bankalar tarafından konulan hacizlerin terkininin istendiği, dava konusu taşınmazların yüklenicinin edimini ifa etmesi sonucu arsa sahibi H. tarafından 05.11.2015 tarihinde takyidatlarıyla birlikte davacı yükleniciye devredilerek davacı adına tescil edildiği, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenip kat irtifakı kurulduktan çok sonra, arsa üzerinde kat karşılığı inşaat yapıldığı açıkça belli veya belirlenebilir olduğu hâlde, dava konusu bağımsız bölümler üzerine konulan haciz şerhlerinden dolayı davalıların iyiniyetli kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davacı yüklenici ile dava dışı arsa sahipleri arasındaki sözleşmede yükleniciye ait olduğu kararlaştırılan bağımsız bölümler yönünden arsa paydaşlarından H.’nın kredi borçları nedeniyle konulan haciz şerhlerinin kaldırılmasının zorunlu olduğu, alınan bilirkişi kurulu raporunda da bu hususlara değinildiği, ancak mahkemece gerekçeli kararda bilirkişi raporu ile ilgili bir herhangi bir değerlendirme yapılmadan hatalı şekilde davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile, dava konusu 1546 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 37 No.lu bağımsız bölümler üzerine davalılar tarafından konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Ş. T.A.Ş., T. F. Bankası A.Ş., T.C. Z.Bankası A.Ş. ve T. E. Bankası A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 20.11.2019 tarihli ve 2019/652 Esas, 2019/4723 Karar sayılı kararı ile;
“…Davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa malikleri H., K. Ç., S. M., A.Ç. ve A.E. arasında Ankara 59. Noterliği’nin 20.08.2013 tarihli, 27763 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi düzenlenmiştir. Dosya kapsamında bulunan tapu kayıtlarının ve icra dosyalarının incelenmesinden Ankara ili, .. ilçesi, S. Mahallesi, 1546 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 6, 7, 9, 10, 11, 12, 37 numaralı bağımsız bölümler üzerine davalı bankalar tarafından 10.08.2015, 28.08.2015, 27.08.2015, 07.08.2015, 03.09.2015, 09.09.2015 tarihlerinde dava dışı şirketlerin davalı bankalara olan borçlarından dolayı haciz şerhi işlendiği, 12.10.2015 tarihinde davacı şirket lehine kat karşılığı inşaat sözleşmesi şerhinin konulduğu, 05.11.2015 tarihinde ise sözü edilen taşınmazların dava dışı arsa sahibi H. tarafından davacı şirkete üzerindeki hacizler ile birlikte satışının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu bağımsız bölümler üzerindeki haciz şerhlerinin kaldırılıp, kaldırılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemidir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 91. maddesi hükmü gereğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir. Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi, Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de taşınmaz kaydının terkini mümkündür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Tescil” başlıklı 1008. maddesinde taşınmaza ilişkin olarak şerhlerin tapu kütüğüne tescil edilebileceği, 1014. maddesinde bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği, 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dava konusu somut olayda; bağımsız bölümler üzerindeki haciz şerhleri taşınmazlar dava dışı arsa sahibi H. adına kayıtlı iken arsa sahibinin kefil olduğu dava dışı şirketlerin borçları nedeni ile şerh edilmiştir. Haciz şerhlerinin konulduğu tarihlerde kat karşılığı inşaat sözleşmesi tapuya şerh edilmediği gibi, davalı alacaklı bankaların haciz koydurdukları taşınmaz ya da bağımsız bölüm üzerinde inceleme yaparak kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, inşaatın devam ettiğini ve bu yerin yükleniciye ait olduğunu araştırmalarının beklenemeyeceğinden ve davalıların kötüniyetli olduğu davacı tarafça da kanıtlamadığından tapu sicilinin aleniyeti ilkesi gereği davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi yerine, olaya uygun olmayan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 08.03.2012 tarih, 2011/346 Esas ve 2012/1403 Karar sayılı ilâmı emsal kabul edilerek talebin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, yüklenicinin edimini yerine getirmesi sonucu ifa karşılığı verilen bağımsız bölümlerin arsa sahibi tarafından da eksiksiz ve ayıpsız olarak tesliminin zorunlu olduğu, hacizlerle yükümlü tapunun devredilmesinin arsa sahibinin edimini tam olarak ifa ettiğini göstermediği, haciz sahibi davalı bankaların bağımsız bölümlerin inşaat yapımı karşılığında paylaşıldığını bilerek haciz isteminde bulundukları ve bu durumu araştırarak taşınmazların arsa sahibine isabet edip etmediğini saptadıktan sonra haciz koydurmaları gerektiği, böyle bir araştırmayı yapmayan davalıların iyiniyetli olduklarının kabul edilemeyeceği, taşınmazlar üzerine konulan haciz şerhlerinin kaldırılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalılar Ş. T.A.Ş., T.C. Z.Bankası A.Ş. ve T. E. Bankası A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı Ş. T.A.Ş. vekili; Bölge Adliye Mahkemesinin kararında, tapuya haciz tesisi, tapu kayıtları, haciz konulduğunda inşaat sözleşmesinin tapuya işlenilmemiş olması ve sair maddi vakıaların değerlendirilmediğini, müvekkili banka adına haczin konulduğu 27.08.2015 tarihinde tapuda inşaat sözleşmesi şerhinin bulunmadığını, dava konusu taşınmazların 27.08.2015 haciz tarihinde müvekkil bankanın kredi borçlusu H. adına kayıtlı olduğunu, taşınmazların devir ve ferağının hacizlerden sonra 12.10.2015-05.11.2015 tarihlerinde gerçekleştiğini, müvekkilinin taşınmazlar üzerine haczin konulduğu tarihte tapuya şerh edilmemiş olan inşaat sözleşmesini bilmesinin mümkün olmadığını, şerhten önce konulan hacizlerin kaldırılamayacağını, tamamen iyiniyetli üçüncü kişi olan müvekkilinin bu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı T.C. Z.Bankası A.Ş. vekili; müvekkili bankanın haciz tarihi 09.09.2015 itibariyle gayrimenkullerin tapu kayıtlarında davacı lehine herhangi bir şerh bulunmadığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin şerhin 12.10.2015 tarihli olduğunu, haciz sırasında borçlu adına kayıtlı olan ve tapuda satış vaadi şerhi bulunmayan taşınmazların haczinde alacaklının iyiniyetli olduğunu ve iyiniyetin korunması gerektiğini, müvekkili banka tarafından alacağının tahsili için hâlin icabı gereği, borçluların mal kaçırma ihtimaline binaen vakit kaybetmeksizin ihtiyati haciz tesis edilmesinin olağan ve yasalara uygun olduğunu, müvekkilinin alacaklarını tahsil etmek için koydurduğu hacizlerin kaldırılmasının doğru olmadığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı T. E. Bankası A.Ş. vekili; müvekkilinin haczinin taşınmazların davacı adına tescilinden önce olduğunu, zira müvekkili bankanın taşınmazlar üzerindeki haciz şerhinin 07.08.2015 tarihli olduğunu, dava konusu taşınmazların üzerindeki hacizlerle birlikte arsa sahibi H. tarafından davacı şirkete 05.11.2015 tarihinde satılarak tescil edildiğini, hacizlerin varlığını bilerek taşınmazları satın alan davacının, müvekkili hakkında kötüniyet iddiasında bulunmasının haksız olup iyiniyetli olmadığını, müvekkilinin haczi sırasında taşınmazların tapu kaydında kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle ilgili herhangi bir şerhin bulunmadığını, tapuda aleniyet ilkesi ve tapuya güven ilkesi gereğince müvekkilinin kötüniyetinden söz edilemeyeceğini, alacaklıların tapu kaydına şerh edilmemiş sözleşmeyi ve sözleşmenin içeriğini, bu taşınmazların hangi yüklenici tarafından projelendirildiğini ve inşaatın hangi aşamada olduğunu bilmekle yükümlü tutulamayacağını, müvekkilinin sözleşmenin varlığını araştırma yükümlülüğü olmadığını, davacının müvekkilinin iyiniyetli olmadığını ispatlaması gerektiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı arsa sahibi H.’nın kefil olduğu dava dışı şirketlerin kredi borçları nedeniyle davalı bankalar tarafından dava konusu bağımsız bölümler üzerine hacizlerin konulduğu tarihlerde taşınmazlara ait tapu kaydında davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa sahipleri arasında düzenlenen 20.08.2013 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir şerh ya da kaydın bulunmadığı sabit olan somut olayda, bağımsız bölümler üzerine konulan haciz şerhlerinden dolayı davalı bankaların iyiniyetli kabul edilmelerinin mümkün olup olmadığı, davalı alacaklı bankaların haciz koydurdukları taşınmazlar için kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini ve sözleşmeye göre bağımsız bölümlerin davacı yükleniciye isabet ettiğini araştırmalarının gerekip gerekmediği, bu yönde bir araştırma yapılmasının davalı bankalardan beklenip beklenmeyeceği, davalıların kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığını bilip bilemeyecekleri veya bilmelerinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre haciz şerhlerinin kaldırılmasına karar verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK):
B. Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması
I. Tescil
Madde 705- Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.
II. Kazanma yolları
1.Hukukî işlem
Madde 706- Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır.
Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir.
B. İşlemler
I. İşlemlerin konusu
1. Tescil
Madde 1008- Taşınmaza ilişkin aşağıdaki haklar, tapu kütüğüne tescil edilir:
1. Mülkiyet,
2. İrtifak hakları ve taşınmaz yükleri,
3. Rehin hakları.
2. Şerhler
a. Kişisel haklarda
Madde 1009- Arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz satış vaadi, kira, alım, önalım, gerialım sözleşmelerinden doğan haklar ile şerhedilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu kütüğüne şerhedilebilir.
Bunlar şerh verilmekle o taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.
b. Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında
Madde 1010- Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir:
1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları,
2. Haciz, iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre,
3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler.
Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.
II. Tescilin ve terkinin koşulları
1. İstem
a. Tescil için
Madde 1013- Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.
Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.
Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.
b. Terkin ve değişiklik için
Madde 1014- Bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesi, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabilir.
C. Tapu sicilinin açıklığı
Madde 1020- Tapu sicili herkese açıktır.
İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.
Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.
D. Tescilin etkileri
I. Tescilin yapılmamasının sonuçları
Madde 1021- Kurulması kanunen tescile tâbi aynî haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz.
II. Tescilin sonuçları
1. Genel olarak
Madde 1022- Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.
Tescilin etkisi, kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil hâlinde belgelerin uygun zamanda tamamlanmış olması koşuluyla yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinden başlar.
Bir hakkın içeriği, tescilin sınırları içinde, dayandığı belgelere göre veya diğer herhangi bir yolla belirlenir.
2. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı
Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.
3. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı
Madde 1024- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.
Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK):
“Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar
A. Şekil
Madde 237- Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır.
Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz.
Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Eser Sözleşmesi
A. Tanımı
Madde 470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
3. 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu
Madde 91 – (Değişik: 18/2/1965-538/50 md.)
(Değişik: 9/11/1988-3494/10 md.) Taşınmazın haczi ile tasarruf hakkı Medeni Kanunun 920 nci maddesi anlamında tahdide uğrar. Sicile kaydedilmek üzere haciz keyfiyeti, ne miktar meblağ için yapıldığı ve alacaklının adı ile tebliğe yarar adresi icra dairesi tarafından tapu siciline bildirilir. Adresi değişen alacaklı masrafını vermek sureti ile yeni adresinin tapuya bildirilmesini icra dairesinden istemeye mecburdur.
Hacze yeni alacaklılar iştirak eder veya haciz kalkarsa bu hususlar da tapu siciline haber verilir.
(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/23 md.) Hacizli taşınmazın el değiştirmesi hâlinde 148/a maddesi uygulanır.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle borç doğuran sözleşmelerden birisi olan ve tam iki tarafa borç yükleyen “Eser sözleşmesi” hükümleri açıklanmalıdır.
2. Türk Borçlar Kanunu’nun 470 inci maddesinde, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” biçiminde tanımlanmıştır. Eser sözleşmesi iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesi olup, “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsuru bulunmaktadır. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle; iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemekle yükümlüdür.
3. Türk Hukuk Lûgatında da “eser sözleşmesi” kısaca “Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 353).
4. Bu aşamada eser sözleşmesinin bir türü olan “kat karşılığı inşaat sözleşmesi,” diğer bir deyişle “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” ile ilgili düzenlemelere değinmekte fayda vardır.
5. Kat karşılığı inşaat sözleşmesi; bir yönüyle arsa sahibinin koşullar gerçekleştiğinde sahibi olduğu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmını yükleniciye devretmesini öngörürken, diğer yönüyle de, yüklenicinin yapacağı inşaat bakımından arsa sahibine karşı yükümlülüklerini gösteren, tapulu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmının devrine ilişkin vaadi ve eser sözleşmesini içeren, iki tipli-karma bir sözleşmedir. Başka bir anlatımla yüklenici yönünden inşaat yapma yükümlülüğünü, arsa sahibi yönünden ise tapuda pay intikal ettirme yükümlülüğünü içeren kat karşılığı inşaat sözleşmesi, hem inşaat yapma hem de satış vaadi sözleşmesini bünyesinde birleştiren özel bir sözleşme türüdür.
6. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu, arsa sahibinin maliki olduğu arsa üzerine yapılacak bina inşaatıdır. Yüklenici, finansmanını sağlayarak, lüzumunda sanat, beceri ve emek sarfıyla bir bina (inşaat) meydana getirmeyi üstlenirken, arsa sahibi de buna karşılık arsa payı devri suretiyle bir bedel ödemeyi borçlanmaktadır. Bu sözleşmede ücret (bedel) arsa sahibi tarafından ayın olarak ödenmektedir.
7. Türk Hukuk Lûgatında da kat karşılığı inşaat sözleşmesinin hukuki niteliği itibariyle taşınmaz satış sözleşmesi ile eser sözleşmesinden oluşan karma bir sözleşme türü olduğu ve taşınmaz satışını da içerdiği için resmî biçimde yapılmasının zorunlu olduğu vurgulanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 669).
8. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2021 tarihli ve 2017/(23)15-1612 Esas, 2021/441 Karar; 24.06.2021 tarihli ve 2017/(23)15-2930 Esas, 2021/831 Karar ile 28.06.2022 tarihli ve 2022/6-69 Esas, 2022/1050 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
9. Öte yandan uyuşmazlığın çözümü bakımından haciz konusunu irdelemek gerekir ise; haciz, icra takibinde borçlunun borcunu ödememesi durumunda borçluya ait mal ve haklara icra dairesi tarafından, alacaklının alacağını karşılayacak miktarda el konulmasıdır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 445).
10. İcra İflas Kanunu’nun 91 inci maddesi gereğince icra müdürlüğü taşınmazın haczedildiğini, haczin ne miktar alacak için konulduğunu ve alacaklının adı ve soyadı ile tebliğe yarar adresini tapu sicil müdürlüğüne bildirir. İcra müdürlüğünün bu bildirimi (yazısı) üzerine, haciz, TMK’nın 1010/2 nci maddesine göre tapu kütüğüne tasarruf yetkisi kısıtlaması olarak şerh verilir, taşınmazın haczi ile tasarruf hakkı TMK’nın 1010 uncu maddesi anlamında tahdide uğrar ve kısıtlanmış olur.
11. Türk Medeni Kanunu’nun 1010 uncu maddesinin son fıkrasına göre tapu kütüğüne şerh verilen haciz (tasarruf yetkisi kısıtlaması), şerh verilmekle, taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir. Bu kişiler, tapu siciline şerh verilmiş olan haczi bilmediklerini iddia edemezler. Şerhten önce haczin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi, ancak bunların haczi bilmeleri hâlinde mümkündür. Şerhten sonra ise üçüncü kişinin haczi bildiğinin ispatına gerek olmadığı gibi, TMK’nın 1020 nci maddesi gereğince üçüncü kişi, tapu kütüğündeki haciz şerhini bilmediğini ileri süremez.
12. Aynı Kanun’un 1023 üncü maddesinde ise “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” düzenlemesine yer verilmiş, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024 üncü maddede; “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır.
13. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Söz konusu kişinin gerçekten iyiniyetli olması sözleşme yaptığı tapu malikinin gerçek hak sahibi olduğuna inanması kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen gerçek hak sahibi olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesinin imkânsız olması gerekir. Bu görüşten hareketle kötüniyet iddiasının def’î değil itiraz olduğu, her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece resen nazara alınacağı gerek 08.11.1991 tarihli ve 1990/4 Esas, 1991/3 Karar sayılı İnançları Birleştirme Kararında ve gerekse bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmiş, benimsenen bu ilke Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2001 tarihli ve 2001/1-422 Esas, 2001/434 Karar sayılı kararında da kapsamlı olarak açıklanmıştır.
14. Kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre inşaat yapan yüklenicinin, yaptığı işin karşılığı olan arsa payını, TBK’nın 479 uncu maddesi hükmü doğrultusunda, kural olarak arsa sahibine verilmesi gereken dairelerin teslimi anında talep hakkı doğar. Ancak taraflar yasa hükmünün aksine, arsa payının devrine ilişkin özel koşullar kararlaştırabilir. Örneğin, üzerinde inşaat yapılacak arsanın yükleniciye verilmesi öngörülen payının peşinen devri kabul edilebileceği gibi, yükleniciye isabet edecek bağımsız bölümlerin kat irtifaklı arsa paylarının, inşaatın belirli aşamalarında devri de kararlaştırılabilir. İnşaatın tamamlanmasından önce yükleniciye pay devri yapılması, inşaat yapımı sırasında yükleniciye gerekli olan sermayenin sağlanarak işin bir an önce bitirilmesi amacını gütmektedir. Peşinen tapuda yapılan bu pay devri bir nevi avans niteliğindedir.
15. Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri karşılıklı edimler içerdiğinden, yüklenicinin peşinen kendisine devredilen tapuya hak kazanabilmesi için sözleşmede açık bir hüküm bulunmadıkça kendi edimini yüklendiği özen borcu uyarınca kanuna, sözleşme hükümlerine fen ve sanat kurallarına uygun olarak ifa etmiş olması gerekmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 23.12.2021 tarihli ve 2018/(23)6-1057 Esas., 2020/43 Karar sayılı kararı).
16. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa sahipleri H., K. Ç., S. M., A. Ç. ve Ş. E. vekili A.E. arasında noterde düzenlenen ve resmî geçerlilik koşulunu sağlayan 20.08.2013 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince Ankara ili, .. ilçesi, S. Mahallesinde bulunan 1546 ada 2 No.lu parsel üzerine inşaat yapımını üstlenen davacı şirketin sözleşmeyi ilgili tapu sicil müdürlüğüne şerh verdirmeyi kabul ve taahhüt ettiği, sözleşmenin dördüncü maddesinde de kat irtifakı tesisi ile yükleniciye isabet eden bağımsız bölümlerin satış ferağlarının düzenlenip aşamalı tapu devrinin kararlaştırıldığı görülmektedir.
17. Dosya kapsamında bulunan tapu kayıtları ve icra dosyalarının incelenmesinden dava dışı arsa sahibi H.’nın kefil olduğu dava dışı şirketlerin kredi borçları nedeniyle davalı bankalar tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre davacı yükleniciye verilmesi gereken dava konusu bağımsız bölümler üzerine 07.08.2015, 10.08.2015, 27.08.2015, 28.08.2015, 03.09.2015, 08.09.2015 ve 09.09.2015 tarihlerinde hacizlerin konulduğu, haciz tarihlerinde taşınmazlara ait tapu kaydında davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa sahipleri arasında düzenlenen 20.08.2013 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir şerh ya da kaydın bulunmadığı, davacı şirket lehine 12.10.2015 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesine yönelik şerhin konulduğu, davacı yüklenici ile dava dışı arsa sahibi H. arasında 05.11.2015 tarihinde düzenlenen resmi senet ile dava konusu taşınmazların üzerinde bulunan hacizlerle birlikte davacıya satıldığı ve tapuda davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
18. Sonuç olarak görüldüğü gibi dava konusu bağımsız bölümler üzerine hacizlerin konulduğu tarihlerde taşınmazlar dava dışı arsa sahibi H. adına kayıtlıdır ve henüz tapuda kat karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin herhangi bir kayıt ya da şerhin bulunmadığı bir aşamada H.’nın kefil olduğu dava dışı şirketlerin bankalara olan borçlarının tahsili için başlatılan icra takipleri nedeniyle hacizler konulmuştur. Tapu sicilinin aleniliği ve tapuya güven ilkesi gereğince tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak haciz koyduran davalı bankalardan bağımsız bölümler üzerinde inceleme yaparak kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, inşaatın devam ettiğini ve bu taşınmazların yükleniciye ait olduğunu araştırmaları beklenemez. Öte yandan asıl olan iyiniyettir ve tapudaki kayda güvenerek haciz koyduran davalı bankalar iyiniyetli üçüncü kişi olarak kabul edilmelidir. Davacı yüklenici şirket tarafından davalıların kötüniyetli olduğunu ispatlamaya elverişli herhangi bir delil veya belge de sunulmamış olmakla haciz şerhlerinin kaldırılmasına ilişkin istem reddedilmelidir.
19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı yüklenicinin edimlerini yerine getirerek kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre kendisine isabet eden dava konusu bağımsız bölümleri almaya hak kazandığı, dava dışı arsa sahibi H.’nın taşınmazlar üzerinde hak sahibi olmadığı, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tapu kaydına şerh olarak konulmamış olmasının hacizlerin kaldırılmasına engel teşkil etmeyeceği ve haciz şerhlerinin kaldırılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararının değişik gerekçe ile onanması görüşü ile haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için mülkiyet iddiasında bulunan şikâyetçinin icra hukuk mahkemesinde haczin kaldırılmasını isteyebileceği, istihkak davası açamayacağı, davalı bankalar tarafından haciz şerhlerinin konulduğu tarihlerde dava konusu bağımsız bölümlerin dava dışı arsa sahibi H. adına kayıtlı olduğu, tapuya güven ilkesi gereğince hacizlerin geçerli olduğu ve direnme kararının genişletilmiş gerekçe ile bozulması görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1-Davalılar Ş. T.A.Ş., T.C. Z.Bankası A.Ş. ve T. E. Bankası A.Ş. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
10.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
HGK. 10.05.2023 T. E: 2021/(15)6-802, K: 434