TebligatYargıtay Kararları

Teb.K.10 mad. gereğince borçlunun bilinen en son adresi

Taraflarca Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi gereğince şikayete konu takip açısından borçlunun bilinen adresinin, sözleşmedeki adres olarak belirlendiğinin kabulü gerektiği, bu durumda, öncelikle tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırdığı sözleşmede yazılı tebligat adresine ödeme emri tebliğe çıkartılmaksızın, doğrudan ticaret sicil adresine çıkartılan ve bila tebliğ iade üzerine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi gereğince yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, o halde, ilk derece mahkemesince, Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, şikayetçi borçlu yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddedilmesinin ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-

Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yeliz Aziz Peker tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu şirketin, usulsüz tebliğ şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğu, Bodrum İcra Hukuk Mahkemesi’nin 02.3.2017 tarih ve 2016/1084 E.-2017/154 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlu tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 03.01.2018 tarih ve 2017/2523 E.-2018/11 K. sayılı kararı ile borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine hükmolunduğu görülmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır……..” hükmü öngörülmüştür. Ticaret sicilinde kayıtlı adresin bilinen adres olarak kabul edilebilmesi için, tebliğ tarihinden önce borçlu şirket tarafından ticaret siciline, tebliğ merciine ya da alacaklıya adres değişikliğine dair bir bildiriminin yapılmamış olması gerekir.

Somut olayda, alacaklı tarafından borçlu şirket hakkında kira sözleşmesine dayalı olarak adi kira ve hasılat kiralarına ilişkin ilamsız takip başlatıldığı, takip konusu 10.02.2012 tarihli kira sözleşmesinin 11. maddesinde; tebligat adresinin gayrimenkulün bulunduğu adres olduğu, bu adrese yapılan tebligatın kiracıya yapılmış sayılacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin başlangıç kısmında kiralanan taşınmazın adresinin “Turgutreis Akyarlar Akyarburnu Mevkii” olduğu, örnek 13 numaralı ödeme emrinin takip talebinde yazılı “Zümrütevler Mahallesi İnanç Sokak No: 53/A Maltepe /İstanbul” adresine tebliğe çıkartıldığı, 10.8.2015’te borçlunun adresten ayrıldığı şerhiyle tebligatın iade edildiği, bu adresin borçlu şirketin ticaret sicilde kayıtlı adresi olduğunun anlaşılması üzerine, alacaklının talebi ile aynı adrese çıkartılan ödeme emrinin 13.02.2016 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi gereğince tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

Kural olarak, ticaret şirketlerinin bilinen adresi ticaret sicilde kayıtlı olan adresleri ise de; Bodrum 5. Noterliği’nin 08.9.2015 tarih ve 5829 yevmiye nolu imza sirkülerine göre; borçlu şirketin 10.12.2009 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, adresinin de “Zümrütevler Mahallesi İnanç Sokak No: 53/A Maltepe /İstanbul” olduğu, ancak taraflarca imzalanan ve tarafların kabulünde olan takip konusu 10.02.2012 tarihli kira sözleşmesinde borçlunun tebligat adresinin sözleşme konusu taşınmazın adresi olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmakla, bu suretle taraflarca Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi gereğince şikayete konu takip açısından borçlunun bilinen adresinin, sözleşmedeki adres olarak belirlendiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda, öncelikle tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırdığı sözleşmede yazılı tebligat adresine ödeme emri tebliğe çıkartılmaksızın, doğrudan ticaret sicil adresine çıkartılan ve bila tebliğ iade üzerine Tebligat Kanununun 35. maddesi gereğince yapılan tebliğ işlemi usulsüzdür.

O halde, İlk Derece Mahkemesi’nce, Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, şikayetçi borçlu yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddedilmesi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 03.01.2018 tarih 2017/2523 E. – 2018/11 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), Bodrum İcra Hukuk Mahkemesinin 02.3.2017 tarih ve 2016/1084 E.-2017/154 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/06/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi verildi.

12. HD. 27.06.2019 T. E: 2018/8646, K: 11308

Borçlunun bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade gelmesinden sonra, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebligat yapılması gerekirken, ödeme emrinin usulüne uygun bir şekilde tebliğinin yapılmaması halinde icra takibinin kesinleşmeyeceği- Ödeme taahhüdünde tebligat gideri, tahsil harcı ve peşin harcın ayrı ayrı rakamsal olarak gösterilmemesi halinde taahhüdü ihlâl suçunun oluşmayacağı-
Borçlunun ödeme şartını ihlâl suçundan sanık M..’ün, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair .. 14. İcra Ceza Mahkemesinin 29/11/2018 tarihli ve 2018/406 esas, 2018/542 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair .. 15. İcra Ceza Mahkemesinin 24/06/2019 tarihli ve 2019/57 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 14/10/2019 gün ve 94660652-105-06-14598-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/10/2019 gün ve KYB.2019-100847 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre,

1- .. 14. İcra Ceza Mahkemesinin 29/11/2018 tarihli ve 2018/406 esas, 2018/542 sayılı dosyasında yer alan ödeme emrine istinaden alacaklı B.-S..Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından borçlu M.. aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine konu .. 17. İcra Müdürlüğünün 2017/23120 esas sayılı dosyası incelendiğinde; borçlunun “S… Mh. … Sk. No:4 Merkez/ISPARTA” adresine çıkartılan ödeme emri tebligatının 10/01/2018 tarihinde bila iade döndüğü, sonrasında icra müdürlüğünce borçluya ait herhangi bir mernis adresi araştırması yapılmadığı anlaşılmış ise de, 7201 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, borçlunun bilinen en son adresine Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade gelmesinden sonra Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebligat yapılması gerekirken, ödeme emrinin usulüne uygun bir şekilde tebliğinin yapılmadığının ve icra takibinin kesinleşmediği,

2- 2004 sayılı Kanun’un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlâl suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekâlet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiği, .. 17. İcra Müdürlüğünün 2017/23120 esas sayılı takip dosyasında mevcut 07/06/2018 tarihli ödeme taahhüdünde tebligat gideri, tahsil harcı ve peşin harcın ayrı ayrı rakamsal olarak gösterilmediği, dolayısıyla sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği,

Gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

Kanun yararına bozma isteminin (2) no’lu nedeni yönünden yapılan incelemede;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine ilişkin ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, .. 15. İcra Ceza Mahkemesinin 24/06/2019 tarihli ve 2019/57 değişik iş sayılı kararının, CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık borlunun ödeme şartını ihlal eyleminden dolayı hükmolunan tazyik hapsinin kaldırılmasına, bozma sebebine göre kanun yararına bozma isteminin (1) no’lu bendi açısından karar verilmesine yer olmadığına, 26/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

12. HD. 26.11.2019 T. E: 12796, K: 17050

Related Articles

Back to top button