16. Hukuk Dairesi 2013/9266 E. , 2013/8962 K.
- BARO PULU EKSİKLİĞİNİN TAMAMLANMAMASI
- DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASI
- DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI
- VEKALET ÜCRETİ
- YARGILAMA GİDERLERİ
- AVUKATLIK KANUNU (1136) Madde 27
“İçtihat Metni”
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı A.. T.., Çıralık Köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı A.. T.. vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davanın üç kez takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; hüküm usul ve yasaya aykırıdır. 23.01.2013 günlü oturumda yetki belgesine istinaden duruşmaya katılan Av. Ümran’ın davacı vekili olarak dava ve duruşmalara kabulüne karar verilip yetki belgesindeki baro pulu eksikliğinin tamamlanması için ara kararı tesis edilmiş, bunu takip eden ve asıl vekilin duruşmaya katıldığı 13.03.2013 günlü oturumda ise; “Yetki belgesindeki eksikliğin tamamlanması için bu celseye kadar süre verildiği halde eksikliğin giderilmediğinin görülmesi üzerine dosyanın 13.03.2013 tarihi itibariyle işlemden kaldırılmasına” karar verilmiştir. Vekaletname ve örneklerine Türkiye Barolar Birliği pulunun yapıştırılmasına ilişkin uygulama, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 02.05.2001 gün ve 4667 sayılı Yasa ile değişik 27. maddesi hükmüne dayalıdır. Anılan maddenin üçüncü fıkrasında, aynen “Avukatlarca vekaletname sunulan merciler, pul yapıştırılmamış veya pulu noksan olan vekaletname ve örnekleri kabul edemez. Gerektiğinde ilgiliye on günlük süre verilerek bu süre içinde pul tamamlanmadıkça vekaletname işleme konulamaz.” hükmünü taşımaktadır. Söz konusu yasa hükmünün açık ifadesine göre, vekaletname ve örneklerine pul yapıştırma yükümlülüğü vekil edene değil, vekaletnameyi (ya da yetki belgesini) ilgili makama sunan avukata aittir. Bir avukatın yasaca kendisine yüklenmiş olan pul yapıştırma yükümlülüğünü mahkemece verilen yasal süre içerisinde yerine getirmemesi, davanın tarafı olan ve açıklanan konuda hiçbir yükümlülüğü bulunmayan vekil edenin, salt bu nedenle hak kaybına uğramasına neden olacak bir olgu olarak kabul edilemez. Yasa’nın hükmü de, böyle bir sonucu doğuracak şekilde yorumlanamaz. Vekil edenin herhangi bir şekilde bu durumdan etkilenebilmesi için, vekilin yerine getirmediği yükümlülükten haberdar edilmesi durum ve sonuçlarının kendisine açıklıkla bildirilmesi gerekir. Salt, vekilin Türkiye Barolar Birliği pulunu yapıştırmamış veya eksik yatırmış ve bunları verilen süre içerisinde tamamlamamış olması halinde, ne davanın açılmamış sayılması, ne de dosyanın işlemden kaldırılması gündeme gelebilir. Esasen, dosyanın işlemden kaldırılması veya davanın açılmamış sayılması, HUMK ve HMK’da sadece belirli koşullara özgü olarak öngörülen sonuçlardır. Bu tür hallerde mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle değinilen durumdan ve doğabilecek hukuksal sonuçlardan vekil edeni haberdar etmek; bu cümleden olarak, davayı bizzat takip yahut başka bir avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabileceği, ya da pul yokluğu veya eksikliğini bizzat giderebileceği veyahut da uygun göreceği başka bir yolla, tarafı olduğu davada usul hukuku açısından aleyhine ortaya çıkması muhtemel sonuçları bertaraf edebileceği kendisine açıklanıp, bu yönlerden karar almasına ve tutum belirlemesine yetecek uygun bir süre vermek; böylece ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde işlem yapmak olmalıdır. Somut olayda, mahkemece açıklanan şekilde bir işlem yapılmaksızın ve vekil eden durumdan haberdar edilmeksizin yazılı şekilde karar ihdası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesine de uygun düşmemiştir. Bir an için, kurulan ara kararının usulüne uygun olduğu kabul edilse dahi davanın üçüncü kez takipsiz bırakılması halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına değil, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yetki belgesine dayanarak duruşmaya katılma tarihinin davanın açılmamış sayılma tarihi olarak kabulü gerekeceğinin düşünülmemesi de isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; davanın açılmamış sayılması kararı niteliğindeki nihai karar nedeniyle davalı Hazine lehine vekalet ücretine ve diğer yargılama giderlerine (harç vs.) hükmedilmemesi de isabetsiz olup, tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 25.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
2. YARGITAY KARARI
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8262
KARAR NO : 2019/3033
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Gevaş Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/11/2015
NUMARASI : 2012/245-2015/194
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ile dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 28/04/2012 günü davalı ….. sevk ve idaresindeki aracın müvekkillerinden İbrahim ………. ait, müvekkilleri Muhammed ……. ile Mustafa ………’nun içinde bulunduğu 06 … .plakalı araca çarptığını, müvekkili Mustafa …….oluşan trafik kazası sebebiyle iş ve güçten yoksun kaldığını, ve hastaneye gidiş ve gelişler esnasında mutat giderlerde bulunduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili Mustafa …….. için 3.300,00 TL, müvekkili Muhammed …….. için 400,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan, 20.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar Necmettin …….. ve Ferit …….. müştereken ve müteselsilen alınmasına, ayrıca; kaza sonrası pert olan 06 ……….. plakalı araç bedeli 24.100,00 TL’nın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Axa Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacı Mustafa yönünden 450,00 TL tedavi gideri nedeniyle maddi tazminatın dava tarihi olan 26/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Mustafa ………. verilmesine, tedavi gideri için fazlaya ilişkin talebin sigorta şirketi tarafından 2918 sayılı kanun 98.maddesine göre öngörülen aktarımın SGK’ya yapıldığından ve davacı SGK’lı olduğu için reddine, 2.531,40 TL iş göremezlik nedeniyle maddi tazminatın 100,00 TL’sinin dava tarihi olan 26/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile geriye kalan 2.431,40 TL’nin ıslah tarihi olan 25/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 100 TL refakatçi gideri, 100 TL ulaşım ve diğer giderlere ilişkin toplam 200 TL maddi tazminat talebi ispatlanamadığından reddine,5.000 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 26/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Necmettin Tağmat ve Ferit Parlak’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Mustafa …….. verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacı Muhammed ………. yönünden, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 26/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Necmettin ……… ve Ferit ……..’tan müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı tarafından talep edilen toplam 400,00 TL maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine,
Davacı İbrahim …… yönünden 15.000,00 TL araç bedeli tazminatının dava tarihi olan 26/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, aracın hurdasının davacıya bırakılmasına, davacının talep ettiği otopark ücreti ve diğer masraf kalemleri için 100,00 TL’lik maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ile dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin (3) nolu, davacılar vekilinin ise (4) nolu bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK 266 ve devamı maddeleri gereğince çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir, hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazalarında kusur durumunun belirlenmesi uzmanlığı gerektiren konulardandır.
Somut olayda kaza tespit tutanağında kusur dağılımı yapılmamış, ceza dosyasında Adli Tıp Kurumundan alınan raporda da tam kusurlu bulunan davalı sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK.’nun 223. maddesinde belirtilen hükümlerden değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CMK.’nun 223. Maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61, E., 2011/79 K; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E, 2009/223 K sayılı ilamları).Bu açıklamalar ışığında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesine ilişkin değerlendirmeye gelince; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkamesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünden anlaşılacağı üzere ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hakimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir.Maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamıyacağının kabulü gerekir.(YHGK’nun 1.2.2012 gün 2011-19/639 E, 2012/30 K sayılı ilamı).
Bu durumda mahkemece tarafların kusuru konusunda alınmış bir bilirkişi raporu olmadan ceza dosyasındaki rapora dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir. O halde mahkemece kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan kusur raporu alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik inceleme hüküm kurulması isabetli değildir.
3-Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacılar vekili dava dilekçesinde müvekkili Mustafa ……… yönünden geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderlerinin, İbrahim ……. yönünden ise kaza nedeniyle pert olan 06 …….. plakalı araç bedeli 24.100,00 TL nın dava dilekçesinde belirtilen davalılardan tahsili talebinde bulunmuş, yerel Mahkemece gerekçeli kararın hüküm fıkrasının (a) bendinin 2 nolu alt bendinde davacı Mustafa lehine hükmolunan 2.531,40 TL iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat ile (c) bendinin 1 nolu alt bendinde ise davacı İbrahim yönünden 15.000 TL araç bedeli için maddi tazminatın davalılardan(dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu da dahil) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davanın açıldığı tarihten önce yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” düzenlemesine; Kanun’un geçici 1. maddesinde de “Bu Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı’nın yükümlülüklerinin sona ereceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ile trafik kazasından kaynaklanan ve KTK’nun 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri bakımından, trafik sigortacısı ile sorumluluğunu üstlendiği araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu son bulmuştur.Anılan Yasa hükmüne göre Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumlu olup,davacıların talep ettiği geçici iş göremezlik ve araç bedeli ile ilgili tazminat kalemlerinden dahili davalı SGK’nda diğer davalılarla birlikte sorumlu tutulacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
4-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
4.1-Somut olayda uyuşmazlık haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Davalı sigorta şirketi ise, kazaya karışan ve davacının zarara uğramasına neden olan aracın trafik sigortacısı olup 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davacının, davalı sigorta şirketine tazminat için başvuru yapıp yapmadığı, dosya kapsamından anlaşılamamakta ise de; sigortacının en erken dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilerek, davalı sigortacı için temerrüt faizinin dava tarihinden işletilmesini talep edebilir.
Açıklanan nedenlerle; somut uyuşmazlıkta, davalı sigorta şirketi, hükmolunan tüm tazminat yönünden dava tarihinde, davalılar Necmettin …….. ve Ferit …….. kaza tarihinde temerrüde düştüğünden, kabul edilen tüm tutara bu tarihlerden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslahla artırılan kısma ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi,
4.2-Dava dilekçesinde davacı İbrahim ………yönünden manevi tazminat talep edilmediği halde, hüküm fıkrasının (c) bendinin 5 nolu alt bendinde davalı Necmettin ….. yönünden reddedilen manevi tazminata ilişkin olarak takdir edilen vekalet ücretinin tüm davacılara yükletilmesi,
4.3-Temyize konu kararda, davacı Mustafa’nın 200,00 TL maddi tazminat talebi ispatlanamadığından, davacı Muhammet ……… 400,00 TL maddi tazminat talebinin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olup, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin 2. Fıkrası; “Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” hükmünü haiz olup, davacılar lehine hükmedilen maddi tazminatları aşmayacak miktarda bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde davalılar Sigorta Şirketi ve Necmettin Tağmat lehine 1500,00’er TL vekalet ücretine hükmedilmesi,
4.4.-Mahkemece,davanın 9.9.2014 tarihli celsesinde davalı Necmettin vekiline dosyaya sunduğu vekaletnameye ilişkin vekalet suret harcı ve baro pulu eksikliği için 2 haftalık kesin süre verilmesine,verilen süre içerisinde eksikliklerin giderilmemesi halinde duruşmaları vekil sıfatıyla takip edemeyeceğinin ihtar edilmesine karar verildiği ve bu hususta davalı vekiline ihtaratlı tebligat yapılmasına rağmen davalı vekilince verilen sürede eksikliklerin tamamlanmamış olduğu görülmüştür.
Vekaletname ve örneklerine Türkiye Barolar Birliği pulunun yapıştırılmasına ilişkin uygulama, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 02.05.2001 gün ve 4667 sayılı yasa ile değişik 27. maddesi hükmüne dayalıdır. Anılan maddenin ilk fıkrasında, avukat stajyerlerine stajları süresince Türkiye Barolar Birliği tarafından kredi verileceği belirtilmiş, ikinci fıkrada, ödenecek bu kredinin 2014/41075-35775 kaynakları arasında, avukatların yetkili mercilere sundukları vekaletnamelere yapıştırılacak pul bedelleri de sayılmış; bu pulların Türkiye Barolar Birliğince bastırılacağı açıklanmıştır. Üçüncü fıkra ise, aynen “Avukatlarca vekaletname sunulan merciler, pul yapıştırılmamış veya pulu noksan olan vekaletname ve örnekleri kabul edemez. Gerektiğinde ilgiliye on günlük süre verilerek bu süre içinde pul tamamlanmadıkça vekaletname işleme konulamaz.” hükmünü taşımaktadır. Söz konusu yasa hükmünün açık ifadesine göre, vekaletname ve örneklerine pul yapıştırma yükümlülüğü müvekkile değil, vekaletnameyi ilgili makama sunan avukata aittir.
Yine, vekâlet akdinin geçerliliği yasaca herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır Bir davanın taraflarının kendilerini o davada temsil edecek avukatlara verecekleri vekaletnamelerde bu kapsamdadır. Avukatın mahkemeye sunacağı vekaletname, müvekkil ile vekil arasındaki vekalet akdini ortaya koyan bir yazılı belge niteliğinde olup, sadece bu ilişkinin üçüncü kişiler ve mahkeme nezdinde ispatı açısından önem taşır. Öyle ki, vekaletnamenin bulunmadığı hallerde bile, müvekkilin, vekalet akdinin varlığını ve yapılan işlemlere icazetini gösteren beyanı, usul hukuku açısından geçerli sonuçlar doğurur (HMK.md.77/1).
Vekaletnamede Baro pulunun bulunmaması, onun geçerliliği açısından sonuca etkili olamayacağı ;böyle durumlarda ortada hukuken geçerli şekilde oluşmuş bir vekalet ilişkisi her halükarda mevcut olduğu açık olmakla birlikte, bu tür hallerde mahkemece, vekaletnamedeki baro pulu ve suret harcı eksikliğinden doğabilecek hukuksal sonuçlardan müvekkilin haberdar edilmesi; bu cümleden olarak, davayı bizzat takip yahut başka bir avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabileceği ya da pul yokluğu veya eksikliğini bizzat giderebileceği veyahut da uygun göreceği başka bir yolla, tarafı olduğu davada usul hukuku açısından aleyhine ortaya çıkması muhtemel sonuçları bertaraf edebileceği kendisine açıklanıp, bu yönlerden karar almasına ve tutum belirlemesine yetecek uygun bir süre verilmesi ve böylece ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde işlem yapılması gerekirken, verilen kesin süreye rağmen davalı vekilince eksiklikler tamamlanmadığı halde herhangi bir işlem yapılmaksızın yargılamaya devam edilmiş olması,
4.5-Mahkemece yargılama gideri olarak toplam 2.906,80 TL nın kabul-red oranına göre 1.286,25 TL’nin tüm davalılardan alınarak davacılara verilmesine, kalan 1.620,54 TL’nin ise davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmiş ise de, dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı harçtan muaf olmasına karşın, dahili davalı aleyhine diğer davalılarla birlikte müteselsilen ve müştereken harca hükmederek yazılı şekilde karar verilmesi, ayrıca; kabul edilen tazminat tutarı toplamı 27.981,04 TL, reddedilen miktar ise 39.500,00 TL olduğu halde tek tek oranlama hatası yapılarak 2.048,74 TL nın, harç ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu davalılara yükletilmesi gerekirken, hesaplama hatası yapılarak 1.286,25 TL yükletilmesi de hatalı olmuştur.
Doğru görülmemiş ve yukarıda anlatılan sebeplerle karar bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan ve resen görülen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin (3) nolu, davacılar vekilinin (4) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 14/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.