2023 YılıHacizHGKİtirazın İptaliYetkiye İtiraz

-İtirazın İptali Davasında Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi, -TBK 89/1’in uygulama alanı- Eser sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıkta yetkili mahkeme- İtirazın iptali davası-

Mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, itirazın iptali davasına bakan mahkemenin öncelikle (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırması ve kendisinin yetkili olup olmadığını belirlemesi gerektiği- Davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanmayan sözleşmenin (ve buradaki) yetki sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı- Davalı şirketin inkâr etmediği eser nedeniyle, davalının para borcundan oluşan edimi yönünden borcun ifa edileceği yer olan davacı takip alacaklısının ikametgâhının bulunduğu yer icra dairesinin de icra takibinde yetkili olduğu- Özel yetkinin genel yetkiyi ortadan kaldırmayacağı-“TBK 89/1’in sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olarak uygulanabileceği, bu düzenlemenin, iki tarafa karşılıklı borç yükleyen ve karşılıklı edimler içeren eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilâfta yetkili icra müdürlüğünün ve mahkemenin belirlenmesinde uygulanamayacağı” şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2.  Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

I.  YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4.  Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında “A. Hastane (G.) Tıbbi Cihazlar Danışmanlık Hizmetleri Sözleşme No: G.. C.. 002 Kasım 2010” başlıklı sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 4 üncü maddesinde işin kapsamının davalı şirketin Türkmenistan’da yapacağı A. hastane projesinde müvekkili şirketin tıbbi cihaz planlaması işini yapması şeklinde belirlendiğini, müvekkilinin üstlendiği tüm hizmetleri yerine getirdiğini, ancak davalının ödeme yükümlülüğünü tam olarak ifa etmediğini ve en son 14.02.2011 tarihinde gönderdiği e-mailde müvekkili ile çalışmayacaklarını bildirdiğini, sözleşmede devir yasağı olduğu hâlde davalının sözleşmeye aykırı davranıp dava konusu tıbbi danışmanlık hizmetini başka bir firmadan alarak hastaneyi tamamladığını, müvekkilinin gönderdiği ihtarnameler ile ödenmeyen hizmet bedelini istediğini, ancak davalının sözleşmeye uygun olarak hizmet verilmediğinden ve iş teslimi yapılmadığından bahisle ödeme yapmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından sözleşmeden doğan bakiye alacağının  tahsili için Bursa 3. İcra Müdürlüğünün 2012/7376 Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ederek yetkili icra dairesinin Bakırköy İcra Müdürlüğü olduğunu belirttiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 15/2 nci maddesinde anlaşmazlıkların çözümünde Bursa icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olacağının açıkça kararlaştırılmasına ve tarafların yetki sözleşmesi yapmasına rağmen, davalının haksız olarak yetki itirazında bulunduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı

5.  Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında yazılı bir sözleşme imzalanmadığını, davacının iddia ve taleplerine dayanak yaptığı “A. Hastane (G.) Tıbbi Cihazlar Danışmanlık Hizmetleri Sözleşme No: G.. C.. 002 Kasım 2010” başlıklı sözleşme üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, davacının iddiasının aksine, yazılı sözleşmede müvekkilini temsilen atılmış bir imza bulunmadığından sözleşme ile birlikte yetki şartının da müvekkili şirketi bağlamayacağını, sözleşmenin ifa yerinin Türkmenistan, müvekkili şirketin merkezinin ise Bakırköy olduğunu, dolayısıyla davacının icra takibini yetkisiz icra müdürlüğünde başlattığını, ortada geçerli bir takip bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, mahkemenin yetkisine de itiraz ettiklerini, davada yetkili mahkemenin Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin davacı ile sözlü olarak anlaştığını, ancak davacının yaptığı bir hizmet bulunmadığı gibi   hizmetin ifasına yönelik iddiasını da ispatlaması gerektiğini, davacının edimini ifa etmemesi üzerine müvekkilinin işi başka bir şirkete yaptırdığını belirterek davanın reddini ve davacının %40 oranından az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin  Kararı

6.  Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli ve …/… Esas, …/… Karar sayılı kararı ile; davacının, davalı ile arasında eser sözleşmesi yapıldığını belirttiği, eser sözleşmelerinde yetkili icra müdürlüğünün davalının ikametgâhı veya sözleşmenin ifa edileceği yerdeki icra müdürlüğü olduğu, HMK’nın 17 nci maddesi gereğince tarafların tacir olması hâlinde yetki sözleşmesi ile belirlenen icra müdürlüğünün de yetkili olduğu, davacının, davalı ile imzalanan “A. Hastane (G.) Tıbbi Cihazlar Danışmanlık Hizmetleri Sözleşme No: G.. C. 002 Kasım 2010” başlıklı sözleşmenin 15/2 nci maddesinde Bursa mahkemeleri ve icra müdürlüklerinin yetkilendirildiğini iddia ettiği, davalının ise sözleşmede davalı şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığını, tarafların sözlü olarak anlaştığını ve yetki sözleşmesinin kendilerini bağlamayacağını savunduğu, taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiği, sözleşmede tarihin yazılı olmadığı, ancak davacının iddiasına göre sözleşmenin 16.12.2010 tarihinde yürürlüğe girdiği, 2010 yılında yönetim kurulu başkanı D.Ş.Y. ve başkan yardımcısı A.S.’ nin davalı şirketi münferiden temsile yetkili olduğu, davacı vekilinin 10.10.2012 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde sözleşmeyi  Y.K.’nin imzaladığını belirttiği, sözleşmenin tüzel kişiyi bağlaması için tüzel kişiliğin yetkilisi tarafından  imzalanması ve imzanın üstüne tüzel kişiliğin kaşesinin basılmasının gerektiği, davacının dayandığı sözleşmeyi davalı şirket yetkilisinin  imzalamadığı ve  şirket kaşesinin de basılmadığı, bu nedenle sözleşmede yazılı olan yetki sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı, davalının şifahi sözleşme yapıldığını belirttiği, eser sözleşmelerinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 89 uncu maddesinin uygulanamayacağı, Bursa icra müdürlüğünün davalının ikametgâhı veya sözleşmenin ifa yeri olmadığı, mahkemenin yargı çevresinde usulüne uygun icra takibi yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine, yasal şartları oluşmadığından ve davacının takipte kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalının haksız takip tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8.  Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 18.11.2019 tarihli ve 2016/7427 Esas, 2019/4792 Karar sayılı kararı ile;

“…1- Sözleşmeden doğan davalarda yetki sorunu 6098 sayılı TBK’nın 89. maddesi uyarınca çözülür. Somut olayda, taraflar arasında şifahi de olsa sözleşme yapıldığının inkar edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 89. maddesi gereğince davacının para alacağı talebi yönünden davacının ikametgahında icra takibi yapılabileceği ve dava açabileceği göz önünde bulundurularak, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.2- Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…”  gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

9.  Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli ve …/… Esas, …/… Karar sayılı kararı ile; eser sözleşmelerinde genel yetki kuralının HMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca davalının yerleşim yeri mahkemesi/takip yönünden icra dairesi olduğu, özel yetki kuralı gereğince de HMK’nın 10 uncu maddesine göre sözleşmenin ifa yeri mahkemesinin/icra dairesinin yetkili olduğu, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 73 üncü maddesi ve TBK’nın 89 uncu maddesinde düzenlenmiş olan alacaklının ikametgâhı mahkemesinin yetkili olması hususunun para alacakları için getirilmiş bir düzenleme olduğu,  para alacaklarında ifa yerinin alacaklının ikametgâhı mahkemesi olduğu ve para alacaklarının karz akdinden doğduğu, bu nedenle TBK’nın 89 uncu maddesinin eser sözleşmelerinde uygulanmasının mümkün olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından ediminin yüklendiği “hastane fonksiyonlarına uygun cihaz belirlenmesi, listesinin hazırlanması, cihazların mekanik ve elektrik çıkış ve ihtiyaç özelliklerinin belirlenmesi ile liste halinde sunulması, cihazların mimari çizimler üzerine ölçekli oturtulması ve teknik özelliklerinin belirlenmesi” şeklinde eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, işin ifa yerinin ve davalının yerleşim yerinin Bursa olmadığı, davalı aleyhine başlatılan icra takibinin geçerli bir takip olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10.  Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.  UYUŞMAZLIK

11.  Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itirazın iptali istemine dayalı somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanan para alacağı nedeniyle davacı tarafından kendi ikametgâhının bulunduğu Bursa 3. İcra Müdürlüğünde takip başlatıldığı gözetildiğinde, davalı aleyhine takibin başlatıldığı Bursa 3. İcra Müdürlüğünün yetkili olup olmadığı, ortada usulüne uygun ve geçerli bir icra takibinin bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın dava şartı yokluğundan reddedilip reddedilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III.   GEREKÇE

12.  Öncelikle belirtilmelidir ki; itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini talep eder (Baki Kuru,: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251).

13.  Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 nci maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66 ncı maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada belirlenecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığıdır.

14. Bu aşamada uyuşmazlığın  çözümü için icra müdürlüğünün yetkisine ilişkin açıklama yapılmasında  yarar vardır.

15. İlâmsız icradaki yetki, bir ilâmsız icra takibine hangi yerdeki icra müdürlüğü tarafından bakılacağını gösterir. İİK’nın 50/1 inci maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 447/2 nci maddesine göre para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın  yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile uygulanır. Takibe esas olan akdin yapıldığı icra müdürlüğü de takibe yetkilidir.

16.  Yargıtayın yerleşik içtihatları ve kararlılık kazanmış uygulamalarına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yapılan bir itirazın var olup olmaması sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2019 tarihli ve 2017/15-261 Esas, 2019/854 Karar sayılı kararı).

17.  İtirazın iptali davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış ve  geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada, geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilen hâllerde, bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı müddetçe açıklanan şekilde geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır.

18.  Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6 ncı maddesi gereğince aksine yasal bir düzenleme olmadıkça, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Bu hükme göre, her dava açıldığı tarihte davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesinde görülecektir.

19.  Sözleşmeden doğan davalarda yetki ise HMK’nın 10 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Özel yetkiye ilişkin  düzenleme içeren bu maddede sözleşmenin ifa edildiği veya davalı ya da vekilinin dava tarihinde orada bulunması kaydıyla, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinde dahi dava açılabileceği belirtilmiştir.

20.  Anılan Kanun’un “Yetki sözleşmesi” başlıklı 17 nci maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca tacirler veya kamu tüzel kişileri,  aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflar arasında aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.

21.  Yukarıda açıklandığı üzere, HMK’nın yetki konusundaki bu hükümleri, İİK’nın 50/1 inci maddesi ve HMK’nın 447/2 nci maddesi uyarınca para veya teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra müdürlüğünün belirlenmesinde kıyasen uygulanacaktır.

22.  İcra dairelerinin ve mahkemelerin yetkisine ilişkin bu yasal hükümler karşısında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davalı şirketin merkezi Bakırköy’de bulunduğundan, HMK’nın 6 ncı maddesinde düzenlenen genel yetki kuralı uyarınca Bakırköy İcra Müdürlüğü  yetkilidir. Ne var ki, aynı Kanun’un 10 uncu maddesindeki özel yetki kuralı gereğince sözleşmenin yerine getirileceği (ifa edileceği) yerdeki icra müdürlüğünde de takip yapılabilir.

23.  Karşılıklı edimleri içeren iki taraflı  sözleşmelerde, ifa yeri belirlenirken, uyuşmazlık konusu ifanın hangi tarafa ait olduğu ve ne şekilde, nerede gerçekleştirileceği esas alınmalıdır.

24.  Eldeki davada davacı tarafından davanın dayanağı olarak dosyaya sunulan“A. Hastane (G.) Tıbbi Cihazlar Danışmanlık Hizmetleri Sözleşme No: G.. C.. 002 Kasım 2010” başlıklı sözleşmenin davalı şirket yetkilisi tarafından  imzalanmadığı ve sözleşme üzerinde şirket kaşesinin bulunmadığı, dolayısıyla sözleşmenin ve yazılı yetki sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı, ancak davalı şirketin akdi ilişkiyi inkâr etmeyerek sözleşmenin varlığını kabul ettiği, hâl böyle olunca da taraflar arasında şifahi olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır.

25.  Taraflar arasındaki eser sözleşmesinde davalı iş sahibinin üstlendiği edim yapılan hizmet ve imalat bedelini ödemek olup,  para borcundan kaynaklanmaktadır.

26.  Sözleşmeden doğan para borçları için sözleşmenin ifa edileceği yerdeki icra müdürlüğü de yetkilidir (HMK md. 10). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK)  89/1 inci maddesi (mülga BK’nın 73/1 inci maddesi); para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde (ikametgâhında)  ödeneceğini düzenlemektedir. Buna göre, para borçlarında, borcun ifa edileceği başka bir anlatımla para borcunun ödeneceği yer alacaklının ikamet ettiği yerdir.

27.  Somut olayda davalının para borcundan oluşan edimi yönünden borcun ifa edileceği yer, davacı takip alacaklısının ikametgâhının bulunduğu Bursa olduğuna ve icra takibi de bakiye iş bedelinin ödetilmesi istemiyle yapıldığına göre HMK’nın 10 uncu maddesi gereğince  Bursa İcra Daireleri de özel yetkiye sahiptir.

28.  Özel yetki,  genel yetkiyi ortadan kaldırmaz ise de onun yanında varlığını sürdürür; dolayısıyla dava veya icra takibi, davacının/alacaklının seçimine göre, hem genel hem de özel yetkili icra müdürlüğünde veya mahkemede açılabilir. Bu durumda, somut olayda icra takibinin yapıldığı Bursa 3. İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu açık olup, mahkemece davalı aleyhine davacının ikametgâhının bulunduğu Bursa 3. İcra Müdürlüğünde başlatılan takibin usulüne uygun ve geçerli olduğu gözetilerek davanın dava şartı yokluğundan reddi yerine işin esası incelenmek suretiyle hâsıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.

29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı, TBK’nın 89/1 inci maddesindeki düzenlemenin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğu, niteliği itibariyle iki tarafa karşılıklı borç yükleyen ve karşılıklı edimler içeren eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilâfta yetkili icra müdürlüğünün ve mahkemenin belirlenmesinde TBK’nın 89/1 inci maddesinin uygulanamayacağı, mahkemece usulüne uygun ve geçerli bir icra takibi yapılmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin doğru olduğu ve direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

30.  Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve  delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.

31.  Diğer taraftan dava tarihi 25.07.2012 olmasına rağmen, direnmeye ilişkin  gerekçeli karar başlığında 15.09.2014 olarak hatalı yazılmış ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olup, esasa etkili olmadığından ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

32.   Bu nedenle  direnme kararı bozulmalıdır.

IV.  KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un  440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

03.05.2023  tarihinde  yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

HGK. 03.05.2023 T. E: 2022/(23)6-449, K: 395

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu