Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.a Uyar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlunun dört adet taşınmaza ilişkin 22.07.2020 tarihli ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; davanın reddi ile ihale bedelinin % 10 oranında para cezasına hükmedildiği, borçlunun istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; E.li Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/9426 soruşturma sayılı dosyasından ihale günü 22.07.2020 tarihinde (saat 10:01 de) verilen taşınmaz satışlarının ileri bir tarihe bırakılmasına ilişkin tedbir kararı gereği bu tedbir kararından sonra ihalesi yapılan 271 ada 3 parsel 19 nolu bağımsız bölüm ile 271 ada 3 parsel 21 nolu bağımsız bölüme ilişkin taşınmazların ihalesinin feshine, ihalesi yapıldığı dakikada savcılık tedbir kararı bulunmayan 275 ada 7 parsel 9 nolu bağımsız bölüm ile 271 ada 3 parsel 7 nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazlara ilişkin ihalenin feshi talebinin reddine karar verildiği bu karara karşı alacaklı ve borçlu tarafından temyiz isteminde bulunulduğu anlaşılmıştır.
1-Borçlunun temyiz isteminin incelenmesinde;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2-Alacaklının temyiz temyiz isteminin incelenmesinde;
İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra Ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK’nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK’nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak, icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).
Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene dayanması halinde Dairemiz, İcra Ve İflas Kanunu’nda bir düzenleme bulunmadığından HMK’nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine giderek sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nun 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşünü benimsemiştir.
İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra Ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi genel mahkemede dava açıldığı gerekçesine dayalı olarak takibin durdurulmasına da karar veremez. Ancak İİK.nun 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin İİK hükümlerine göre muvakkaten durdurulmasına karar verebilir yada genel mahkemede açılmış olan davada usulüne uygun bir şekilde tedbir kararı verilebilir.
İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.
Buna göre borçlunun sahtecilik nedenine dayalı olarak Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Bir başka deyişle Cumhuriyet Savcılığınca takibe ilişkin tedbir kararı verilmesinin icra takibine etkisi olmayıp takibin ilerleyişini durdurmaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince Dairemizin 2016/31754 E ve 2018/3908 K sayılı kararına dayanılmış ise de bu kararda ayrıntılı olarak HMK’ nun 209/1. maddesinin doğrudan takibi durdurmayacağı hususunun irdelendiği, icra takip hukukuna ilişkin kuralların uygulanması gerekeceği ve sahtecilikle ilgili verilmiş bir kesin hükmün de bulunmadığı gözetildiğinde bu hali ile savcılık müzekkeresi ile takibin durmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince kararına dayanak yapılan Dairemiz kararında “cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince verilen tedbir kararının takibi durdurabileceği” yönündeki ibare maddi hataya müstenit olup HMK’nun 209/1 ve 2. maddeleri nazara alındığında satışın durması için yeterli değildir. Bu sebeplerle davanın tümden reddi gerekirken 271 ada 3 parsel 19 nolu bağımsız bölüm ve 271 ada 3 parsel 21 nolu bağımsız bölüme ilişkin taşınmaz ihalelerinin savcılık müzekkeresine dayanılarak feshedilmesi doğru görülmemiştir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nin 27/05/2021 tarih ve 2021/236 E. – 2021/1319 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12/10/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
12. HD. 12.10.2021 T. E:8162 , K:8791