Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı Davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Banka vekili, davalı borçlu M. S. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı A. vekili, davalı Gazanfer vekili, davalı G.ten vekili ve davalı Y. vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalı Y. hakkındaki vaki feragat nedeniyle onun hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davalı Gazanfer’e yapılan satışlardan birinde taşınmazın borçlunun borcundan dolayı satılmış olması nedeniyle davanın reddine diğer iki taşınmaz yönünden davaların kabulüne, davalılar A. ve T.’ya devredilen taşınmazlarda satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunmadığı ve borçlunun durumunu bilmedikleri gerekçesi ile davanın bu davalılar açısından reddine karar verilmiş, davalı G.ten hakkındaki dava ise bedele dönüştürülerek kabul edilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekilinin davalı T. için temyiz itirazlarının incelenmesinde, dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davalı T. tarafından sunulan dekontların satış dışında bir ilişkiden kaynaklandığını gösteren bir bilgi ya da belge olmamasına, bedel karşılaştırılması yapılırken yapılan resmi ödemelerin de satış bedeline eklenmesi gereğinin Dairemiz yerleşmiş uygulaması olmasına, bedel farkının bu suretle oluşmadığı gözetildiğinde davalı T. ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3.kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir bir yakınlığın da ispat edilememesine ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin davalı T.’ya ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı A. yönünden ve konusuz kalan taşınmazlar yönünden yapılan incelemede ise tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res’en araştırılması zorunludur.
Davacı ile borçlu arasında yapılan sözleşme ile borçlunun davacıya karşı olan borçluluk hali başlamış durumdadır. Borcun ödenip ödenmeyeceği ya da temerrüde düşülüp düşülmeyeceğinin borcun doğum tarihine etkisi bulunmamaktadır. Aksinin kabulü ise borç altına girdiği tarihten ödeme güçlüğü içine düştüğü tarihe kadar olan dönemde, borçluya mallarını kaçırma başka bir ifade ile tasarrufun iptali mümkün olmayacak şekilde mevcudunu azaltma imkanı verir ki İİK 277 vd maddelerindeki amaca tamamen aykırı olan bu durumda alacaklıların takip konusu alacaklarını tahsil imkanı de ortadan kalkar. Açıklanan nedenlerle davalı A. açısından da iptal şartlarının tamamının araştırılması ve borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış olmadığı Kanun’un, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı (İİK. m. 281) bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkemenin bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre de iptal kararı verebileceği (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) gözden uzak tutulmadan bir karar verilmesi gerekir.
Davalı borçlunun borcundan dolayı dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan ipotek nedeniyle taşınmazların cebri icra yolu ile satılması halinde taşınmaz üçüncü kişinin kendi iradesi ile değil iradesi dışında elinden çıkmış olacağından davalı 3. kişi elinde bir bedel kalması ve davanın diğer koşullarının da bulunması halinde bedel ile sorumlu tutulur. Ancak taşınmazların satışından dolayı 3. kişinin elinde bir bedel kalmadığı durumda “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm tesisi ile yargılama giderlerinin haksız olan taraftan alınmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalı T.’ya yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı A. ve konusuz kalan taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 28/04/2014 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
17. HD. 28.04.2014 T. E: 2012/15274,K:6425