Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun değişik gerekçeyle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin alacağına karşılık olarak davalı …’dan aldığı 250.000 USD bedelli senedi … 2. İcra Müdürlüğünün 2001/6388 Esas sayılı dosyası üzerinden … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/2344 D. İş sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı doğrultusunda takibe koyduğunu, borçlu …’in borcu ferileriyle birlikte kabul ettiğini, borçluya ait … ve …’deki taşınmazları üzerine haciz konularak kıymet takdirlerinin kesinleştiğini ve satışa karar verildiğini, icra takibinin usuli bir eksiklik nedeniyle iptal edilmesi üzerine borçlu tarafça satışın düşürülmesi ve taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasının talep edildiğini, İcra Müdürlüğünce satışın düşürüldüğünü, hacizlerin kaldırılması talebinin ise reddedildiğini, ret kararının da karşı tarafça şikayet konusu yapılması üzerine iptal edildiğini, her iki merci kararı temyiz edilerek iptal ve hacizlerin kaldırılması kararları kesinleşmemiş olmasına rağmen hacizlerin kaldırılarak ilgili tapu sicil müdürlüklerine yazılar yazıldığını ve bu gelişmelere paralel olarak kıymet takdiri aşamasında, mal kaçırmak amacıyla … 547 ada 49 parselde bulunan 14 No.lu bağımsız bölümün tamamı ile … 2609 ada 288 parseldeki 1132/2136 hisseli taşınmazların hacizle yükümlü olarak icra dosyasında aynı zamanda davalı-borçlu …’ın avukatı olan diğer davalı Avukat …’a gerçek değerlerinin 1/20’si gibi çok düşük bir bedelle kötüniyetli ve aynı zamanda haksız fiil teşkil edecek şekilde satıldığını ileri sürerek mal kaçırma amacıyla davalılar arasında yapılan her iki satış işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; derdestlik ve yetkisizlik itirazında bulunduklarını, dava şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin alacağı karşılayacak malvarlığının bulunduğunu, kesinleşmiş gerçek bir alacağın bulunmadığı gibi taşınmazların da hacizli olarak satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; derdestlik itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
3. Dahili davalı … … cevap dilekçesinde; davaya konu olan ve murisine satış vaadi sözleşmesiyle satışı yapılan … ve … de bulunan taşınmazların satış vaadi sözleşmesi ile muris …’a satıldığını, henüz adına yapılmış bir tescil bulunmadığını, taşınmazların hâlen davalı … adına kayıtlı olduğunu, davaya dahil edilemeyeceğini, ancak davanın ihbar edilebileceğini, davalı … hakkındaki davadan önce vazgeçildiğini, bu işlemin verildiği anda hüküm doğuracağını belirterek dahil edilme talebinin ve vazgeçme hükümleri doğrultusunda huzurdaki davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2017 tarihli ve 2003/921 Esas, 2017/429 Karar sayılı kararıyla; vazgeçmenin karşı tarafın kabulüne bağlı olduğu, davalı …’a tebligat yapılmadan önce davacının vazgeçmeyi geri aldığından dilekçenin işleme konulmasına ihtiyaç kalmadığı, davalı …’ın vazgeçmeyi kabul dilekçesinin sonuca etkili olmayacağı, 288 parsel yönünden mahkemenin tescil kararı mevcut olup, kütüğün beyanlar hanesinde yer aldığı, …’den tek mirasçısı …’e malın intikalinin yapılmadığı yani kararın infaz edilmediği, davacının bu taşınmazın üçünçü kişi adına tescili için görev verilmesine olanak olmadığından davaya dahil ettirilmekle birlikte … yönünden hüküm kurulmasının mümkün görülmediği, davalı borçlunun aynı zamanda avukatı olan davalıya …’daki 288 parseldeki taşınmazın hissesi ile … Mah. 49 parselde kain 14 No.lu bağımsız bölüm için yaptığı satışın davacı alacaklıdan mal kaçırmak amacı ile yapıldığı, takibe esas 230.000 USD’lik bononun 22.08.2001 tanzim tarihli olduğu, devirlerin ise 14-15.12.2002 tarihinde gerçekleştiği, dava şartlarının oluştuğunu ve devirlerin davacının mevcudunu azaltmak amacı ile yapıldığı gerekçesiyle dahili davalı … … yönünden davanın (taraf sıfatı yokluğundan) husumet nedeni ile reddine diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.06.2020 tarihli ve 2019/1031 Esas, 2020/760 Karar sayılı kararıyla; davalı vekilinin esasa yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ancak hangi icra dosyaları bakımından tasarrufun iptaline karar verildiğinin kısa kararda açıklanmadan gerekçeli kararda açıklandığı, kısa karar gerekçeli karara aykırı olamayacağından HMK 353/1-b/2 nci maddesi uyarınca istinaf başvurusunun değişik gerekçeyle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dahili davalı … … yönünden davanın husumet nedeni ile reddine, davalılar yönünden davanın kabulü ile; 2007/6400 Esas (Eski 2001/6388 Esas) sayılı icra dosyasında … … Mah., 125 pafta, 3192 ada, 49 parselde kat irtifaklı 95/2800 arsa paylı 6 ncı kat 14 No.lu bağımsız bölümün davalı borçlu …’dan 15.02.2002 tarihinde …’a satışına ve … … Mah. … mevkii 101 patfa, 2609 ada, 288 parselde 1132/2136 hissenin 14.02.2002 tarihinde davalı …’a satışına ilişkin tasarrufun iptaline, davacı alacaklıya her iki taşınmazı mülkiyet değişikliği olmaksızın haczettirip sattırmak hak ve yetkisi tanınmasına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı … vekilinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Bu davalardan amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir.
Somut olayda, dosya içeriğinden, dava konularından 288 parselin davalı üçüncü kişi … tarafından davalı …’in murisine gayrimenkul satış vadi sözleşmesi ile satıldığı, ancak tapusunu vermedeği (doğrusu: vermediği) için açılan ferağa icbar davasını kazandığı adına tesciline karar verildiği, bu nedenle de davalı … hakkındaki dava yönünden davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu halde belirtilen taşınmaz ile ilgili davada davanın İİK’nın 283/2 maddesi gereğince bedele dönüştüğü düşünülmeden, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mahkeme kararıyla tapunun takyidatları ile birlikte … adına tesciline karar verilmesi nedeniyle davacı alacaklının alacağını tasarrufun iptali kararıyla ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi üzerine taşınmazın cebri icra yoluyla satışı ile tahsil edebileceği, davanın bedele dönüştüğünden ve kararın infaz kabiliyetinin bulunmadığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı … vekili temyiz dilekçesinde; davanın derdestlik nedeniyle reddinin gerektiğini, usulüne uygun bir vazgeçme beyanı var iken bu hususun göz ardı edildiğini, dava esnasında taşınmaz satıldığı, davacı da taşınmazı satın alana karşı davasına devam etmek istediğini beyan edip, davaya dahil etmesine rağmen müvekkili hakkında karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmaz dava esnasında satıldığı için bu durumda davaya artık tasarrufun iptali olarak devam edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davaya davanın satış tarihindeki değer üzerinden tazminat olarak devam edilmesi gerektiğini, davacının mazereti ile ilgili usulü işlem yerine getirilip, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken bunun yapılmamış olması nedeniyle de verilen kararın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 288 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili davanın İcra ve İflas Kanunu’nun 283/2 nci maddesi gereğince bedele dönüşüp dönüşmediği ve bu bakımdan verilen kararının infaz kabiliyeti bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 nci maddeleri
2. Değerlendirme
1. İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun, İİK) 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı dava olarak tanımlanabilir.
2. İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır (…, Güneren: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s. 39, 40).
3. Tasarrufun iptali davasının davalısı borçlu ile iptal konusu tasarruftan faydalanan üçüncü kişidir. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu nedenle iptal davası, taşınmazın aynına ilişkin olmayan, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan nispi nitelikte bir davadır. Özellikle hacizde, açtığı bir iptal davasını kazanan alacaklı, dava konusu malı (sanki borçlunun malvarlığında imiş gibi) haczettirir, sattırır ve satış bedelinden alacağını alır (2004 sayılı Kanun, md 283,1); geriye para artarsa, bu para borçluya değil, kendisine karşı iptal davası açılmış olan üçüncü kişiye verilir (Baki Kuru: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s.1396,1397). Davanın kabulü kararı ile dava konusu olan mal borçlunun mülkiyetine geri dönmez. Davayı kazanan alacaklı, ilâmı borçlu hakkında yaptığı takip dosyasına koyarak infazını sağlayabilir.
4. İcra İflas Kanunu’nun 282 nci maddesinde belirtildiği üzere, tasarrufun iptali davaları, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötüniyet sahibi üçüncü şahıslar (dördüncü kişi) aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyiniyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
5. Davalı (lehine tasarruf yapılan) üçüncü kişi, iptale tâbi tasarruf ile iktisap ettiği malı veya hakkı, iptal davası açıldıktan sonra başka bir (dördüncü) kişiye devreder (veya davadan önce devretmiş olduğu dava sırasında öğrenilir) ise, dördüncü kişinin kötüniyetli olduğu kanısında olan davacı, davayı ıslah etmesine gerek olmadan, iptal davasını, dördüncü kişiye teşmil edebilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) md. 125/1-a] veya iptal davasına üçüncü kişiye karşı bedel (tazminat) davası (6100 sayılı Kanun, md 283/2) olarak devam edilmesini isteyebilir (6100 sayılı Kanun, md. l25/l-b) (Kuru, s. 1425). Dolayısıyla dördüncü kişi davaya dahil edilmeden bu kişi aleyhine tasarrufun iptali ve satış kararı verilemez. Davacı alacaklı iptal davasını malı üçüncü kişiden devralan dördüncü kişiye yöneltirse, bu kişinin kötüniyetli olduğunu yasal kanıtlarla ispatlamak zorundadır. Çünkü iptal davası iyiniyetli [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun, TMK) md. 3/1] kişilerin haklarını etkilemez (2004 sayılı Kanun, md. 282/son cümle). Tasarrufun iptali davası sırasında davanın tarafı olan üçüncü kişi dava konusu taşınmazı devreder ise iptal davası kendiliğinden bedele dönüşür, iptal davasının konusunu üçüncü kişinin elinden çıkardığı malın yerine geçen değer (bedel) oluşturur (2004 sayılı Kanun, md. 283/2).
6. Bu tür davalarda taşınmaz borçludan taşınmazı satın alan üçüncü kişi konumundaki davalının elinde ise tasarrufun iptaline hükmedilir. Davalı üçüncü kişi taşınmazı elinden çıkarmış ise 2004 sayılı Kanun’un 283/2 nci maddesinin açık hükmü uyarınca dava o mal yerine geçen değere taalluk eder ve iptal davasını kaybeden davalı bu değer oranında tazminat ödemekle yani nakden tazminle yükümlü olur. Dava tarihinde veya dava tarihinden sonra borçludan satın alan üçüncü kişinin malı elinden çıkarmış olmasına rağmen alacaklının tasarrufun iptalini istemiş olması dava aşamasında davasını nakden tazmine dönüştürmesine engel teşkil etmez. Bu hak kanun koyucu tarafından alacaklı davacıya tanınmış bir hak olduğundan ve ayrıca talep olmaksızın yasa gereği bedele dönüştüğünden açılan davanın artık nakden tazmin davası olarak sürdürülmesi gerekir. Çünkü üçüncü kişi malı elinden çıkarmışsa iptal davasının konusunu, üçüncü kişinin elinden çıkardığı malın yerine geçen değer oluşturur.
7. Üçüncü kişi, borçludan aldığı malı veya hakkı kendi özgür iradesiyle veya özgür iradesi dışında elinden çıkarabilir. İptal davasına konu taşınmaz, satış vaadi sözleşmesine dayalı cebri tescil davası sonucu üçüncü kişinin elinden çıkarsa bu kişi taşınmazın elden çıktığı tarihteki değeriyle sorumlu tutulur (Güneren, s.1119).
8. Eldeki davada yargılama devam ederken 288 parsel taşınmaz için üçüncü kişi ile borçlunun eski kayınvalidesi … arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş, taşınmazın devrinin gerçekleşmemesi üzerine dava dışı … tarafından tapu iptali ve tesciline yönelik dava açılmış ve mahkemece, taşınmazdaki payın iptali ile tüm tedbir ve tahditleri ile … adına tesciline karar verilmiş, söz konusu karar tarafların temyiz etmemesi üzerine 07.06.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Dava dışı …’ın bu davadan sonra vefat etmesi ile geriye tek miraşçısı olan borçlunun eski eşi … kalmıştır.
9. Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu taşınmazın ihtiyati hacizle yükümlü olarak devredildiği, mülkiyeti kazanan davalı …’ın taşınmazı kendi adına tapuda tescil ettirmediği, taşınmazın hakkındaki iptal koşullarının oluştuğu hususu kesinleşen davalı üçüncü kişi … adına kayıtlı olduğu, davalı …’ın malik olduğu taşınmaz üzerindeki ihtiyati haczin davalı … hakkındaki davanın kabulü ile kesin hacze dönüştüğü, bu nedenle davanın bedele dönüştüğünden söz edilemeyeceği gibi kararın da infaz kabiliyetine haiz olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
10. 288 parsel yönünden borçlu tarafından 14.02.2002 tarihinde avukatı olan üçüncü kişi …’a yönelik olarak yapılan satışın iptali yönünden diğer koşulların oluştuğu hususu kesinleşmiş olup, bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, bu taşınmazın yargılama sırasında üçüncü kişi tarafından elden çıkarılmış olduğu hâlde dördüncü kişi adına tescil olmaması nedeni ile sadece ilk satışın iptali ile yetinilmesinin doğru olup olmadığı ve hükmün bu hâliyle infazda tereddüte yol açıp açmadığı noktasında toplanmaktadır.
11. İcra ve İflas Kanunu’nın 281 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince alacaklının talebi üzerine davaya bakan mahkemece tasarrufların konusunu oluşturan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilir. Maddede öngörülen ihtiyati haciz 2004 sayılı Kanun’un 264 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati hacizden farklıdır. 281 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca uygulanan ihtiyati haciz, tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşür ve davacı alacaklı verilen ilâmı aynı icra dosyasına ibraz ederek cebri icra işlemlerine devam edebilir. Ayrıca başka bir icra takibi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. İİK’nın 281 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden sonra, taşınmaz ancak ihtiyati hacizle yükümlü olarak devralınabilir. Belirtilen maddeye göre verilen ihtiyati haciz kararı, taşınmazın dördüncü kişilere devir ve ferağını önleyen ihtiyati tedbir niteliğinde olmayıp, bu şerhe rağmen taşınmazı satın alan dördüncü kişinin taşınmazı satın almakla borçlunun mal kaçırma amacını bildiği ya da bilebilecek durumda olduğu kabul edilebilir.
12. Türk Medeni Kanunu’nun 705 inci maddesindeki açık hüküm karşısında; taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Bu durumda dava dışı … tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının kesinleşmesi ile birlikte mülkiyetin davalı borçludan çıkıp, dava dışı …’ye geçtiği, tapuda yapılacak tescil işleminin kurucu değil açıklayıcı nitelikte bir işlem olduğu, taşınmaz mülkiyetinin tescil ile kazanılması durumunun istisnalarından birinin somut olayda gerçekleştiği hususu kuşkusuzdur. Anılan madde uyarınca tasarrufun konusu olan taşınmaza ilişkin pay üçüncü kişinin mülkiyetinden Kanun gereği çıkmıştır. Bu durumda tasarrufun iptali davası, 2004 sayılı Kanun’un 283/ 2 nci maddesi uyarınca otomatik olarak bedele dönüşmüştür. Belirtilen taşınmaz ile ilgili davada davanın kanun gereğince bedele dönüştüğü düşünülmeden, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Öte yandan, somut olayda 288 parsel ile ilgili olarak dördüncü kişi yönünden davanın reddedilmesine karşın aynı taşınmazın satışına karar verilmesi hükmün çelişkili ve infazında tereddüt oluşturacağı ve bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan, davalı …’ın temyizi olmadan da bozma nedeni yapılmasında hata bulunmayıp, bölge mahkemesinin direnme kararında …’ın kararı temyiz etmemiş olmasını gerekçe yapması da yerinde değildir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dava konusu taşınmazın ihtiyati hacizle yükümlü olarak devredildiği, taşınmazın tapuda hâlen hakkındaki iptal koşullarının oluştuğu hususu kesinleşen davalı üçüncü kişi … adına kayıtlı olduğu, hakkındaki dava taraf sıfatı yokluğu yönünden reddedilen ve bu yönde verilen karar kesinleşen …’ın malik olduğu taşınmaz üzerindeki ihtiyati haczin davalı … hakkındaki davanın kabulü ile kesin hacze dönüştüğü, davacı alacaklının alacağını, tasarrufun iptali kararıyla ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi üzerine taşınmazın cebri icra yoluyla satışı ile tahsil edebileceğinden direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
14. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 05.07.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
“K A R Ş I O Y”
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalı borçlu … hakkında takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalı …’a devrettiğini ileri sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmiş; davalı … ve … vekili, derdest dava olduğunu ve davanın haksız açıldığını belirterek reddini savunmuş, taşınmaz hakkında mevcut olan hükmen tescil kararı nedeniyle kendisine dahili dava dilekçesi tebliğ edilen ve hakkındaki dava taraf sıfatı yokluğundan reddedilip kararın istinaf ve temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleşen … … ise; taraf sıfatının bulunmadığını belirtmiştir.
İlk derece mahkemesinde iptal yönünden verilen kabul kararının davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kısa kararın gerekçeli karara aykırı olamayacağı belirtilerek istinaf başvurusunun değişik gerekçe ile kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, 288 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın İİK’nın bedele dönüştüğü düşünülmeden, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, gelinen aşamada karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; 288 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili davanın İcra ve İflas Kanunu’nun 283/2 nci maddesi gereğince bedele dönüşüp dönüşmediği ve bu bakımdan verilen kararının infaz kabiliyeti bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sayın Çoğunluk davanın Kanun gereği bedele dönüştüğü ve bu suretle iptal yönünden verilen kararın infaz kabiliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulmasına karar vermiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK md. 283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan … bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Kanun’un 283/2 nci maddesine göre iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değer nisbetinde üçüncü şahıs nakten tazmine mahkum edilir.
Eldeki davada ihtiyati haciz konulduktan sonra, tasarrufun iptali davasında üçüncü kişi konumundaki davalı … ile borçlu …’ın eski eşi olan davalı …’ın murisi/annesi … arasında satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş, davalı dördüncü kişi (…’ın tek mirasçısı) …’ın murisi …, bu sözleşmeye dayanarak davalı …’a karşı ferağa icbar davası açmıştır. Bu sözleşmede de satışı vadedilen taşınmazın üzerindeki takyidatlarla birlikte devredileceği öngörülmüş, Mahkemece davalının kabul beyanı doğrultusunda taşınmazın takyidatları (eldeki davada konulan ihtiyati haciz) ile birlikte satış vaadi sözleşmesi uyarınca davacı … adına tesciline karar verilmiştir. Mirasçı … adına tescili için adı geçenin tasarrufun iptali kararına kadar bir başvurusu olmamış ve tapu kaydına bu kişi adına tescil edilmemiş, taşınmaz dördüncü kişi üzerine henüz tescil edilmemişken kabul kararı ile birlikte söz konusu ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmüştür. Taşınmaz henüz üçüncü kişinin elinden somut durum nedeniyle çıkmamıştır. … mahkeme hükmü ile tescile hak kazanmış olduğu taşınmaz hakkında verilen cebri icra yoluyla satışına dair karara karşı davalı … istinaf ve temyiz başvurusunda bulunmamıştır. 281/2 nci maddesi gereğince iptale tâbi tasarruf konusu olan mallar hakkında verilen ihtiyati haciz kararı, ancak mahkemece o tasarrufla ilgili olarak iptal kararı verildiği takdirde kesin hacze dönüşür ve alacaklıya satış isteme yetkisi verir. Mahkeme ilâmıyla tapunun takyidatları ile birlikte … adına tescil kararı verilmesi nedeniyle davacı alacaklı alacağını, tasarrufun iptali kararıyla ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi üzerine taşınmazın cebri icra yoluyla satışı ile tahsil edebilecektir.
Yukarıda açıklanan mevcut durum karşısında tasarrufun iptali davasında diğer koşulların oluştuğu yönünden bir uyuşmazlık bulunmayan somut olayda 288 parsel sayılı taşınmaza ilişkin dava bakımından davanın bedele dönüştüğünden söz edilemeyeceği ve kararın infaz kabiliyetinin bulunduğu yönünde verilen direnme kararının yerinde olduğu ve onanmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan bozma yönündeki Sayın Çoğunluğun düşüncesine ve kararına katılamıyorum.
HGK. 05.07.2023 T. E: 4-174, K: 711