15. Hukuk Dairesi2015 ve Öncesi YıllarFaiz

Sözleşmeden kaynaklanan alacaklarda temerrüt faizi uygulanabilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp, kararlaştırılan kesin vadede borcun ödenmemiş ya da alacaklının usulüne uygun ihtarı ile borçlunun temerrüde düşürülmüş olması zorunludur.

15. Hukuk Dairesi         2011/812 E.  ,  2011/7157 K.

  • ESER SÖZLEŞMESİ
  • YABANCI PARA BORCU
  • SEÇİMLİK HAK
  • TEMERRÜT FAİZİ
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 83
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 101
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 355

“İçtihat Metni”

ÖZET: BORÇLAR KANUNU’NUN 83. MADDESİ HÜKMÜNCE; KONUSU PARA OLAN BORCUN MEMLEKET PARASI İLE ÖDENMESİ ASIL OLMAKLA BİRLİKTE, SÖZLEŞMEDE BEDELİN YABANCI PARA CİNSİNDEN ÖDENMESİ KARARLAŞTIRILMIŞ İSE, SÖZLEŞMEDE AKDİN HARFİYEN İCRASI, AYNEN ÖDEME VEYA BUNA BENZER SÖZCÜKLER İLE ŞART EDİLMİŞ OLMADIKÇA, BORÇ VADE GÜNÜNDEKİ RAYİCİ ÜZERİNDEN MEMLEKET PARASI İLE ÖDE­NEBİLİR. YABANCI PARA BORCUNUN VADESİNDE ÖDENMEMESİ HALİNDE ALACAKLI BU BORCUN VADE VEYA FİİLİ ÖDEME TARİHİNDEKİ RAYİCE GÖRE TÜRK PARASI İLE ÖDENMESİNİ İSTEYEBİLİR. BUNA GÖRE SEÇİMLİK HAK ALACAKLIYA TANINMIŞTIR.

Sözleşmeden kaynaklanan alacaklarda temerrüt faizi uygu­lanabilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp, ka­rarlaştırılan kesin vadede borcun ödenmemiş ya da alacaklının usulüne uygun ihtarı ile borçlunun temerrüde düşürülmüş ol­ması zorunludur.

Mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tara­fından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Dava, Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmış olup, bakiye iş bedeli alacağının ve faizlerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerek­tirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- Yanlar arasında, altındaki imzalar ile içeriğine itiraz edilmeyen 30.04.2002 tarihli sözleşme imzalandığı, bilahare 12.09.2001 tarihli ek söz­leşmeyle asıl sözleşmenin güncelleştirildiği ve döviz cinsinden bedelinin 11.500,00 Euro olarak yeniden düzenlendiği, ödemenin bir daire verilerek ya da 11.500,00 Euro ödenerek yapılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Dosya içeriğine göre; iş bedelinin miktarı ile davacı-yüklenicinin iş bedeline hak kazandığı uyuşmazlık konusu değildir. Resmi şekilde yapılmadığından talep edilmesi mümkün olmamakla birlikte bedel karşılığı verilmesi taahhüt edilen dairenin de verilmediği dosya kapsamı ile sabittir.

Borçlar Kanunu’nun 83. maddesi hükmünce; konusu para olan borcun memleket parası ile ödenmesi asıl olmakla birlikte, sözleşmede bedelin ya­bancı para cinsinden ödenmesi kararlaştırılmış ise, sözleşmede akdin harfiyen icrası aynen ödeme veya buna benzer sözcükler ile şart edilmiş olmadıkça, borç vade günündeki rayici üzerinden memleket parası ile ödenebilir. Yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı bu borcun vade veya fiili ödeme tarihindeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebilir. Buna göre; seçimlik hak alacaklıya tanınmış olup, davacı yüklenici seçimlik hakkını Kütahya Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/357 Esas sayılı dosyasında açtığı kısmi davasında, davanın açıldığı 27.06.2006 günü itibariyle alacağını Türk lirası cinsinden talep etmek sureti ile kullanmıştır.

Bu durumda; davacı Türk parası cinsinden talepte bulunmak suretiyle seçimlik hakkını 27.06.2006 tarihinde açtığı ilk dava tarihi itibariyle kullan­dığından mahkemece sözleşme bedeli 11.500,00 Euro’nun o tarihteki efektif satış kuru üzerinden Türk lirası karşılığı hesaplanarak bulunacak miktardan ilk davada hükmedilen 7.000,00 TL mahsup edildikten sonra kalan miktar üze­rinden alacağın hüküm altına alınması gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak daha fazla alacağa hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Sözleşmeden kaynaklanan alacaklarda temerrüt faizi uygulanabilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp, kararlaştırılan kesin vadede borcun ödenmemiş ya da alacaklının usulüne uygun ihtarı ile borçlunun temerrüde düşürülmüş olması zorunludur. Somut olayda; sözleşmede ka­rarlaştırılan kesin vade olmadığı gibi, davacının keşide ettiği 24.04.2006 tarihli ihtarda talep edilen miktar gösterilmediğinden borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte değildir. Davalı, 7.000,00 TL yönünden ilk davanın açıldığı 27.06.2006, kalan alacak ile ilgili bu davanın açıldığı tarih itibariyle temerrüde düşmüştür.

Bu halde, faiz ile ilgili olarak da 7.000,00 TL yönünden ilk davanın açıldığı tarihten kalan ve bu davada hükmedilecek alacak yönünden eldeki davanın açıldığı tarihten faiz yürütülmesine karar verilmesi yerine, yanlış değerlendirme sonucu faiz konusunda yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüştür.

Belirtilen sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.

S o n u ç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 05.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Related Articles

Back to top button