T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/10975
KARAR NO : 2019/108
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
***************************** ******* ** ****** ***** ****************** ********************* ************************** ******* ****** *********** ** ********* ***** ******************* ******************************************** ***** ********************* *********** ********** *******
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava dilekçesinde, vakıf senedinde yapılan değişikliğin tescili istenmiş; Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu; dava açılırken harç alınmadığı, değişiklikler hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşü alınmaksızın yapılan inceleme sonucu karar verildiği anlaşılmaktadır.
1. Bilindiği üzere, yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (YİBK, 16.12.1983 tarihli ve 1983/5 E.-1983/6 K.) Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.
Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır.
Nitekim T.C. Anayasası’nın 73. maddesinde “vergi, resim, harç vb. mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmü öngörülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli ve 2017/1-1201 Esas, 2017/716 Karar sayılı içtihatında açıklandığı üzere; Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.
3294 sayılı Yasa’nın 5263 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesinin (c) bendinde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları yapacakları tüm muameleler dolayısıyla her türlü harçtan muaf tutulmuş olup, bu muafiyet vakfın doğrudan yapacağı işlemleri kapsamaktadır. Vakfın yargı harcından bağışık tutulabilmesi için bunun yasada açıkça belirtilmiş olması gerekir.
Dava açılırken alınması gereken başvurma ve maktu peşin harç Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ilişkin bir iş ve işlemle ilgili olmayıp yargı işiyle ilgilidir ve anılan Kanun maddesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının yargı harcından bağışık ve istisna tutulduğuna ilişkin açık bir hüküm de yer almamaktadır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.
Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava açılırken başvurma harcı ile peşin maktu karar harcının yatırılmadığı, Mahkemece bu harçların daha sonra ikmal edilmesine ilişkin bir ara kararı da bulunmadığı halde yargılamaya devamla işin esasının incelenmesi,
Kabule göre de;
2. Vakıf senedinin vakfın amacını açıklayan 3. maddesinin, 3294 sayılı Kanuna uygun olarak “Bu vakfın amacı, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun amaç ve kapsamına giren faaliyet ve çalışmalar yapmak, diğer kanun ve bu doğrultuda düzenlenmiş mevzuatla vakıflara açıkça tevdi edilmiş görevleri ifa etmektir” şeklinde düzenlenmesi gerekirken bu hususlara dikkat edilmeden hazırlanan değişikliğin tesciline karar verilmesi,
3. Vakfın sadece değiştirilmesi istenilen maddeler dışında gerekli olmadığı halde vakıf senedinin tamamının yeniden düzenleme şeklinde noterden hazırlanması sırasında, maddi hatalar yapılması ve gerek olmadığı halde kurucu iradeye aykırı olacak şekilde vakfın malvarlığını düzenleyen 4. maddede değişikliğe gidilmesi,
4. Vakıf senedinin 1.maddesinde vakfın adının “İzmir İli Bergama İlçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı” olduğu halde karar başlığında “Bergama Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı” olarak yazıldığı,
5. Mütevelli heyetine dair 9.maddenin vakfın kuruluşundan sonra değişiklik yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise değişikliğin tesciline dair kesinleşmiş mahkeme ilamı dosya arasına alınmaksızın 5263 Sayılı Yasa’nın 19. maddesi ile değişik 3294 Sayılı Yasası’nın 7. maddesi gereği oluşturulan mütevelli heyeti kararı esas alınarak düzenlenen noter senedinin tesciline karar verilmesi,
6. Anayasa Mahkemesinin 20/1/2016 tarihli, 2013/7114 başvuru numaralı kararında da belirtildiği üzere, kararda temyiz süresinin hatalı gösterilerek hukuki belirsizliğe yol açılması, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. 6100 sayılı HMK’nin 297/1-ç ve Anayasa’nın 40. maddelerine göre de kararda kanun yolu, süresi, mercii ve şeklinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’na Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 5.maddesinde mahkemenin, tescile ve tescil isteminin reddine ilişkin olarak verdiği kararı, senetle birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğüne re’sen tebliğ edeceği; Türk Medeni Kanunu’nun 103. maddesinde ise, mahkemenin verdiği kararın tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde başvuran veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri ve Anayasa Mahkemesinin kararı ışığında Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında temyiz süresinin kararın tebliğinden itibaren bir ay yerine onbeş gün olarak gösterilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa öncelikle gerekli harcı yatırması için süre verilip, bu eksiklik giderildikten sonra, davacı vakfın kuruluşundan sonra vakıf senedinde yapılmış değişiklikler varsa bunların dosya arasına alınması, değişikliler için yürürlükteki vakıf senedine göre vakfın yetkili organının vereceği karar doğrultusunda yeniden düzenleme şeklinde noter senedi hazırlatılması ve Türk Medeni Kanunu’nun 112-113 ve Vakıflar Yönetmeliği’nin 14. maddeleri gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de görüşü alındıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar vermektir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden ilgili kişi Vakıflar Genel Müdürlüğüne iadesine, 08.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.