T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/(17)4-168
KARAR NO : 2022/252
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/07/2020
NUMARASI : 2020/82-2020/134
1. Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve davalı ……Kutludağ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Müflis …………..Kimya Tekstil Gıda Malzemeleri Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’nin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/803 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda 14.10.2010 tarihinde iflasına karar verildiğini, tasfiyenin İzmir İflas Müdürlüğü’nün 2010/29 İflas sayılı dosyası üzerinden devam ettiğini, müflis şirket yetkililerinin alacaklılarından mal kaçırma amacıyla şirket adına kayıtlı on iki adet taşınmazı iflastan önce tapuda satış suretiyle devrettiğini akabinde 17.11.2008 tarihinde mahkemeye başvurarak iflasın ertelenmesi talebinde bulunduğunu, taşınmazların beş tanesinin davalı ……….Hodul’a, yedi tanesinin ise davalılardan ……….Kutludağ’a devredildiğini, satışların aynı gün yapıldığını ileri sürerek; 16.10.2008 tarihinde müflis şirket tarafından, ………..Hodul’a satışına ilişkin tapu işlemlerinin iptale bağlı tasarruf olması nedeni ile iptaline 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 283. maddesi gereğince taşınmazların cebri icra yolu ile satışı ile bedellerini iflas dosyasına yatırılması konusunda yetki verilmesine, davalılardan …….Kutludağ tarafından devralınan taşınmazlar davalı tarafından elden çıkarıldığından elden çıkan mallara karşılık tazminata karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile davalılardan ……….Hodul adına kayıtlı taşınmazların satış işlemlerinin iptali ile iflas masası tarafından iflas dosyasında satılarak paraya çevrilmesine, diğer davalı ……….Kutludağ’ın müflisten aldığı taşınmazları başkasına sattığından elinden çıkardığı tarihlerdeki piyasa rayiç değerleri olan toplam 283.035TL’nin satış tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ……….Kutludağ vekili cevap dilekçesinde; şartları oluşmadığı hâlde davanın kısmî dava olarak açıldığını, dava dilekçesinde müvekkilinin satın aldığı taşınmazların hangi bedel üzerinden satın alındığının açıkça belirtildiğini, müvekkilinin satın almış olduğu taşınmazlar için toplam 122.000TL ödeme yaptığını, diğer davalının satın aldığı taşınmazlar ile ilgili olarak toplam 73.000TL ödeme yaptığını, tapu kayıtları ve davacı vekilinin beyanları ile bu durum sabit olduğunu, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, tasarrufların tümünün borcun doğumundan önce yapıldığını, müvekkilinin aracılar vasıtası ile dava konusu gayrimenkullerin satıldığından haberdar olduğunu, satışların gerçek satış olduğunu ve müvekkilinin dava konusu gayrimenkullerin satış bedellerini iflas eden şirketin hesabına banka yolu ile gönderdiğini, bu hususun banka kayıtları ve şirketin ticarî defterleri ile sabit olduğunu, müvekkili iyi niyetli olup, iflas eden şirketin gerçek ekonomik durumunu bilmesinin mümkün olmadığını, iflas eden şirket yetkililerinin dava konusu arsalara ihtiyaçları olmadığını müvekkiline ilettiklerini dava konusu gayrimenkullerin piyasa fiyatına uygun olarak alındığını, gayrimenkullerin hemen hemen hepsinin birbirine komşu parseller olduğunu, müvekkilinin ileride bu parselleri tevhit edip tek parsel hâlinde tasarruf da bulunmayı düşünerek dava konusu parselleri satın aldığını, iflas eden şirket yetkililerinin, dava konusu gayrimenkullerin imar durumları ile ilgili olarak müvekkili yanılttıklarını gayrimenkullerin piyasa fiyatının çok üzerinde bir bedele müvekkile satıldığını, gayrimenkullerin zaman içerisinde elden çıkarıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ……..Hodul vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taşınmazları emlak şirketi aracılığıyla gerçek fiyatları üzerinden satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.11.2015 tarihli ve 2013/171 E., 2015/338 K. sayılı kararı ile; davalı ……Hodul yönünden davanın kabulü ile taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında önemli oransızlık olduğu gerekçesiyle tasarrufun iptaline, davalı …….Kutludağ’ın taşınmazları elinden çıkardığı ve dava bedele dönüştüğünden davalı ……Kutludağ yönünden davanın kısmen kabulüne, 283.025TL’nin 232.195TL’sine 28.07.2009, 50.830TL’sine 16.09.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte bu davalıdan tahsili ile İzmir İflas Müdürlüğü’nün 2010/29 İflas sayılı dosyasına yatırılmak üzere iflas idaresine tahsil yetkisi verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 05.03.2019 tarihli ve 2016/3011 E., 2019/ 2449 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere, davalı ………..taşınmazları tapuda toplam 73.000,00 TL aldığı, bilirkişilerce taşınmazların toplam değerinin 149.335,00 TL olarak belirlendiği, anılan davalının tapudaki bedel dışında bir bedel ödediği iddia ve ispat edilmediğine göre davalı ……….vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması gerekir.
Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Somut olayda, tasarruf borcun doğmundan sonra gerçekleşmiş dava iflas idaresi tarafından açıldığından borçlunun aciz hali sabittir. Mahkemece davalı …….yönünden bedel farkı nedeni ile davanın kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Dava konusu taşınmazlar 16.10.2008 tarihinde tapuda toplam 122.000,00 TL satın alınmış bilirkişi taşınmazların toplam değerini 285.710,00 olarak belirlemiş isede davalı Şenol 06.11.2008 ve 07.11.2008 tarihlerinde borçulya banka aracılığı ile 122.000,00 TL göndermiştir. Bu bedel tapuda geçen 122.000,00 TL ye eklendiğinde 244.000,00 TL olduğundan, taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında önemli bir oransızlık söz edilemez. Ancak 16.10.2008 tarihinde iflas eden şirketten 16.10.2008 tarihinde 7 adete taşınmazın satın alınması İİK’nun 280. madde kapsamında ticari işletmenin önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığı değerlendirilmemiştir.
Mahkemece, bu hususta gerekirse bir mali müşavirden borçlunun iflasına karar verilen dosyadaki bilanço verileri de dikkate alınarak, davalı Şenol’a yapılan taşınmaz satışının iflas eden şirketin mal varlığının önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
3.Kabule göre, davanın bedele dönüşmesi halinde bu bedel üzerinden faize hükmedilmemesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi de isabetsiz olmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.07.2020 tarihli ve 2020/ 82 E., 2020/134 K. sayılı kararı ile; bozma kararının ikinci bendine direnilmesi, üçüncü bendine uyulması gerektiği kanaatine varıldığı, bozma kararında belirtilenin aksine davalı …….Kutludağ vekilinin dahi 122.000TL’si banka kanalıyla 122.000TL’si tapu işlemi esnasında olmak üzere 244.000TL’lik bir ödeme yaptıkları iddiasında bulunmadığı, davalı ……..Kutludağ vekilinin cevap dilekçesinde yaptıkları toplam ödemenin 122.000TL olduğunu açıkça belirttiği, bunun dışında bir ödeme iddiasının bulunmadığı, hatta davalı ……Kutludağ vekili diğer davalının da 73.000TL ödediğini belirterek kendi yaptıkları ödemelerle birlikte davanın harca esas değerinin 195.000TL olması gerektiği hâlde düşük miktardan açıldığını ve harcın tamamlanması gerektiğini savunduğu, esasen davalı ……….Kutludağ vekilinin bozma kararında belirtildiği şekilde tapu işlemi sırasında elden yapılmış bir ödeme olduğu yönünde savunması olsa dahi buna itibar etme imkanının bulunmadığı, başkaca somut delillerle ispat edilmediği sürece tasarrufun iptali davalarında elden ödeme iddiasının kabulünün mümkün olmadığı, bu hususun tanıkla ispat edilebileceğinin dahi kabul edilemeyeceği, aksi durumda İİK’nın 278/III-2. maddesinde belirtilen hükmün uygulanamaz hâle gelmesi sonucunu doğuracağı gerekçesiyle önceki kararda kısmen direnilmesine; davalı ………Hodul aleyhine verilen karar kesinleştiğinden bu davalı yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı Şenol ……….yönünden davanın kısmen kabulü ile, 283.025TL’nin bu davalıdan tahsili ile İzmir İflas Müdürlüğü’nün 2010/29 İflas sayılı dosyasına yatırılmak üzere iflas idaresine tahsil yetkisi verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalı Şenol Kutludağ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı ………Kutludağ ile yapılan tasarruf işlemi bakımından; taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında önemli bir oransızlık bulunduğundan söz edilip edilemeyeceği, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı ve somut olayda satış işlemlerinin ticarî işletmenin önemli bir kısmının devri mahiyetinde olup olmadığının da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
14. İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd. maddelerinde yer alan düzenlemeler uyarınca tasarrufun iptali davası; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava”, kısaca “borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava” şeklinde tanımlanabilir.
15. İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, malvarlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukukî işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukukî işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır.
16. Görüldüğü gibi Kanun, borçlunun iptale tabi tasarrufları, İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde üç grup hâlinde düzenlemiştir. Ancak bu maddelerde iptal edilebilecek tüm tasarruflar sınırlı olarak sayılmamıştır. Dava dilekçesinde, anılan maddelerden hangisine dayanıldığının belirtilmesi zorunlu değildir. Bu maddelerden biri veya birkaçı dava dilekçesinde gösterilmiş olsa bile, hâkim bununla bağlı olmayıp, diğer madde hükümlerinden birine dayanarak tasarrufun iptaline karar verebilir. Dava dilekçesinde, yaptığı icra takibi üzerine, borçlunun mal kaçırmak amacıyla malını danışıklı olarak üçüncü kişiye satması nedeniyle, tapu iptali ile borçlu adına tescili istenilmiş olsa bile, davacı alacaklının amacı gözetilerek, dava İİK’nın 277 ve ardından gelen maddelerde düzenlenen tasarruf iptal davası olarak nitelendirilmelidir. Borçludan satın alan ile borçlu arasında İİK’nın 278. maddesinde gösterilen nedenlerin varlığı hâlinde, satın alan kişinin iyi niyetine bakılmaksızın aralarındaki tasarrufun iptaline karar verilir. İİK’nın 278. maddesindeki diğer iptal nedenleri yoksa maddenin (2) nolu bendinde belirtilen “ivaz olarak pek aşağı bir fiyatın kabul edilip edilmediği” incelenmelidir. Bu kapsamda, yerinde keşif yapılarak, borçlunun yaptığı devir tarihindeki taşınmazın nitelikleri gözetilerek, bu tarih itibariyle piyasa rayicine göre tasarrufa konu taşınmazın gerçek değerinin bilirkişi kuruluna tespit ettirilmesi gerekir. Bu inceleme sonucu bu maddedeki koşulun oluşmadığı anlaşılırsa, borçlunun borca batık olduğu sırada yaptığı tasarruflarla ilgili İİK’nın 279. maddesinde gösteren nedenlerin varlığı araştırılır.
17. Yargıtay uygulamasına göre, edimler arasında aşırı bir oransızlıktan söz edebilmek için tasarruf konusu malın veya hakkın, satış sözleşmesinde (tapuda, noterde, vs.) gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında en az bir misli veya daha fazla fark bulunması gerekir. Ülkemizde, genellikle taşınmaz satışlarında, tapuda düzenlenen resmî sözleşmede, satış bedeli olan gerçek değer yerine, emlak vergisine esas alınan daha düşük değer gösterilmektedir. Satış bedeli ile gerçek satış değeri arasında aşırı fark varsa, alıcı ödemenin gerçek değer üzerinden yapıldığını ancak, resmî nitelik taşıyan örneğin, bankadaki hesap hareketini gösterir hesap ekstresi, banka havalesi, PTT havalesi gibi bir belge ile de kanıtlayabilir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2005 tarihli ve 2005/15-625 E., 2005/736 K.; 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-244 E., 2008/252 K.; 20.11.2018 tarihli ve 2018/17-141 E., 2018/1747 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
18. İcra ve İflas Kanunu’nun 278 ve 279. maddelerinde öngörülen nedenlerin bulunmadığı anlaşılırsa, 4949 sayılı Kanun ile değişik 280. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı incelenmelidir. Bunun için, borçludan satın alan kişi veya kişilerin iyi niyetli olup olmadıklarının araştırılması gerekir. Bu araştırma yapılırken, borçlunun âciz içinde olduğu ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğinin işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesi gerektiğinin 280/3 maddedeki durum hariç davacı yanca yasal kanıtlarla ispatlanması gerektiği gözetilmelidir.
19. Yapılan araştırma ve inceleme sonucu borçlu ile borçludan taşınmazı satın alan üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptali gerektiği sonucuna varılırsa, davacının alacağı ve eklentileriyle sınırlı olmak üzere tasarrufun iptaline, davacı alacaklıya bu taşınmazın haciz ve satışını isteme yetkisi tanınmasına karar verilmesiyle yetinilmeli, dava dilekçesinde, istek olsa bile iptal davasının kişisel alacak davası niteliğine aykırı olarak tapunun iptaline ve borçlu adına tesciline karar verilmemelidir (Güneren, Ali: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s. 39, 40, 628,718 vd).
20. Tasarrufun iptali davası hakkında yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; her ne kadar ilk derece mahkemesince davalı ……..Kutludağ bakımından bedel farkı (oransızlık) bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar Özel Dairece; davalı Ş…….’un 06.11.2008 ve 07.11.2008 tarihlerinde borçluya banka kanalı ile 122.000TL gönderdiği, bu bedelin tapuda geçen 122.000TL’ye eklendiğinde satış bedeli 244.000TL olduğundan taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında önemli bir oransızlık söz edilemeyeceği ancak diğer madde hükümlerinden birine göre tasarrufun iptali koşullarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuş ise de; davalı ……..Kutludağ vekilinin cevap dilekçesinde yaptıkları toplam ödemenin 122.000TL olduğunu açıkça belirttiği, bunun dışında bir ödeme iddiası bulunmadığı, hatta davalı ……Kutludağ vekili diğer davalının da 73.000TL ödediğini belirterek kendi yaptıkları ödemelerle birlikte davanın harca esas değerinin 195.000TL olması gerektiği hâlde düşük miktardan açıldığını harcın tamamlanması gerektiğini savunduğu gözetildiğinde bu beyan karşısında taşınmaz için yapılan ödemenin toplam 122.00TL olduğunun kabul edilmesinin gerektiği ve bu durumda da ödenen bedel ile taşınmazın gerçek değeri arasında önemli oransızlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Bozma gerekçesi ve tespit edilen bu hususlar karşısında mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yeterli olup, verilen direnme kararı da yerinde bulunmuştur.
21. Ne var ki, uyulan kısım yönünden davacı vekilinin tüm ve davalı …….Kutludağ vekilinin diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı uygun olduğundan uyulan kısım yönünden davacı vekilinin tüm ve davalı ……..Kutludağ vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması nedeniyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.