11. Hukuk Dairesi2022 YılıHarçMenfi Tespit

Menfi tespit davasının kısmi dava olarak açılmasının mümkün olmadığı

Menfi tespit davasının kısmi dava olarak açılmasının mümkün olmadığı- İcra takibinin tutarı, gösterilen dava değerinden daha fazla olduğundan, mahkemece, eksik harcın yatırılması için davacıya süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-

Taraflar arasında görülen davada Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 25.10.2018 tarih ve 2017/263 E. – 2018/308 K. sayılı kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 26.10.2020 tarih ve 2019/1731 E. – 2020/1325 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi G. Pala Uçan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı, akrabası olan A. A.’nın 2011 yılında davalı bankadan kredi kullandığını ve kendisinin yalnızca bu kredinin teminatı olmak üzere 2 adet taşınmazını ipotek verdiğini ve ipotek ile teminat altına alınan tüm kredilerin ödendiğini, ancak yıllar sonra tekrar asıl borçluya kredi tahsis edildiğini ve ödenmeyen krediler için kendisine ait taşınmazları hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, halbuki ipoteğin teminat altına aldığı kredi borcunun ödendiğini, başkaca bir krediye ipotek vermediğini belirterek, Manavgat Yukarı Mah 1918 ada 1 parselde bulunan 2/14 arsa paylı 1. kat 4 nolu bağımsız bölüm ile 2. kat 6 nolu bağımsız bölümler üzerindeki ipoteklerin fekkine ve Manavgat 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2529 Esas sayılı takip dosyasından dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davalı ile dava dışı asıl borçlunun arasında 17.12.2009 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, davacının bu sözleşmeye kefil olduğunu ve 02.02.2011 tarihinde limit artırımının yapıldığını, davacının taşınmazlarını kredinin teminatı olmak üzere ipotek verdiğini, sözleşmenin yenilenmesini müteakip, 05.12.2014 tarihinde taşınmazların 2. dereceden tekrar ipotek verildiğini, eş rızasının alındığını, ancak kredi borcun ödenmediğini, doğmuş ve doğacak borçların teminatı olarak ipotek verildiğini ve kredi borcunun ödenmesi amacıyla ipoteğe başvurulduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince, davacının 05/12/2014 tarihli 20377 yevmiye numaralı Tapu Müdürlüğünde resmi senet ile taşınmazını ipotek verdiği, resmi merci önünde hazırlanan ipotek senedindeki taahhüdünün kendisini bağlayıcı nitelikte olduğu, bu nedenle imza inceleme talebinin reddine karar vermek gerektiği, ayrıca dava konusu yerin tapu kaydında aile konutu olduğuna ilişkin herhangi bir belirtmenin olmadığı, resmi ipotek senedinin sözleşme şartlarına göre davacının dava dışı kredi borçlusu A. A.’nın davalı bankaya kredi borçlarını ödediği iddiasının ve davacının ipoteklerden borçlu olmadığının tespiti talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, davacı 02/02/2011 tarihinde limit artırımı belgesini imzaladığı ve 1918 ada 1 parselde bulunan 4 ve 6 nolu bağımsız bölümleri üzerine asıl kredi borçlusu A. A.’nın doğmuş ve doğacak kredi borçları için ipotek tesis ettiği, ayrıca ipotek konulan iki adet bağımsız bölüm için aile konutu olduğuna ilişkin tapu kayıtlarında bir şerh olmadığı ve ipotek tesisi sırasında herhangi bir ihtirazi kaydın ileri sürülmediği, alınan bilirkişi raporları ve yapılan incelemeye göre takip dışı kredi borçlusunun faiz ve vergisi dahil toplam 750.111,24 TL borçlu olduğu, davalı bankanın da 682.977,39 TL asıl alacak ve ferileri toplamı 774.534,05 TL’den icra takibi başlattığı, takip başlatılan miktarın davacının kefil olduğu toplam 800.000,00 TL bedelin altında olduğu gerekçesiyle davacının İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava ipoteğin fekki ve 26.07.2017 tarihli ve 2017/2529 Esas sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipten dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.

Davacı, menfi tespit ve ipoteğin fekki talebiyle açtığı davasında harca esas değer olarak ve dava değeri olarak 300.000.- TL bedeli göstermiş ve harcını bu değer üzerinden yatırmışsa da, menfi tespit davasının konusu olan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla davacıya yönelik başlatılan takibin tutarının daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.

Menfi tespit davalarının kısmi dava olarak açılması mümkün değildir. Dolayısıyla davacının 2017/2529 Esas sayılı takipten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ederek, 300.000.-TL üzerinden harç yatırması doğru olmadığından, mahkemece 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 30. maddesi gereğince eksik peşin harç ikmal edilmeden yargılamaya devam edilmesi yerinde olmamıştır. Bu nedenle mahkemece, eksik harcın yatırılması için Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32 maddeleri uyarınca davacıya bu konuda süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik harç tamamlattırılmayarak işin esasına girilip yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

2- Harcın tamamlanması halinde, davacı tarafından 2017/2529 Esas sayılı takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istenmiş olup, dolayısıyla takip konusu kredilerden dolayı davacının borçlu olup olmadığının tespiti gerekmektedir.

Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, takipte dayanılan tüm krediler yönünden bir inceleme yapılmadığından, hükme esas alınan rapor, hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık bir rapor değildir.

Bu nedenle, mahkemece oluşturulacak Bankacılık konusunda uzman bilirkişi heyetinden banka kayıtları yerinde incelenmek suretiyle denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak borçlu olmadığı miktarın takibe dayalı tespiti gerekirken kredilerden dolayı davacının eksik inceleme ile hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.

3- Davacının diğer temyiz itirazlarının ise şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA,(3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 02/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11. HD. 02.06.2022 T. E: 2021/379, K: 4355

Related Articles

Back to top button