Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı alacaklı vekili, duruşma talepli olarak da davalı borçlu ve davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine davalı borçlu ve davalı üçüncü kişinin duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu hakkında yapmış oldukları takipte gerçekleştirilen 27.07.2015 tarihli hacizde, üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunduğunu belirterek, üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine, %20 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı üçüncü kişi vekili, borçlu ile aralarında bağlantı bulunmadığını, borçlu şirket yetkilisinin üçüncü kişi adına işlemleri takip etmesi nedeniyle haciz mahallinde bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, hacizde borçlu şirket ortağının üçüncü kişiye ait adreste bulunması ve faaliyet konularının aynı olması, üçüncü kişi şirketin internet adresinde borçlu şirketin adının yazılı olması nedenleriyle organik bağ bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm; davacı alacaklı vekili, davalı üçüncü kişi vekili ve borçlu tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK 99. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir.
İİK’nin 88/1. maddesinde: “Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeleri ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder…” düzenlemesi yer almaktadır.
Taşınırlarda haczin geçerli olabilmesi için haczi yapan memurun haciz iradesinin belirli bir şekilde haricileşmiş olması yeterli olup, yasada açıklanan ayrıcalıklı durumlar dışında fiili el koyma ve muhafaza tedbiri gerekli değildir. İİK’nin 88/1. maddesinde bu genel kural ile ilgili istisnai haller sayılmıştır. Buna göre madde metninde geçen taşınır eşyalar söz konusu olduğunda, haciz merasiminin tamamlanabilmesi için, haczedilen eşyaların fiilen el konularak icra dairesinde muhafaza edilmesi gerekir.
Somut olayda, 27.07.2015 tarihli hacizde altın ve gümüş haczedilmiştir. Hacze konu altınlar yediemin olarak üçüncü kişiye teslim edilmiş, fiilen el koyma ve icra dairesinde muhafaza edilme koşulları gerçekleşmemiştir.
Bu durumda Mahkemece, geçerli bir haciz bulunmadığından davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davacı alacaklı vekilinin tazminata yönelik temyiz itirazının reddine, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı borçlu ve davalı üçüncü kişiye ayrı ayrı iadesine, 44,40 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 1.123,98 TL’nin temyiz eden davacı alacaklıya iadesine, 19.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. HD. 19.03.2019 T. E: 2016/6662, K: 2875