Taraflar arasında görülen davada İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.01.2021 tarih ve 2019/154 E. – 2021/29 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce verilen 01.04.2021 tarih ve 2021/461 E- 2021/644 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi’nin 05.05.2021 tarih ve 2021/461 E. – 2021/644 K. sayılı reddi hakim talebinin reddine dair ek kararı ise davalı mirasçısı P. Çelik vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 23.11.2021 günü hazır bulunan davacı Y. Çelik vekili Av. Neylan Y., davalılardan P. Çelik, F. Çelik ve S. Güney vekili Av. H. F. ile davalı M. Çelik vekili Av. G. Konuşmaz dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. Y. Y.soy Y. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalıların murisi olan müteveffa D. Çelik’in kardeş olduklarını, aralarında önceye dayalı husumet bulunduğunu, davalıların murisi müteveffa D. Çelik’in intikam amacıyla ve hile ile bir belgeyi düzenleyerek bono haline getirerek takibe koyduğunu iddia ederek İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/15049 Esas sayılı takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, bono altındaki imzanın davacıya ait olduğunun İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/888 Esas ve 2016/399 Karar sayılı dosyası ile tespit edildiğini, bonoda kural olarak ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, bu durumda ispat yükünün davacı borçluya düştüğünü, tanık dinletilmesi taleplerine muvafakatlarının bulunmadığını, müteveffanın kardeşi olan borçluya nakden borç para verdiğini, borca karşılık davaya konu senedin tanzim edilerek teslim alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince Bölge Adliye Mahkemesince verilen iade kararından sonra yapılan yargılama sonunda, davacının 18.07.2019 tarihli celsede dava konusu edilen belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu ve 2005 yılında çocuk parası almak için imzalayıp bıraktığını belirttiği, bu durumda imza sahteciliği iddiasının ispat edilemediği, senedin hile ile alınan ve dönüştürülmüş senet haline getirildiği iddiasının ise, Ankara Emniyet Müdürlüğü Kriminal Şube Müdürlüğü’nün 29.05.2017 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan 03.02.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ve İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla bilirkişi Hafize H. S. Atasoy’dan alınan 12.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, imza ve yazıların yaşı hususunda bir tespite gidilemediği, yazının veya imzanın önce atıldığının veya imzanın başka bir yerden taşındığına dair emarenin tespitinin yapılamadığı, davacının geçerli imzasını taşıyan belgenin daha sonradan doldurulmasının mümkün olduğu, senedin aralarındaki anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının açtığı menfi tespit davasında, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ve belgenin oluşturulmuş senet olduğu iddialarına dayandığı, davacının 18.07.2019 tarihli oturumda imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, bu durumda yerel mahkemece belgenin oluşturulmuş senet olup olmadığı hususunda raporlar aldırıldığı, aldırılan raporlarda kesin tespitin mümkün olmadığının belirtildiği, davacı vekilinin istinaf konusu yaparak dikkate alınmasını talep ettiği, Ankara Emniyet Müdürlüğü Kriminal Şube’nin 29.05.2017 tarihli raporunda da tespitin “ihtimal” olarak ileri sürüldüğü, bu durumda tüm dosya kapsamına göre davacının iddialarını ispatlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalılardan P. Çelik vekilince İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi Başkanı’nın reddine dair dilekçe sunulmuş, bu dilekçe bağlamında yapılan değerlendirme sonucunda davalı P. Çelik vekilinin reddi hakim talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı P. Çelik vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava, 24.01.2014 düzenleme, 24.02.2014 ödeme tarihli, düzenleyeni davacı Y. Çelik, lehtarı davalıların murisi D. Çelik olan 5.500.000,00 TL bedelli bononun sahte oluşturulduğu iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.
Davalı taraf, dava konusu senedin davalıların murisi olan D. Çelik’in verdiği borç paralar karşılığı düzenlendiğini, gerçek bir borç ilişkisine dayandığını, sahte olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, davacı vekilinin istinaf istemi Bölge Adliye Mahkemesince esastan red edilmiştir.
Davacı, 18.07.2019 tarihli celsede dava konusu edilen belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu ve ancak 2005 yılında çocuk parası almak için bu belgeyi imzalayıp bıraktığını ifade etmiştir.
Mahkemece aldırılan Ankara Emniyet Müdürlüğü Kriminal Şube Müdürlüğü’nün 29.05.2017 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, tetkike konu çizgisiz beyaz dosya kağıdına bilgisayar yazıcısı ile borçlusu Y. Çelik, alacaklısı D. Çelik olarak düzenlenmiş 24.01.2014 keşide tarihli, 24.02.2014 ödeme tarihli “5.500.000” TL’lik senet aslı üzerinde yazı yaşı hususunda herhangi bir tespite gidilebilmesinin mümkün olamadığı belirtildikten sonra söz konusu belgenin yüksek meblağına karşın matbu bir senet olmaması, imza ile yazılar arasındaki konumlandırılış ve uyumsuzluk göz önüne alındığında, tetkike konu senedin, Y. Çelik’in imzasının bulunduğu boş bir belgenin üzerine mevcut yazıların mürekkep püskürtmeli yazıcı yardımıyla doldurulması suretiyle oluşturulmuş bir belge olması ihtimal dahilinde değerlendirilmekte ise de, kati bulguların tespit edilememesi sebebiyle daha ileri derecede kesin bir kanaat beyanında bulunulabilmesinin mümkün olamadığı bildirilmiştir.
İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan 03.02.2020 tarihli raporda, inceleme konusu senedin üst kısmının bilgisayar ve ekipmanı ile düzenlenmiş olduğu ve Y. Çelik’e atfen atılı imzanın ise mavi mürekkepli kalem ile atılmış olduğu, mürekkeplerde yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından, inceleme konusu belgede yer alan imza ve yazıların yaşı hususunda zaman birimleri açısından bir tespite gidilemediği, inceleme konusu senette borçlu bölümünde atılı olan imza ile senetteki mevcut yazılarda herhangi bir çakışma mevcut olmadığından altta, üstte ya da öncelik hususunda bir tespite gidilemediği, söz konusu senedin imzadan faydalanılarak oluşturulduğunu gösterir nitelikte bulgu saptanamadığı belirtilmiştir.
Mahkemece resen seçilen bilirkişi Hafize H. S. Atasoy tarafından düzenlenen 12.10.2020 tarihli raporda ise, inceleme konusu emre muharrer senet aslı üzerinde Y. Çelik isimli şahsa izafeten atılı imzanın Y. Çelik eli mahsulü olduğu, yazı yaşı ile ilgili kesin bir sonuca varılamayacağı, senet aslı üzerinde atılı bulunan imzanın hangi tarihte (2005 tarihinde mi ya da 2014 tarihinde mi) atıldığı hususunda herhangi bir fikir beyan edilemeyeceği, senet üzerindeki imzanın mı önce atıldığı ya da belge üzerindeki ibarelerin mi yazıcı ile önce oluşturulup-oluşturulmadığı hususunda müspet-menfi bir kanaatin belirtilemeyeceği, inceleme konusu senet aslı üzerinde atılı bulunan imzanın, mavi mürekkepli ve bilye uçlu bir kalem ile oluşturulan ıslak bir imza olduğu ve başka bir yerden taşındığına dair herhangi bir emarenin bulunmadığı kanaat ve görüşü bildirilmiştir.
Davalıların murisi D. Çelik dosya içinde bulunan savcılık soruşturma evrakına yansıyan ifadelerinde, senedin tanzim edilmiş şekilde kendisine davacı Y. Çelik tarafından getirildiğini belirtmiştir. Davalıların murisi D. Çelik’in dava konusu senedin tanzim edilmiş, yani, doldurulmuş şekilde kendisine getirildiği yönündeki beyanı karşısında, senedin imzalı boş bir belgeden yararlanılmak suretiyle sahte olarak oluşturulduğu yönündeki davacı iddiasının şüpheye yer bırakmayacak şekilde araştırılması ve irdelenmesi gerekmektedir.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Kriminal Şube Müdürlüğü’nün 29.05.2017 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, senet aslı üzerinde yazı yaşı hususunda herhangi bir tespite gidilebilmesinin mümkün olamadığı belirtildikten sonra söz konusu belgenin yüksek meblağına karşın matbu bir senet olmaması, imza ile yazılar arasındaki konumlandırılış ve uyumsuzluk göz önüne alındığında, tetkike konu senedin, Y. Çelik’in imzasının bulunduğu boş bir belgenin üzerine mevcut yazıların mürekkep püskürtmeli yazıcı yardımıyla doldurulması suretiyle oluşturulmuş bir belge olması ihtimal dahilinde değerlendirilmekte ise de, kati bulguların tespit edilememesi sebebiyle daha ileri derecede kesin bir kanaat beyanında bulunulabilmesinin mümkün olamadığı bildirilmiş ise de, daha sonra aldırılan İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi’nin 03.02.2020 tarihli raporunda ve bilirkişi Hafize H. S. Atasoy tarafından düzenlenen 12.10.2020 tarihli raporda, Ankara Emniyet Müdürlüğü Kriminal Şube Müdürlüğü’nün 29.05.2017 tarihli raporunda ihtimal dahilinde olduğu açıklanan hususları ayrıntılı olarak irdeleyen bir değerlendirme yapılmamıştır.
Bu durumda İlk Derece Mahkemesi’nce Dairemizin daha önceki kararlarına yansıdığı şekilde üniversitelerin güzel sanatlar bölümünde görevli imza ve yazı konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişilerden ve yine üniversitelerin bilgisayar mühendisliği bölümünde görevli yazılım, bilgisayar programları konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişi/bilirkişilerden oluşan bir heyetten, dava konusu senedin yüksek miktarlı olmasına, düzenlenme ve ödeme tarihlerinin çok yakın olmasına, matbu bir senet olmamasına, tarafların kardeş bulunmasına göre, imza ile yazılar arasındaki konumlandırılış, uyum, yazı karakteri, kullanılan format, senet metnindeki yazı tipinin hangi bilgisayar programında kullanılan yazı tipi olduğu ve söz konusu bilgisayar programının hangi tarihte kullanılmaya başlandığı, toner, söz konusu yazıların birlikte ve sırası dahilinde yazdırılıp yazdırılmadıkları, imzanın konumu değerlendirilmek ve incelenmek suretiyle dava konusu senedin imzalı boş bir belgeden faydalanılmak suretiyle sonradan oluşturulup oluşturulmadığı, yazılar ile imzanın aynı anda yazılıp yazılmadığı, imzanın mı önce atıldığı yazıların mı önce yazıldığı, imza ve yazı yaşı konusunda ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp, dava dosyasına giren tüm deliller, tarafların bütün iddia ve savunmaları değerlendirilerek, soruşturma dosyaları getirtilip bu dosyalara yansıyan beyanlar ve deliller, icra hukuk dava dosyasına yansıyan beyanlar ve deliller (özellikle senedin ihdas nedeninin taliline ilişkin bir beyan olup olmadığı da değerlendirilerek) irdelenip değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve bu hükme yönelen davacı istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddi yerinde görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davalılardan P. Çelik vekilinin reddi hakim talebinin reddine yönelik karara ilişkin temyiz istemine gelince;
(a) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı P. Çelik vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 05.05.2021 tarih, 2021/461 Esas ve 2021/644 Karar sayılı kararına yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
(b) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 42/6’da, ret talebinin, kötü niyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunacağı düzenlenmiş olup somut olayda ret edilen Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı’nın dosyaya yansıyan yazılı beyanı karşısında ret talebinin kötü niyetle yapıldığı anlaşılamadığından, reddi hakim talebinde bulunan davalı P. Çelik’in 1.000,00 TL disiplin para cezası ile cezalandırılması yerinde görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi’nin 05.05.2021 tarih, 2021/461 Esas ve 2021/644 Karar sayılı kararının bu yönden davalı P. Çelik yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi’nce verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) nolu bendin (a) alt bendi uyarınca davalı P. Çelik vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 05.05.2021 tarih, 2021/461 Esas ve 2021/644 Karar sayılı kararına yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, (b) alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi’nin 05.05.2021 tarih, 2021/461 Esas ve 2021/644 Karar sayılı kararının hükmolunan disiplin para cezası yönünden BOZULMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 25/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
11. HD. 25.11.2021 T. E: 4942, K: 6578