2018 YılıFaizİBK & Anayasa Mah. K.

Somut olayda ilk derece mahkemesi, kararın icrası aşamasında faize faiz yürütülemeyeceği değerlendirmesini yapmış ve borçlular tarafından yapılan ödemeleri bu kapsamda ele alarak icra emrinin düzenlendiği tarihte takibe konu borcun tamamen ödendiği kanaatiyle icra emrinin iptaline karar vermiştir. Hüküm tarihine kadar işlemiş faizin geç ödenmesi durumunda faiz işletilip işletilmeyeceğinin takdiri, ilgili hukuk kurallarını yorumlama yetkisini haiz olan derece mahkemelerine aittir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YAŞAR TANRIYISEVEN ERGÜNSU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/10494)
Karar Tarihi: 4/7/2018
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
    Hicabi DURSUN
    Kadir ÖZKAYA
    YusufŞevki HAKYEMEZ
Raportör : Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucu : Yaşar Tanrıyıseven Ergünsu
Vekili : Av. Ali ASAR

 BAŞVURUNUN KONUSU

Başvuru, kesinleşmiş hükme dayalı icra emrinin iptaline karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

BAŞVURU SÜRECİ

Başvuru 15/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, kesinleşen ilk kararın kira alacağına ve ikinci kararın iseicra müdürüişlemininin şikâyetine ilişkin olup konuları ve tarafları farklı olduğundan başvurucunun iddialarının yargılamanın sonucuna yönelik olduğunu ileri sürmüştür. Bakanlık ayrıca, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

Asıl Alacağa İlişkin Yargılama Süreci

Başvurucu 10/8/2000 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli olarak belirlenen kira sözleşmesi uyarınca ödenmesi gereken aylık kira bedelinin eksik ödendiği iddiasıyla toplam 7.200 Amerikan doları (Dolar) kira alacağının sözleşmede kararlaştırılan %15 faiziyle birlikte tahsili talebiyle 25/5/2006 tarihinde dava açmıştır.

Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 10/5/2007 tarihli kararla kiracı ve kefil konumundaki davalıların 2004 yılının ikinci ayından itibaren kira sözleşmesinin sona erdiği 2005 yılının yedinci ayına kadar kira bedelini eksik olarak ödedikleri gerekçesiyle dava tarihine kadar işleyen faizi ile birlikte toplam 8.212 Dolar karşılığı TL’nin davalılardan tahsiline karar vermiştir.

Karar temyiz edilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 4/12/2007 tarihli kararilehükümaltına alınan asıl alacağa muaccel olduğu tarih olan 1/2/2004 tarihinden itibaren aylık %15 akdi faiz oranı uygulanması gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermiştir.

İlk derece mahkemesi bozma kararına uymuştur. Mahkeme 24/6/2008 tarihli karar ile 7.200 Dolardan oluşan asıl alacak ile dava tarihine kadar işleyen akdi faizden oluşan 29.932,27 Dolar olmak üzere toplam 37.132,27 Doların davalılardan tahsiline karar vermiştir.

Karar temyiz edilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 7/4/2009 tarihli karar ile ilk derece mahkemesi kararını onamıştır. Başvurucu karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Daire, 14/9/2009 tarihinde başvurucunun karar düzeltme isteğini haklı bularak onama kararını kaldırmıştır. Daire, onama kararını kaldırmakla birlikte ilk derece mahkemesi kararının 1 numaralı fıkrasını”7.200 ABD Doları alacağın 25/5/2006 dava tarihinden itibaren aylık %15akti faiz uygulanarak dava tarihine kadar %15 akti faizi 29.932,27 ABD Doları ile birlikte toplam 37.132,27 ABD Doları alacağın davalılardan alınarak davacıyaverilmesine” şeklinde yeniden düzenleyerek hükmün düzeltilmiş hâliyle onanmasına karar vermiştir.

Asıl Alacağı Hüküm Altına Alan Kararın İcrası Süreci

Başvurucu Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/6/2008 tarihli kararına dayalı olarak Üsküdar 4. İcra Müdürlüğünde 24/6/2008 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır. Başvurucu bu takip kapsamında borçlulara 22/7/2008 tarihli icra emri göndermiştir. Başvurucu icra emrinde 37.132 Dolar asıl alacak, 28.080Dolargeçmişgün faizi olmak üzere toplam 65.212 Dolarkarşılığı 77.993 TL’nin tahsilini istemiştir.

Borçlular tarafından icra dosyasına 14/8/2008 tarihinde 50.060 TL ve 26/9/2008 tarihinde 34.740 TL yatırılmıştır.

Borçlular icra emrine karşı şikâyet yoluna gitmiştir. Borçluların şikâyeti üzerine başvurucu dosyaya teminat mektubu sunmuştur. Üsküdar 2. İcra Hukuk Mahkemesi 31/12/2008 tarihli kararı ile takibe dayanak kararda asıl alacak ve dava tarihine kadar işleyen faiz olmak üzere toplam 37.132,27 Dolara karar verildiği ve karar tarihinden sonrası için faize hükmedilmediğinden icra emrinin iptaline karar verilmiştir.

Temyiz edilen karar Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 1/6/2009 tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme isteğinin 21/12/2009 tarihinde reddiyle kesinleşmiştir. İcra emrinin iptaline ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine borçlular başvurucunun sunmuş olduğu teminat mektubunu paraya çevirerek 27/8/2009 tarihinde 41.698,80 TL’yi tahsil etmişlerdir. Borçlular tahsil ettikleri paranın 41.600 TL’sini 26/11/2009 tarihinde icra dosyasına yeniden yatırmıştır.

Başvurucu aynı dosya kapsamında borçlulara 15/1/2010 tarihli ikinci bir icra emri göndermiştir. Başvurucu bu icra emrinde 37.132 Dolar asıl alacak, 28.080Dolarkarardansonra işleyen günler faizi olmak üzere toplam 65.212 Dolar alacaktan ödemelerden sonra kalan miktarının karşılığı olan 21.390,60 TL’nin ödenmesi talebinde bulunmuştur.

Borçlular icra emrinin tebliğinden önce borcun tamamen kapatıldığı iddiasıyla takibin iptali istemiyle şikâyette bulunmuşlardır.

Başvurucu 15/1/2010 tarihli icra emrinin düzenlendiği tarih itibarıyla 7.200Dolar asıl alacağa aylık %15 akdi faizin işlemeye devam ederek borcun toplam 17.169,27 Dolar karşılığı TL olarak belirtilmesi gerektiğini ileri sürerek eksik hesaplama nedeniyle19/2/2010 tarihinde şikâyette bulunmuştur.

Üsküdar 2. İcra Hukuk Mahkemesi aralarındaki hukuki ve fiilî irtibat nedeniyle iki davanın birleştirilmesine karar vermiştir. Mahkeme 30/3/2011 tarihli kararla, 22/7/2008 tarihli icra emrinin karar sonrasında işletilen faizden oluşan 28.080 Dolara ilişkin kısmının iptal edildiğini ve aşamalarda yapılan ödemelerden sonra bakiye borcun 11.540,02 Dolar olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kısmen kabulüyle icra emrinin bu alacak miktarına göre düzeltilmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca bakiye borcun içinde bulunan 7.200Dolaraaylık%15 akdi faiz işletilmesine karar vermiştir.

Karar borçlular tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 26/12/2011 tarihinde ilamda hüküm altına alınsa bile faiz alacağına faiz yürütülemeyeceği ve ilamda (takibe konu alacağa dayanak teşkil eden Asliye Hukuk Mahkemesi kararı) faize karar verilmediğinden 7.200Dolarasılalacağa karar tarihinden itibaren kamu bankalarının Dolar cinsinden açılan bir yıllık mevduata uyguladıkları en yüksek faizin uygulanması gerektiğine işaret etmiş ve yapılan ödemelerin bu kapsamda yeniden değerlendirilmesi amacıyla kararı bozmuştur.

İstanbul Anadolu 9. İcra Hukuk Mahkemesi (Üsküdar 2. İcra Hukuk Mahkemesi) bozma kararına uymuştur. Mahkeme 19/9/2013 tarihlikararıylayapılanbilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapora göre icra emrinin düzenlendiği 15/1/2010 tarihi itibariyle borçluların takibe konu borcu tamamen ödedikleri anlaşıldığından asıl davanın kabulüne ve birleşen davanın reddine karar vermiştir.

Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 3/7/2014 tarihli onama ve 21/4/2015 tarihli karar düzeltme isteğinin reddi kararları sonucunda kesinleşmiştir.

Nihai karar 18/5/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 15/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE

Mahkemenin 4/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Kabul Edilebilirlik Yönünden

Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Esas Yönünden

Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvurucunun icra müdürlüğü işlemini şikâyetiyle 19/2/2010 tarihinde başlayan ve yaklaşık 5 yıl 2 aylık yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia

Başvurucu, asıl davada alacağa karar tarihinden sonra faiz uygulanmasına karar verilmiş ve bu karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olmasına rağmen icra emrinin iptaline ilişkin yargılamada bu husus dikkate alınmadan faiz isteğinin reddine karar verildiğini belirterek mülkiyet hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun faiz isteğine ilişkin iddialarının özünün derece mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasıileuyuşmazlıklailgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

Somut olayda ilk derece mahkemesi, kararın icrası aşamasında faize faiz yürütülemeyeceği değerlendirmesini yapmış ve borçlular tarafından yapılan ödemeleri bu kapsamda ele alarak icra emrinin düzenlendiği tarihte takibe konu borcun tamamen ödendiği kanaatiyle icra emrinin iptaline karar vermiştir. Hüküm tarihine kadar işlemiş faizin geç ödenmesi durumunda faiz işletilip işletilmeyeceğinin takdiri, ilgili hukuk kurallarını yorumlama yetkisini haiz olan derece mahkemelerine aittir. Derece mahkemelerinin bu yorumunda bariz takdir hatası veya keyfîlik saptanmamıştır.

Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açıkkeyfîlikoluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizinaçıkça dayanaktan yoksun olmasınedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”

Başvurucu, aleyhine karar verilmesi nedeniyle oluşan 80.660 Dolar maddi zararının karşılığı TL’nin ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle uğramış olduğu manevi zararları karşılığında 50.000.TL’nin ödenmesi talebinde bulunmuştur.

Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Adil yargılanma hakkına ilişkin diğer ihlal iddialarınınaçıkça dayanaktan yoksun olmasınedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

Başvurucuya net5.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 9. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2012/545) GÖNDERİLMESİNE,

Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu