Alacaklı tarafından kiracı borçlular aleyhine başlatılan haciz ve tahliye talepli ilâmsız icra takibinde, ödeme emrinin borçlu şirkete tebliğ edilemeden borçlu şirket tarafından öğrenilmesi üzerine vekil aracılığıyla takibe itiraz edilmesi durumunda, borçlu şirkete ödeme emri usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden ödeme ve itiraz sürelerinin işleyip işlemeyeceği ve bu durumda alacaklının tahliye istemi ile birlikte itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerektiği- “Borçlu şirketin, hakkında yapılan icra takibini haricen öğrenip vekili vasıtasıyla süresinde takibe itiraz ettiği, haricen öğrenme ile yapılan itiraza hukuki sonuç bağlanması gerektiği” görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve tahliye isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince itirazın kaldırılması ve tahliye isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararın alacaklı ve borçlu şirket vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle borçlular A. İ. ve C. İ. mirasçıları hakkındaki itirazın kaldırılması ve borçlu şirket hakkındaki tahliye istemlerinin reddine, borçlu şirket hakkındaki itirazın kaldırılmasına, takibin devamına ve borçlu şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı borçlu şirket vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Alacaklı vekili; borçluların, mülkiyeti müvekkiline ait olan Ankara ili Ç. ilçesi … parselde kayıtlı bulunan B. Cad. No:54/2 (Eski T. Caddesi No:77) adresinde 01.11.1992 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olarak bulunduğunu, 2017 ve 2018 yıllarına ait ödenmeyen kira borçları nedeniyle borçlular hakkında başlatılan takibe itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu, dilekçe ekinde kiracı olarak taşınmazda bulunduklarına dair resimler ile su aboneliğinin devam ettiğine dair kayıtlar sunulduğunu, 2002 yılında açılan kira tespit davasına ilişkin verilen kararın 04.02.2003 tarihinde kesinleştiğini, kira sözleşmesinin sona erdiğine dair bir bildirim yapılmadığı gibi borçluların taşınmazı terk etmesinin de söz konusu olmadığını ileri sürerek, itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, borçluların taşınmazdan tahliyesine ve borçlular aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Borçlular S. A. İ., K. Mağazacılık Tur. Tic. A.Ş. ile C. İ. mirasçıları M. İ. ve A. İ. vekili; müvekkili şirket ile alacaklı arasında imzalanan kira sözleşmesinin 2002 yılı içerisinde sona erdiğini, müvekkili şirketin alacaklıya hiçbir borcu kalmadan taşınmazı terk ettiğini, alacaklının üçüncü kişi olan B. Ç. Ç. Ltd. Şti. ile 01.09.2002 tarihinde kira sözleşmesi imzaladığını, müvekkilleri S. A. İ. ve K. Mağazacılık Tur. Tic. A.Ş.’nin sözleşmenin tarafı olmadığını; müvekkilleri M. İ. ve A. İ. yönünden ise müvekkillerinin murisinin kira sözleşmesinin tarafı olmadığını savunarak istemin taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddi ile alacaklı hakkında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.11.2018 tarihli ve 2018/604 Esas, 2018/847 Karar sayılı kararı ile; alacaklının dayandığı 01.11.1992 başlangıç tarihli sözleşmenin alacaklının murisi N. N. A. ile K. Ltd. Şti arasında yapıldığı, C. İ.’nin kefil sıfatıyla sözleşmeye imza attığı, borçlu A. İ.’nin ise sözleşmede hiçbir sıfatla imzasının bulunmadığı, sözleşmeye konu adresin T… Caddesi No:77 K./Ankara olduğu, bu adrese gönderilen ödeme emrinin başka bir kişinin bulunduğu şerhi ile bila tebliğ iade edilmesi üzerine bu defa M…. No 12/2 Kızılay/Ankara adresine tebliğ edildiği, borçluların itirazında kiracı şirketin sözleşmeye konu adresi 2001 yılına kadar kullanıp tahliye ettiğini, 2002 yılında ise B. Ç. Ç. A.Ş.’nin taşınmazı alacaklının murisinden kiralayarak kullanmaya devam edildiğinin belirtildiği, bu şartlarda kira akdinin borçlular tarafından kesin olarak reddi nedeni ile alacaklının itirazın kaldırılması ve tahliye isteyemeyeceği gerekçesiyle istemin reddine, şartları oluşmadığından borçlulara tazminat verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı ve borçlu şirket vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.07.2020 tarihli ve 2020/906 Esas, 2020/748 Karar sayılı kararı ile; her ne kadar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na (2004 sayılı Kanun) göre ödeme emri tebliğ edilmeden itiraz ve ödeme süreleri başlamaz ise de bu durumun sadece temerrüt süresi yönünden önem arz ettiği, borçlunun kendisi hakkında takip yapıldıktan sonra haricen takibi öğrenip ödeme emrine itiraz etmesinin itirazın kaldırılması yönünden bir sorun teşkil etmeyeceği, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğu, itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde iki ayrı istemin var olduğu, tahliye istemi yönünden ödeme emrinin tebliği, ödeme süresini başlatmaz ise de itirazın kaldırılması yönünden borçlunun takibi haricen öğrenip itiraz etmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince kiracı şirket hakkındaki tahliye isteminin ve sözleşmede herhangi bir sıfatla imzası bulunmayan borçlu Ali İ. hakkındaki istemin reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı gibi taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) yürürlüğe girdiği tarihten önce 01.11.1992 tarihinde imzalandığı, sözleşme bir yıl süreli olup takip konusu kira alacağının sözleşme süresinin bitiminden sonraki döneme ilişkin bulunduğu, kefilin sorumluluğunun sözleşme süresi ile sınırlı olduğu nazara alındığında kefil hakkındaki istemin reddine karar verilmesinde de bir usulsüzlük bulunmadığı, ancak borçlu şirket vekili müvekkilinin kiralananı 2001 yılında terk ettiğini ve şu anda başka bir şirketin kiracı olarak bulunduğunu, müvekkilinin kira borcu bulunmadığını savunmuş ise de kiralananın fiilen terk edilmesinin kiralananın tahliye edildiği anlamına gelmeyeceği, aynı zamanda anahtarın usulüne uygun olarak kiraya verene teslim edilmesi gerektiği, anahtar teslimi kiraya verene, kiraya verenin rıza gösterdiği yere, almadığı takdirde tevdi mahalline veya notere emanet tutanağı ile teslim edilerek emanet tutanağının kiraya verene tebliğ tarihinin anahtar teslim tarihi olarak kabul edildiği, borçlu şirket anahtar teslimini yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde yazılı belge ile kanıtlayamadığına göre kiracılık ilişkisinin devam ettiğinin kabulü gerektiği, üçüncü kişi ile kira sözleşmesi yapılmasının kiracılık sıfatını sona erdirmediği gibi kiralananın tahliye edildiği anlamına da gelmeyeceği, dolayısıyla borçlu şirketin takibe konu kira bedellerinden sorumlu olduğu, bu nedenle ödendiği kanıtlanamayan kira alacağı üzerinden borçlu kiracı şirket hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle alacaklı vekilinin kiracı şirket hakkındaki alacağa yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılarak borçlular Ali İ. ve C. İ. mirasçıları hakkındaki itirazın kaldırılması istemi ile borçlu kiracı K. Ç. Ç. Tic. San. A.Ş. hakkındaki tahliye isteminin reddine, borçlu K. Ç. Ç. Tic. San. A.Ş.’nin Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6580 Esas sayılı takip dosyasına yönelik itirazının kaldırılmasına, takibin kaldığı yerden devamına, asıl alacağın % 20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının borçlu şirketten tahsiline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…İ.İ.K.’nun 269/2. maddesi hükmüne göre borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılır. Davalı borçlu itirazında kira sözleşmesindeki imzasını açıkça reddetmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin ve borç miktarının kesinleştiğinin kabulü zorunludur.
İcra İflas Kanunu’nun 269. maddesi gereğince, ödeme emrinin tebliği üzerine, borçlu yedi gün içinde itiraz sebeplerini, İİK. nun 62. maddesi hükümleri dahilinde icra dairesine bildirmeye mecburdur. Davacı alacaklının 05/06/2018 tarihinde haciz ve tahliye istekli olarak başlatmış olduğu icra takibi nedeniyle icra müdürlüğünce düzenlenen Örnek 13 ödeme emri davalı borçlu kiracı K.-Ç. Ç. Tur. Tic. San. A.Ş.’ne tebliğ edilemeden iade edilmiş olup, borçlu şirket tarafından takibin kendiliğinden öğrenilmesi üzerine takibe vekil aracılığıyla itiraz edilmiştir. İcra Müdürlüğünce icra takip dosyasında davalı borçlu kiracı şirkete usulüne uygun ödeme emri tebliğ işlemi yapılamadığından, yukarıda anılan maddedeki, davalı borçluya verilen süreler işlemez.
Davalı borçluya usulüne uygun ödeme emri tebliğ edilmeden, ödeme ve itiraz süreleri de işlemeye başlamayacağından davacı alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye isteyemez.
O halde Bölge Adliye Mahkemesince, bu gerekçeyle davacı alacaklının itirazın kaldırılması ve tahliye isteminin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.…” gerekçesiyle bozma nedenine göre borçlunun sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde borçlu şirket vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili; tahliye konusu edilen yerde 01.09.2002 tarihinden itibaren B. Ç. Çamaşır Ltd. Şti.’nin kiracı olduğu, duruşmada B. Ç. Çamaşır Ltd. Şti. yetkilisi Metin İ.’nin tahliye konusu edilen yerde hem kiracı olduğu, hem de ödeme yapmadığına dair beyanda bulunduğu, usulün esastan önce geldiği kuralının ihlal edildiği, istemin taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesi gerektiği, alacaklı tarafından dosyaya hiçbir belge ibraz edilmediği, müvekkiline gönderilen ödeme emrinin adresle ilgisi olmadığı, adreste başka birinin bulunduğu açıklamasıyla tebligatın bila tebliğ iade edildiği, alacaklının B. Ç. Çamaşır Ltd. Şti.’den kira alacağını tahsil edemeyince kötüniyetli bir şekilde eski tarihli kira sözleşmesine dayanarak müvekkilinden tahsil etmeye çalıştığı, bu durumun alacaklının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet vererek yeni bir ihtilafa sebep olacağı, B. Ç. Çamaşır Ltd. Şti. ile 01.09.2002 tarihli kira sözleşmesi yapılmış iken müvekkili ile 01.11.1992 tarihinde yapılan sözleşmenin nasıl geçerli olabileceğinin Bölge Adliye Mahkemesince usule aykırı şekilde sorgulanmadığı, müvekkilinin alacaklı ile uzun yıllara dayanan güven ilişkisi nedeniyle taşınmazı tahliye ederken noter tasdikli bir belge, mutabakat metni veya ihbarnameye ihtiyaç duymadığı, yeni bir kira sözleşmesi imzalanmasının müvekkilinin taşınmazı en geç yeni yapılan sözleşme tarihinde tahliye ettiğine karine teşkil ettiği, önceki vekilin sehven müvekkilinin taşınmazı 2001 yılında terk ettiğine dair beyanı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda da bu tarihin yer aldığı, ancak cevap dilekçesi ve duruşma tutanaklarından 2002 yılında tahliye edildiğinin belirtildiği, borçlu aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; alacaklı tarafından kiracı borçlular aleyhine ödenmeyen kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan haciz ve tahliye talepli ilâmsız icra takibinde, ödeme emrinin borçlu şirkete tebliğ edilemeden borçlu şirket tarafından öğrenilmesi üzerine vekil aracılığıyla takibe itiraz edildiği somut olayda, borçlu şirkete ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden bahisle ödeme ve itiraz sürelerinin işleyip işlemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun’un 269 uncu maddesi.
2. 6098 sayılı Kanun’un 315 ve 362 nci maddeleri ile bu maddelerin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’ndaki karşılıkları olan 260 ve 288 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Kira akdinin sona erme sebeplerinden biri de kiracının temerrüdü olup kira parasının ödenmemesi veya geç ödenmesi durumunda akdin feshinin biçim ve koşulları 6098 sayılı Kanun’un 315 veya 362 nci [(818 sayılı Borçlar Kanunu (818 sayılı Kanun) 260 veya 288 inci maddeleri)] maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre kiraya verenin kira sözleşmesini feshedebilmesi için öncelikle kiracıya fesih ihtarnamesi göndermesi gerekir. Bu ihtarnamede muaccel kira borcunu ödemeyen kiracıya borcunu ödemesi için 6098 sayılı Kanun’un 315 veya 362 nci (818 sayılı Kanun’un 260 veya 288 nci) maddelerinde öngörülen bir mehil verilir. İhtarda bu mehil içerisinde miktar ve tutarı belirtilen kira borcu ödenmediği takdirde kira sözleşmesinin feshedileceği ve tahliye davası açılacağının yazılması zorunludur. Kiracı mehil süresi içinde kira borcunu ödemez ise kiraya veren tahliye davası açabilir. Kiraya veren genel mahkemede tahliye davası açmadan icra takibi ile tahliyeyi gerçekleştirmek isterse 2004 sayılı Kanun’un 269-269/d maddeleri arasında düzenlenen kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilâmsız tahliye takibi yoluna başvurabilir. Bunun için de 2004 sayılı Kanun’un 269 uncu maddesinin birinci fıkrası gereğince bu ihtarın ödeme emrine yazılarak kiracıya gönderilmesi gerekir.
2. Alacaklının (kiraya verenin) ilâmsız tahliye takip talebini alan icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 No.lu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 818 sayılı Kanun’un 260 veya 288 inci (6098 sayılı Kanun’un 315 veya 362 nci maddeleri) maddelerinde belirtilen (on, otuz veya altmış gün) belli bir süre içinde ödemesi (temerrüt ihtarı), itiraz süresi içinde (2004 sayılı Kanun md. 62’ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (2004 sayılı Kanun md. 78 vd.) ve icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.
3. Borçlu kiracı, ödeme emrinin kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebilir (2004 sayılı Kanun md. 269/2). Borçlu kiracı, itirazında, itiraz sebeplerini 2004 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi hükümleri dahilinde icra dairesine bildirmeye mecburdur (2004 sayılı Kanun md. 269/2 c. l) (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, İkinci Baskı, Ankara, 2013, s. 837).
4. Ödeme emrine itiraz ile duran ilâmsız tahliye takibine devam edilebilmesi için, alacaklı kiraya veren, (ilâmsız tahliye takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yerdeki) icra mahkemesinden borçlu kiracının itirazının kaldırılmasını ve taşınmazı tahliye etmesini isteyebilir (2004 sayılı Kanun md. 269/b; 269/c).
5. Alacaklı kiraya verenin icra mahkemesinden tahliye isteyebilmesi (ve icra mahkemesinin şartları varsa tahliyeye karar verebilmesi) için alacaklının takip talebinde tahliye istemiş olması ve (13 örnek No.lu) ödeme emri ile borçlu kiracıya tahliye ihtarının yapılmış olması gerekir. Takip talebinde tahliye istenmemiş veya istenmiş olmakla beraber ödeme emri ile tahliye ihtarı yapılmamış ise alacaklı, icra mahkemesinden tahliye isteyemez; istese bile icra mahkemesi tahliyeye karar veremez (Kuru, s. 841).
6. Alacaklı kiraya veren, borçlunun itirazı üzerine, (tahliye istemeden) yalnız itirazın kaldırılmasını (icra mahkemesinden) isteyebilir. Başka bir deyişle alacaklı, itiraz üzerine duran ilâmsız takibe devamla borçlunun mallarının haczini sağlayabilmek için, itirazın kaldırılmasını ve tahliyeyi birlikte istemek zorunda olmayıp, yalnız itirazın kaldırılmasını talep etmekle yetinebilir. Bu durumda alacaklı kiraya veren icra mahkemesinin itirazın kaldırılması kararının kesinleşmesinden itibaren altı ay içinde icra mahkemesinden tahliyeyi de talep edebilir (Kuru, s.840).
7. Alacaklı kiraya veren, tahliye istemeden itirazın kaldırılmasını talep edebildiği hâlde icra mahkemesinden yalnız tahliye istemekle yetinemez, itirazın kaldırılmasını ve tahliyeyi birlikte istemesi zorunludur. İtiraz üzerine takip durduğu için hem kira alacağı hem de tahliye isteği yönünden devam edilmesi ancak itirazın haksızlığının tespiti ve kaldırılmasıyla mümkün olur. İtirazın haksızlığını ve ayrıca ödeme süresinde ödemenin olmadığını tespit eden icra mahkemesi aynı zamanda borçlunun temerrüde düştüğünü ve ihtarlı ödeme emrinin geçerli bir şekilde sonuçlarını meydana getirdiğini ve dolayısıyla ödeme süresi bitiminde kira sözleşmesinin son bulduğunu da tespit etmektedir. İcra mahkemesince bu tespit yapıldığından sadece tahliyeye karar verilmesi yeterli olmaz. İcra müdürünün itirazla duran takibe devam etmesi için icra mahkemesinin itirazın kaldırılması ve tahliye kararının icra dosyasına ibrazı şarttır.
8. Diğer taraftan ilâmsız tahliye takibinde, borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi üzerine alacaklı kiraya veren, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye istemek zorunda olmayıp, (ödeme emrindeki ödeme süresi geçtikten sonra) sulh hukuk mahkemesinde temerrüt nedeniyle alacak ve tahliye davası da açabilir. 2004 sayılı Kanun’un 269/b maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca tahliye davasında, ilâmsız tahliye takibinde borçlu kiracıya gönderilmiş olan ve borçlunun itiraz etmiş olduğu ihtarlı (13 örnek) ödeme emri 6098 sayılı Kanun’un 315 veya 316 ncı (818 sayılı Kanun’un 260 ve 288 inci) maddelerindeki ihtar yerine geçer.
9. Somut uyuşmazlıkta alacaklı tarafından kira alacağının tahsili amacıyla tahliye talepli olarak başlatılan ilâmsız icra takibine dayanak 01.11.1992 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesinde kiraya veren olarak alacaklının murisi N. A.’un, kiracı olarak K. Ltd. Şti’nin, kefil olarak C. İ.’nin imzasının bulunduğu; kira sözleşmesine ilişkin bilgilerin yer aldığı “Kiralayanın adı soyadı ve ikametgahı” kısmında ise “K. Ltd. Şti. (C.-A. İ.) . Cd. No:12/2 Kızılay” yazılı olduğu görülmüştür.
10. 05.06.2018 tarihli takip talebinde K. Ç. Ç. Tur. Tic. San. A.Ş., C. İ. ve A. İ.’nin borçlu olarak gösterilmiş, örnek 13 nolu ödeme emri borçlular C. İ. ve Ali İ.’ye 06.06.2018 tarihinde tebliğ edilmiş ise de borçlu K. Ç. Ç. Tur. Tic. San. A.Ş’nin “T… Caddesi No:54/2 (Eski No:77) K./Ankara” adresine çıkartılan tebligat 06.06.2018 tarihinde bila tebliğ iade edilmiştir. Buna rağmen borçlu K. Ç. Ç. Tur. Tic. San. A.Ş. tarafından takibin kendiliğinden öğrenilmesi üzerine diğer borçlularla birlikte vekil aracılığı ile 08.06.2018 tarihinde borca ve fer’ilerine itiraz edilmiş, alacaklı vekili ise icra mahkemesine başvurarak borçluların itirazlarının kaldırılması ile tahliyelerine karar verilmesini talep etmiştir.
11. 2004 sayılı Kanun’un 269 uncu maddesinin ikinci fıkrasında ödeme emrinin tebliğinden sonra borçlunun itiraz sebeplerini icra dairesine (müdürlüğüne) bildirip yasal ödeme süreleri geçtikten sonra alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye isteyebileceği öngörülmüştür. Ödeme emri kiracı borçlu K. Ç. Ç. Tur. Tic. San. A.Ş.’ye tebliğ edilmediğinden adı geçen borçlunun henüz itiraz hakkı doğmamış olup, belirtilen maddedeki itiraz ve ödeme süreleri işlemez. Ödeme emri ile ihtar tebliğ edilmediğinden kiracının temerrüdünden de söz edilemez. Borçlunun haricen icra takibini öğrenip, icra müdürlüğüne itiraz etmesi 2004 sayılı Kanun’un emredici hükümleri karşısında hukuki sonuç doğurmaz. O hâlde alacaklının tahliye istemi ile birlikte itirazın kaldırılması isteminin de reddine karar verilmesi gerekir.
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda borçlu şirketin, hakkında yapılan icra takibini haricen öğrenip vekili vasıtasıyla süresinde takibe itiraz ettiği, haricen öğrenme ile yapılan itiraza hukuki sonuç bağlanması gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesince borçlu şirket yönünden tahliye isteminin reddine karar verildiği de dikkate alındığında direnme kararı yerinde olup onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
13. Hâl böyle olunca önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Borçlu şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun’un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
HGK. 21.06.2023 T. E: 2021/12-996, K: 642