3. Hukuk Dairesi 2021/8671 E. , 2022/654 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tüketici hakem heyeti kararına itiraz davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıların şirketin müşterisi olduğunu, davalı …in 16/10/2014 tarihinde 1.105,00-TL bedelle Samsung Galaksy S3 mini cep telefonu aldığını, davalı…’in de bu alışverişe kefil olduğunu, yine davalı …in 08/11/2014 tarihinde 1.207,00-TL bedelle …Mobile Discovery cep telefonu satın aldığını, diğer davalı…’in bu alışverişe de kefil olduğunu, davalıların bu alışverişleri nedeni ile kısmi ödeme yaptıklarını, ancak kalan meblağı ödemediklerini, kalan 2.116,93-TL alacağının olduğunu, daha önce 2017/481 esas sayılı dava dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, ancak uyuşmazlıkla ilgili hakem heyetine başvurulmadığı için davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiğini, bu sebeple Silivri İlçe Tüketici Hakem Heyetine başvurduğunu, fakat hakem heyetince mahkeme ilamına aykırı karar verildiğini belirterek Silivri İlçe Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’nın 27/11/2017 Tarih ve 058120170001029 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, süresinde olmayan cevap dilekçesi ile ödemeyi yaptığını beyan ederek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının dosyaya sunmuş olduğu ses kaydının irdelendiği, davalının davacının İstanbul Silivri Evdiz Genel Merkezini aradığını, müşteri temsilcisi ile görüştüğünü, müşteri temsilcisinin telefona cevap verdiği, son kalan bakiye 2.116,00-TL’nin ise elden ödenerek borcun kapatıldığının ve şirkete herhangi bir borçlarının olmadığının belirtildiği, dosya arasında bulunan ses kaydı ile davalının savunmasının bire bir örtüştüğü, 2.116,00-TL’nin davalı tarafından elden ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 06/12/2021 tarihli yazısında; tüketici hakem heyetince, başvurunun ticari ve mesleki bir alacağın tahsili amacına yönelik olması sebebiyle hakem heyetinin görevi dışında kaldığı belirtilerek talebin reddine dair usul ve yasaya aykırı olarak karar verilen Karşıyaka İlçe Tüketici Hakem Heyeti kararının onanmasının ve yine açılan davada davacının yazılı sözleşmelere bağlı bir alacak iddiası ileri sürmesi karşısında, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 201 inci maddesi uyarınca ödeme iddialarını senetle ispatlamak zorunda olan davalıların bu yükümlülüğünü yerine getiremediği, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu davacı tarafın rızası dışında alınmak suretiyle usulsüz olarak oluşturulan ses kaydı delilinin hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, davacının bakiye alacağının tahsili için başlattığı takibe itirazın iptali talebinin tüketici hakem heyetince reddine dair verilen kararın iptali istemine ilişkindir.
1-Uyuşmazlık, dava konusu yapılan hususta Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görev alanına giren bir uyuşmazlığın bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Kanun yararına bozmaya konu edilen davacının tüketici hakem heyetine başvurusu, alacak talebine ilişkindir. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti; 6052 sayılı kanunun uygulamasından doğan ve “tüketici işlemi” olarak tanımlanan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla oluşturulmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nin 20/03/2008 tarih, 2006/78 Esas, 2008/84 Karar sayılı kararında; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/5. fıkrasıyla, belli bir miktarın altındaki tüketici işlemleri için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurunun zorunlu olduğunu, ancak “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin, yargı işlevi yerine getiren bir kurul olarak düzenlenmediğinin, belli değerin altındaki uyuşmazlıklar için Tüketici Sorunları Heyetlerine başvurunun zorunlu olduğu ve Heyetlerin verecekleri kararların bağlayıcı nitelik taşıdığı belirtilmiş ise de, bu kararlara karşı (15) günlük süre içinde Tüketici Mahkemelerine itiraz edilebileceği, Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin yargı yetkisine sahip olmamakla birlikte, yasa koyucunun, bu Heyetlerin vermiş olduğu kararların yerine getirilmesi için etkili bir takip yolu olan ilâmlı icra yolunu kabul ettiğini, Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri kararlarının (mahkeme kararları gibi) ilâm niteliğinde bir karar olmayıp, kanunî düzenleme nedeniyle ilâmlar gibi infaz olunacağının gösterildiğini ve ilâmların yerine getirilmesi usulüne ait bir kural koyduğunu”, aynı Mahkeme 31/05/2007 tarih, 2007/53 Esas, 2007/61 Karar sayılı kararında da; “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin (Başkan ve Üyelerinin); yargı organlarının ve mensuplarının Anayasada belirtilen niteliklere sahip olmaması nedeniyle bu heyetlerin mahkeme niteliğini taşımadığına” hükmetmiştir.
Öte yandan, 20 Aralık 2017 Tarihli ve 30276 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7063 Sayılı kanunun 11. Maddesi ile ” 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Değeri” ibaresi “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri” şeklinde, “iki bin” ibareleri “dört bin” ve “üç bin” ibareleri “altı bin” şeklinde değiştirilmiş olup son değişiklikle 6502 Sayılı kanun 68/1 maddesi ise ; “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri dört bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, altı bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise dörtbin Türk Lirası ile altı bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.” şeklinde değişmiştir.
Bu düzenlemeye göre, taraflar, tüketici hakem heyetine başvuru zorunluluğu teşkil eden miktar dahilindeki uyuşmazlıklarda, isterlerse hakem heyetine başvuruda bulunmaksızın, İcra İflas Kanunu’ndaki ilamsız/ genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabilecekler, takibe itiraz halinde ise icra takibinin devamını sağlamak için İİK.nun madde 67/1 uyarınca itirazın iptali davasını Tüketici Mahkemelerinde açabileceklerdir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının, tüketici hakem heyeti başvurusunun davalılardan alacak talebine ilişkin olduğu, icra takibe itirazın kaldırılması talebine yönelik olmadığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda, söz konusu uyuşmazlık tüketici hakem heyetinin görev alanı girmektedir. O halde, mahkemece, tüketici hakem heyetinin görevsiz olduğuna yönelik kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile Tüketici Hakem Heyeti kararının onanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacının başvurusunun reddine dair verilen kararın onanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
2-Kanun yararına bozma konusunu oluşturan diğer uyuşmazlık ise; davalının, ödeme savunmasını ispat edip edemediği noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
6100 sayılı HMK m.189/3 maddesi (1086 sayılı HUMK mad. 287) “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir. Aynı Kanunun m. 200/I maddesine göre (1086 sayılı HUMK mad. 288) senetle ispat kuralına göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. 200/II (1086 sayılı HUMK mad. 289) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. 6100 sayılı HMK’nun 199.maddesinde belge kavramı ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yine, aynı kanunun 202.maddesinde ise delil başlangıcı kavramı ” (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında dava dosyasının incelenmesinde; davalının davacı şirketin müşteri temsilcisi ile yapılan telefon konuşmasında söz konusu borç bedellerinin ödendiğinin beyan edildiği, söz konusu ses kaydının davacının rızası dışında elde edilen ses kaydı olmadığı sabittir. Mahkeme tarafından kanun yararına bozma yoluna başvurulabilecek nitelikte olan ve açıkça yürürlükteki yasalara aykırı bulunan bir karar verilmemiştir. Yasalara mutlak şekilde muhalefet edilmedikçe kanun yararına bozma kararı verilemez. O halde mahkemece, davalının dava konusu bedelleri ödediği kabul edilerek verilen hüküm usul ve yasaya uygun olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 2. bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 07.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.