12. Hukuk Dairesi2021 YılıHaciz

TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün taşınır,taşınmaz malları ile hak ve alacaklarının haczini engelleyen açık bir yasal  düzenleme bulunmadığı, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa hükümlerine de tabi olmadığı görülmekle Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczinin mümkün olduğunun kabulü gerekir.

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A
   Y A R G I T A Y   İ L A M I
 
ESAS NO : 2020/7014 
KARAR NO: 2021/3074
 
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 29/06/2020
NUMARASI : 2018/2764-2020/1190
DAVACI : Alacaklı : STFA Enerjöi Telekomünikasyon San. Ve Tic. A.Ş.
DAVALI : Borçlu    : TCDD Genel Müdürlüğü
 
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki  davalı -borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi  Aysun Dinç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : 
Kural olarak, borçlunun malvarlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat teşkil eder ve bu nedenle borçlunun alacaklıları tarafından borç için haczettirilebilir. Haciz cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. İİK’nın 85. maddesinin 1. fıkrasına göre icra dairesince, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dâhil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedilir. İİK’nın 85. maddesinin 2. fıkrası borçluya ait olup da üçüncü kişi elinde olan malların da haczedilebileceğini öngörmektedir.  
  Haczin konusu, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki alacakları ve diğer malvarlığı haklarıdır (Baki, K.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 410).
 Borçlu mallarından kasıt, borçlunun malvarlığına dahil olan değerlerdir. Malvarlığı aktif ve pasif olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Malvarlığının aktifi denilince, taşınır ve taşınmaz mallar, alacak hakları ve diğer haklar anlaşılır. Borçlar ise malvarlığının pasif kısmını oluşturur (Muşul, T.: İcra ve İflas Hukuku, C. 1, 5. Baskı, Ankara 2013, s. 581).
   Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal ve alacaklarının haczi ise İİK’nın 89. maddesinde düzenlenen prosedür ile mümkündür. Buradaki alacaktan maksat, borçlunun bir kıymetli evraka bağlı olmayan, yani hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senede bağlı bulunmayan alacaklardır (Kuru, s. 460).
 İİK’nın 82. maddesinde haczedilemeyecek mallar ve haklar düzenlenmiştir. Maddî hukuka göre başkasına devri yasak olan mal, alacak ve haklar (mesela münhasıran şahsa bağlı haklar, TMK m. 23 gibi) haczedilemez. Ayrıca özel kanunlarında haczedilemeyeceği yazılı olan mal, alacak ve haklar da haczedilemez. 
  İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde ”Devlet Malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün konuluş nedeni, 15.01.1947 tarihli ve 1947/14-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında “Bu hüküm, kamu hizmetlerinin düzenli ve aralıksız bir tarzda yürütülmesini sağlamak amacını güder. Devletin kendisine ait borcu ödemesi zorunluluğu, devlet kamu kişiliğinin  saygınlık  ve  onuru  gereği  bulunmakta,  devletten  alacaklı  bulunan  kişilerin kovuşturma yollarına başvurmalarına lüzum ve ihtiyaç bulunmayacağı aşikardır. Kaldı ki kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılmış olan malların hacze konu olabilecelerini düşünmek, Devletin yerine getirmekle görevli bulunduğu hizmetlerin ifa vasıtalarını ortadan kaldırmak gibi  arzu edilmeyen bir netice doğurur” biçiminde açıklanmıştır.
  Devleti niteleyen egemenliğin, buna karşı zor kullanılması ile bağdaşmaz. Zor kullanılması devlete tanınan bir yetki olduğundan bu yetkinin Devletin kendisine karşı kullanılması düşünülemez. Öğretide Devlet mallarının haczedilemeyeceği hükmünün Devletin borçlarını kendiliğinden ve zamanında ödeneceği varsayımından, Devlete güvenin sarsılmaması ve kamu yararının üstün tutulması nedeniyle konulduğu belirtilmektedir (Arslan, R./ Yılmaz, E./ Taşpınar, S. T./ Hanağası, E.:İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2020, s. 282). Anayasa Mahkemesi de Devlet malının haczedilemeyeceği kuralını Anayasaya aykırı bulmamıştır (Anayasa Mahkemesinin 21.10.1992 tarihli ve 1992/13 E., 1992/50 K. sayılı kararı).
  Devlet malları 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanunu’nun 2. maddesine göre, gerek kamu hizmetine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan, gerek sağladığı mali yarar vesaire dolayısıyla faydalanılan bütün mallardır (Yılmaz, E.: Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların haczedilememesi, Prof. Dr. Yaşar Karayalçın’a 65. Yaş Armağanı, Ankara 1988, s. 601-611). Söz konusu maddeye göre Devlet malları; Devletçe konulan ve toplanan vergiler ve resimler ile her türlü taşınır ve taşınmaz mal ve bunların kira geliri ve satış giderlerinden oluşmaktadır. 
  1050 sayılı Genel Muhasebe Kanunu, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 81. maddesi ile kaldırılmıştır. 5018 sayılı Kanun’un 3/g maddesinde “Kamu kaynakları: Borçlanma suretiyle elde edilen imkânlar dahil  kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerleri,” ifade ettiği, 3/i maddesinde ise “Kamu geliri: Kanunlarına dayanılarak toplanan vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay veya benzeri gelirler, faiz, zam ve ceza gelirleri, taşınır ve taşınmazlardan elde edilen her türlü gelirler ile hizmet karşılığı elde edilen gelirler, borçlanma araçlarının primli satışı suretiyle elde edilen gelirler, sosyal güvenlik primi kesintileri, alınan bağış ve yardımlar ile diğer gelirleri,” kapsadığı açıklanmıştır. Anılan hükümlerden Devlet malı kavramının taşınmaz ve taşınırlar ile bütün hak ve alacakları kapsadığı anlaşılmaktadır. 
   İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendindeki düzenlemeye göre “Devlet Malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.”  Hangi malların Devlet malı sayılacağı ve haczedilemeyeceği 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu esas alınarak belirlenir. Anılan Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli kamu idarelerinin malları Devlet malı olarak kabul edilir. Bu idareler dışında Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici Kurumlar ve (IV) sayılı cetvelde yer alan Sosyal Güvenlik Kurumları ile Mahalli İdarelerin malları özel Kanunlarında haczedilmezlik konusunda hüküm var ise haczedilemez. Özel hukuk hükümlerine tabi olan bazı kamu tüzel kişilerinin malları İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendi anlamında Devlet malı olarak sayılmış ve haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/12-274 Esas, 2020/896 Karar nolu kararı) 
Somut olayda; uyuşmazlık, borçlu Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü alacaklarının haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
 
Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında  Kanunun 10. maddesi ile 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede yapılan değişiklik ile borçlu Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün hukuki statüsü kamu iktisadi kuruluşu iken iktisadi devlet teşekkülü haline getirilmiş; ayrıca bu husus, 04/06/2016 tarih ve 29732 sayılı Resmi Gazete yayınlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana Statüsü’nün 4. maddesinde de belirtilmiştir. Bu maddede; “….TCDD; tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülüdür. ….TCDD, 10/12/2013 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile ….Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir…” düzenlemesi yer almaktadır. 
İktisadi devlet teşekkülü olan TCDD, sermayesinin tamamı devlete ait,iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsüdür. 
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesinde “….. Teşebbüsler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir….” düzenlemesine yer verilmiştir.
  Aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 57.maddesinde ise, “Teşebbüslerin, müesseselerin, işletmelerin ve bağlı ortaklıkların malları ve her çeşit mevcutları aleyhine işlenen suçlar, Devlet malı aleyhine işlenmiş sayılır. Bu suçlara Türk Ceza Kanunundaki cezalar uygulanır.” şeklinde düzenleme mevcuttur.  Daha önce aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan teşebbüsün, taşınır ve taşınmaz her türlü mallarının haczedilemeyeceğine dair hüküm ise serbest piyasa ekonomisi koşullarında faaliyet gösteren kamu iktisadi teşebbüsleri açısından tam rekabet koşullarının oluşturulmasını teminen özel hukuk hükümlerine tabi olmaya getirdiği istisna nedeniyle 14/04/1994 tarih ve  4011 sayılı Kanunun 1. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 
 Tüm bu açıklamalar ışığında; 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de,  borçlu  Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün taşınır,taşınmaz malları ile hak ve alacaklarının haczini engelleyen açık bir yasal  düzenleme bulunmadığı, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa hükümlerine de tabi olmadığı görülmekle Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczinin mümkün olduğunun kabulü gerekir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK’nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK’nin  370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, 17/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu